Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Irak'lı Türklerin Ak ve Kara Günleri - 4

Irak’ta katledilen 10.000’den fazla soydaşımın acısı, yüreğimde her an kanayan bir yara gibi durmaktadır.

Onlardan biri var ki kendisini yakından tanıdım ve sevdim. Aramızda ülkü ve gönül bağları oluştu. Bana öz kardeşim kadar yakın oldu.

Irak Türkmenleri soydaşlarımdan şehit olanları anarken, Nejdet Koçak’la ilgili hâtırâlarımı sizlerle paylaşarak yarama tuz basmama izin vereceğinizi ümit ediyorum.

Bir güzel insan olan Nejdet Koçak'ı 1960 yılında Ankara Türk Ocağı'nda tanıdım. Kerkük’ü O'ndan dinlemek zevkli oluyordu. O, Irak Türklerini, Türkmen şehirlerini anlatmakla kalmıyor; şehirlerin taşına toprağına işlenmiş Türk-İslam kültürünü, Irak'taki dil, din ve kan kardeşlerimizi... soydaşlarımızı, bizim insanlarımızı, onların çilelerini ve Türklük şuur ve ülküsüne ne derece bağlı olduklarını da ustaca bir üslûpla gönüllerimize ve akıllarımıza nakşediyordu.

Bağdat'ın kapısın Genç Osman açtı                                                                                                                                  Gören katillerin tedbiri şaştı.                                                                                                                                    Şehitlere serdar oldu Genç Osman

Türküsünden öğrendiğimize göre, Bağdat aynı zamanda kahramanlıklar diyarıdır. Kahramanlıklar diyarının aydınlık yüzlü evlâdı olan Nejdet Koçak bize hayallerimizdeki Bağdat'ın kapısını açıyordu. Oradan Turan'a uzanıyorduk. Türklük âlemi'nin gençleri, Nejdet Koçak kadar şuurlu, yüreği güçlü, kafası bilgi yüklü ise... Turan'a hâkim olmamız zor olmayacaktı. Topla tüfekli değil, ilim ve irfanla, kültür ve sevgiyle... imanla... oraları bağımsızlıklarına kavuşturacaktık.

Nejdet Koçak’ın şahsiyetindeki saygınlık ve anlatımındaki derinlik sebebiyle ilgiler zamanla sevgiye dönüştü. Sevgi çemberi zamanla gelişti. Her sohbeti durgun suya atılan taşın genişleyen halkaları gibiydi. Kendisine yeni dostlar edinmekle kalmıyor, bize de yeni ülküdaşlar kazandırıyordu.

Aramızda yalnızca bir yaş fark olmasına rağmen, bana hep 'ağabey’ derdi. Ziraat Mühendisliği tahsilini yapıyor olmasına rağmen ekonomiye çok fazla ilgi duyuyordu. Başbaşa kaldığımız zamanlarda ekonomi ile ilgili sorular soruyor, günün ekonomi olaylarını tartışmaya açıyordu. Sohbetlerimiz sırasında O'nun ekonomi ile ilgili bilgilerinin, ekonomi tahsili yapmama rağmen, benden geride olmadığını farkettim Sadece ekonomiye değil, mensubu bulunduğu millete faydalı olabilecek her türlü bilgiye ilgi duyduğunu anlayabilmemiz için fazlaca zamana ihtiyacımız olmadı.

O'nu ilk keşfeden kimdi? Şimdi hatırlayamıyorum. Her halde aramızdaki en zeki insan olan Rahmetli Galip Erdem Ağabeyimiz olmalıydı. Galip Erdem Ağabeyimizin Nejdet Koçak'a ilgisini, önceleri ananevi Türk misafirperverliğinin gereği olarak yorumluyordum. Öyle ya, içimizde yurt dışından gelen tek kandaşımız o idi. Sonra aramıza kardeşi Fikret Koçak katıldı. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okuyordu. Ve Kıbrıs'tan gelen Ocak'lı olan arkadaşlarımız oldu. Galip Ağabey'imizin ilgisinin hiç değişmemiş olduğunu; Nejdet Koçak’a özel bir önem ve ilgi ile yaklaştığını yıllar sonra bile gayet net olarak hatırlıyorum.

Yurtdışındaki Türklerle ilgilenmenin kafatasçılık-ırkçılık Turancılık olarak kabul edildiği ve bu düşüncelerin vatan hainliği ile aynı ölçüde suç olarak görüldüğü çarpık anlayışların çemberinde idik. Evlerde 15-20 kişilik gruplar halinde düzenlenen sohbet toplantılarına, dikkati çekmemek için iki-üç kişiyi geçmeyen gruplar halinde geliyor, toplantıdan sonra bulunduğumuz apartmandan aynı düzenle, ayrılıyorduk.

Bu toplantılardan birine, o dönemin önemli öğrenci kuruluşlarından birinin başkanını dâvet ettik. Sol çeşmelerden su içmiş, ağzı laf yapan, geleceği parlak bir hukuk öğrencisi idi  Toplantıda,  Kerküklü kardeşimiz Abdurrahman Kızılay, içerisinde:

Uyan Sultan Eziz uyan!                                                                                                                                                  Elden gitti nısf-ı cihan.                                                                                                                                                İstanbul'dan çıktı tatar                                                                                                                                                Kamçısını atar tutar                                                                                                                                                         Mithat Paşa asker satar.                                                                                                                                                   Uyan Sultan Eziz uyan!                                                                                                                                                 Kan ağlıyor şimdi vatan.

Sözleri geçen bir türkü okudu. Nejdet Koçak; Kerkük'ten, Bağdat'tan, Irak'tan ve Türklük âleminden bize renkler, heyecanlar getirdi, ufuklar açtı. Duygu yüklü nefis bir fikir kültür ziyafeti idi.

Sohbet sona erince misafirimiz: ‘-Yahu bunlar... bizi, bizim meselelerimizi, bizden daha iyi biliyorlar...’ diyerek hayret ve hayranlığını dile getirmişti. O'nu tekrar aramıza alamadık. O da millî şuurdan nasibini alamadı. Günümüzde hala eskiden su içtiği çeşmelerin başında ve zaman zaman da ekranlarda, bayatlamış türkülerini seslendirmeye devam ediyor.

Nejdet Koçak ile dostluğumuz, kurucu başkanı olduğum Üniversiteliler Kültür Kulübü'nde de devam etti.

Bir müddet sonra Ankara'dan ayrılıp bir taşra şehrine yerleştim. 1980'den sonra İstanbul'a geldiğimde, hiç tanımadığım bir insanla telefonda konuşurken şivesi dikkatimi çekti. Sorduğumda, ‘Kerküklü’ olduğunu söyledi. ‘Nejdet Koçak...’ dediğimde, acı haberi verdi.

Saddam'ın köpekleri, Nejdet'imizi şehit etmişlerdi. Nejdet Koçak, kötülüklerden o kadar uzak bir insandı ki, benliğinden taşan Türklük ruh ve şuuruna rağmen, tabiiyetinde olduğu Irak Devleti'ne ihânet edemezdi. O'na kıyanlar, Irak'ın bütünlüğüne ve Irak halkına ihânet ettiler. Irak yönetiminin bugün içerisinde bulunduğu zelil durum, Nejdet Koçak'a uygulanan vahşetin bedelinin yalnızca küçük bir bölümüdür.

Nejdet Koçak, milletini sevmiş olmanın bedelini ödedi.

(BİTTİ)