Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Açılışı

Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’ta Samsun’a çıkışından sonra 22 Haziran 1919’da Amasya Tamimi yayınlandı. Tamimde: Türk milletinin bağımsız bir devlete sâhip olacağını ifâde eden cümle dikkati çekiyordu:  ‘Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.’ Tamimde ayrıca; ‘Vatanın tamamı, milletin istiklâli tehlikededir. Hükümet merkezi İtilaf Devletleri'nin etkisi ve denetimi altında bulunduğundan, sâhip olduğu sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum, milletimizi adı var, kendi yok durumuna düşürüyor.’ Deniliyordu.

Erzurum Kongresi 23 Temmuz - 07Ağustos 1919 tarihleri arasında toplandı. Manda ve himâyenin kabul edilemeyeceği, millî sınırlarımızın 30 Ekim 1918 târihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile belirlenen şekilde olacağı, Temsil Heyeti’nin teşkili ve Büyük Millet Meclisi’nin açılışına kadar vazife görmesi kararlaştırıldı.  

Sivas Kongresi 4-11 Eylül 1919 târihleri arasında toplandı. İşgal altında bulunan vatan topraklarının kurtarılacağı, Osmanlı topraklarında Rum ve Ermeni devletlerinin kurulamayacağı belirtilmiş, Meclis’in Ankara’da toplanması kararlaştırıldı. İstanbul’da çalışmalara başlayan ve dağılan Meclis-i Mebusan'ın üyeleri de Ankara'daki Meclis'e katılabileceklerdi. 

Mustafa Kemal Paşa 21 Nisan'da yayınladığı bildiri ile Meclis'in 23 Nisan 1920 günü toplanacağını duyurdu. Belirtilen gün ve program ile Büyük Millet Meclisi 115 milletvekili ile toplandı. Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan 1845 doğumlu Sinop Milletvekili Şerif Bey, Başkanlık kürsüsüne çıktı ve aşağıdaki konuşmayı yaparak Meclis'in ilk toplantısını açtı.

Burada Bulunan Saygıdeğer İnsanlar,

 İstanbul’un geçici kaydıyla yabancı kuvvetler tarafından işgal olunduğu ve bütün temelleri ile halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, milletimizin, teklif olunan yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak tam bağımsızlık ile yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri hür yaşamış olan milletimiz, kölelik durumunu kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlayarak Yüksek Meclisimizi meydana getirmiştir. 

Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilân ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum. 

Bu açış konuşmasında, millî egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da Büyük Millet Meclisi olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsedi. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa’nın bütün konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk defa 8 Şubat 1921 târihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) adı kalıcılık kazandı. 
TMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa'yı başkanlığa seçti. Mustafa Kemal Paşa, kendi öncülüğünde kurulan BMM'nin başkanlığı Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 târihine kadar devam etti.

Cumhuriyet, seçimle işbaşına gelmiş bir cumhurbaşkanının, millet tarafından seçilmiş millet meclisi üyeleri arasından cumhurbaşkanının tâyin edeceği başbakan tarafından idâre edilen ve millet meclisi üyeleri tarafından denetlenen devlet yönetimi şeklidir. 

Cumhuriyet yönetimi bu niteliği ile demokrasinin en gelişmiş şekli, demokrasi prensibinin en iyi uygulanmasını temin eden bir siyâsî rejimdir. Cumhuriyet yönetiminin birinci özelliği, seçim esasına dayanan bir yönetim olmasıdır.

Cumhuriyeti, demokratik hukuk devleti biçiminde târif etmek de mümkündür.

22 Ekim 1922’de başlayan Lozan Barış Sözleşmesi, 24 Temmuz 1923 târihinde imzalandı. Bu anlaşma, yeni bir Türk Devleti’nin kurulması demekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra 28 Ekim 1923 günü Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarını Çankaya’da yemeğe dâvet etti. Onlara ‘Yarın Cumhuriyet’i ilân edeceğiz’ dedi.

Böylece, Amasya Tamimi ile başlayan, Erzurum ve Sivas Kongreleriyle devam eden süreç tamamlanmış, ilelebet payidar kalacak olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuş oldu.