Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Türkçülük / Türk Milliyetçiliği - 2

Türk milliyetçiliği statik (durağan) değil, dinamik (değişen şartlara ayak uydurabilen, canlı ve atılgan, enerji dolu) yapıya sâhiptir. İlgi alanı son derece geniştir. Vatan toprağını ve o topraklar üzerinde yaşayan insanları ilgilendiren her şey, milliyetçi düşünceye sâhip insanları ilgilendirir. İsrail’de Yahudi milliyetçiliği, Rusya’da Slav milliyetçiliği, İran’da ‘Şi’ îlik ’ adı altında Fars milliyetçiliği, Yunanistan’da Rum milliyetçiliği, Türkiye’mizin bir bölümünde Kürt milliyetçiliği bütün şiddeti ile devam ederken, Türk milliyetçiliğinin eriyeceğini düşünmek, söylemek ve yazmak ancak Türkiye üzerinde emelleri olanlara moral vermek mânâsını taşır. Bunun bir başka adı; ‘vatan hainliği ’dir.

Türk milliyetçiliğini, çatışmacı, kavgacı, bölgeyi ve dünyâyı kan gölü hâline getirecek savaş taraftarı olarak göstermek, yalnızca ve doğrudan doğruya iftiradır. Çünkü Türk milliyetçiliği; bölgeye, dine, ırka dayalı bir düşünce sistemi değildir. Kültür temeline oturtulmuştur. Ülkeler artık topla-tüfekle işgal edilmiyor. İktisadî ablukalar ve beynelmilel kültür baskılarıyla pasifleştiriliyor. Millî ve mânevî değerlerini koruyup geliştirme gayretinde olan, vatanı ve milleti için çalışan, dürüst ve satın alınamayacak insanlar, sömürü düzeni kurmak isteyen küresel güçlerin önündeki en büyük engeldir. Bu vasıflara sâhip insanlar, bağımsızlığımızın, varoluşumuzun gelecek asırlarda var olmaya devam edeceğimizin teminatıdır. Bu insanların yetişmesi ve sayılarının çoğaltılması, çatışmacılık, kavga ve savaş taraftarlığı değildir. Kültür sâhasında gelişme, şuurlandırma gayretidir. Savaşları önleyecek barış hamleleridir. Her ülkenin her milletin böyle hamlelere ihtiyacı vardır. Türk milliyetçilerinin gündeminde savaş yoktur. Barış vardır. Ancak savaşların önlenebilmesi için, caydırıcı olabilmek için her an savaşa hazır olmak gerekir.

Türk milliyetçileri, zaman zaman ‘faşist ’ olmakla itham edilir. Bu ithama en mükemmel cevabı, ‘Faşist kimdir ’ diye soran kişiye Churchil vermiştir: ‘Düşman, silahını doldurmuş gelirken, kendini müdafaa etmeye kalkışan, faşisttir.’ Demek ki ‘faşist’ ithamı düşmandan geliyor. Ancak Türklüğe mesâfeli olanlar, Türk milliyetçiliği düşüncesinin aleyhtarları, Türk milliyetçilerini faşistlikle itham ederler.

Türk milliyetçiliği kültür ve duygu milliyetçiğidir. Düşmanla değil, kendi insanı ile ilgilenir. Düşman, düşmanlığını elbette yapacaktır. Milliyetçinin görevi, kendi insanına düşmanını tanıtmak ve onunla kültür alanında mücâdele etmenin yöntemini öğretmektir. Bu meyanda; Türkçeye sâhip çıkılacak, en az bir yabancı dil öğrenilecek, ahlâklı, bilgili olunacak, örf ve âdetlerimiz, geleneklerimiz yaşatılacak, zaman çok iyi değerlendirilecek, büyüklere saygı-küçüklere sevgi ile yaklaşılacak, târihimiz, şuur oluşturacak şekilde öğrenilecek, ikna edici ve güzel konuşma yeteneğine sâhip olunacak, öğüt veren değil örnek olabilen insan konumuna erişilecek. Bunların hepsi gerçekleştirilemese bile, gerçekleştirebilmek için azâmi ve samîmi gayret gösterilecek.

Türk milliyetçilerine ait ana esasları özetlenen bu çalışma programına, itiraz edecek kişi veya kişilerin bulunması, ancak ve ancak, milliyetçilerin kendilerini ifâde edememiş olmalarının neticesidir.

2000’li yılların başlarında; ‘ulusalcılık’ adı verilen bir dünyâ görüşü, ‘milliyetçilik ’ kavramının yerine konulmaya başlandı. Kendilerini  ‘ulusalcı ’  olarak tanımlayan veya bu sıfatla anılan kişilerle Türk milliyetçileri arasında hedef birliği bulunmakla birlikte, düşünce ve metot ayrılıklarının bulunduğu da bilinmelidir. Belirlenen müşterek hedefe ulaşmak maksadıyla güçbirliği-işbirliği yapılması faydalı olabilir. Bu birliktelik süresince umulur ki, detaylarda da birlik sağlanır.

DEVAM EDECEK