Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN

Akademisyen

engurdogan@gmail.com

Dünyada Krizlerin Üstesinden Üretmesini Bilen Eller Gelir

Ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın her aşamasında, insanlar ceplerinde para taşırlar ve parayla iç içe yaşarlar. İnsanların hem ürettikleri, hem de tükettikleri her ürünün, her hizmetin ve her bilginin bir fiyatı vardır. Tüketim toplumlarında insanlar her şeyin fiyatını bilirler, hiçbir şeyin değerini bilmezler. Para her ekonomide, bir değer ölçme, bir değer koruma ve bir değer biriktirme aracına dönüşmüştür. Bunun için hayatın her boyutunda, paralarının değerini koruyamayan yönetimler, yönetilenlerin temel hak ve özgürlüklerini koruyamazlar.
*
Ekonomik yapıda para, alışverişte bir değişim aracı olmaktan daha çok, alınan ve satılan bir  ürüne dönüştürülürse, finansal, siyasal ve kültürel krizler birbirini izler. Para bir ürün gibi, alınıp satılmaz. Alınıp satılırsa sürekli değer yitirir. Nasıl değersiz paralar, değerli paraları ekonomik yapıdan uzaklaştırırlarsa, değer üretmeyen insanlar da, değer üreten insanları toplumsal dokudan uzaklaştırırlar. Bu yüzden, paranın yönetiminden sorumlu, tarafsız ve bağımsız merkez bankaları, her ülkede büyük ve önemli, görevler ve sorumluluklar yüklenirler.
*
Ülkelerde kur ayarlamalarıyla, yatırımların 'rant odaklı' alanlardan, 'katma değer odaklı' alanlara kaydırılarak, ekonominin üretim gücünün büyütülmesine çalışılır. Enflasyon değerleri ve faiz oranları, her zaman, ekonomilerdeki uyum ve dengenin sağlanmasında, düzenleyici bir görev alırlar. Ancak yüksek faiz ve enflasyon oranları, ekonomilerde durgunluğa yol açar. Bunun için, Keynes sağlıklı bir ekonomide, faiz oranlarının sıfır olmasının üzerinde önemle durur. Güçlü ekonomilerde hem faiz hem de enflasyon oranları sıfırdır.
*
Ülkeler için, en iyi ekonomi, ne iç ne de dış ödemelerde açık vermeyen ekonomidir. Hem devletler, hem kurumlar, hem kuruluşlar, 'En güçlü ve en büyük bütçe, denk bütçedir' demek zorundadırlar. İbn Haldun'nun Mukaddime'de  "Tavırlar Nazariyesi"yle ayrıntılı ve açık olarak ortaya koyduğu gibi, yönetenler yönetilenlerden daha az vergi alırlarsa, yönetilenlerin çalışma güçleriyle birlikte, üretim güçlerini de büyütürler. Herkesin birbirini gördüğü kare dünyada, kimsenin üretilmesinde yer almadığı kaynakların, sorumsuzca tüketmesi mümkün değildir. Dünyadaki bütün krizler, üretmeden tüketenlerden kaynaklanır.
*
Bilinen yuvarlak küre dünyadan, bilinmeyen düz kare dünyaya giden, yokuşları ve inişleri olmayan, engelsiz ve engebesiz bir yol yoktur. Düz kare dünya, yuvarlak küre dünya değildir. Gelecek dünya, geçmiş dünyanın devamı olmayacaktır. Ülkeler ekonomik ve siyasal istikrarlarını korumak için, yeni oluşmakta olan, kare dünyanın paradigmasını iyi kavramak zorundadırlar. Kare dünyada ekonomik bağımsızlık değil, ekonomik bağımlılık önemlidir. Her ülke birbiriyle iletişim ve etkileşim içinde olan, yıldan yıla küçülen dünyada yer almaktadır. Bir ülkenin krizi bütün ülkelerin krizidir. Hiçbir ülke kendi içine kapanarak, krizlerden kurtulmaz.
*
Bir ülkenin ekonomisinde, elden ele dolaşan paraların toplam değeri, üretilen ürünlerin, hizmetlerin ve bilgilerin değerine eşitse, o ülkede ekonomik istikrar vardır, fiyatlar artmaz ve enflasyon oranı sıfır olur.
*
Yönetimler dolaşımda bulunan para miktarını artırarak, paranın değerini düşürürler. Bir yönetimin ekonomiye müdahale gücü, para basma yetkisi olan, merkez bankasını kendisine bağlamasından gelir.
*
Yönetimlerde hiçbir harcama, devletin ve toplumun parasını harcamaktan, daha kolay ve daha çekici değildir.
*
Devletin gideri gelirinden daha büyük olursa, açığı bütün ülke, enflasyon vergisi olarak öder.
*
Ülkelerde paralarının değerini, değer üreten insanlarla korurlar.
*
İki dünyada da insanların hesabı ürettikleriyle görülür.
*
İnsanlar her yerde ürettikleriyle değer kazanırlar.
*
Sorun tüketmesini değil, üretmesini bilmektir.
*
Üretenler hiçbir zaman yoksul düşmezler.