Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Akşehir’de Nasreddin Hoca’yı Anma Haftası

Nasreddin Hoca çok yönlü bir halk filozofudur. Hazin bir tecellidir ki yalnız mizahî yönüyle bilinmektedir. Gerçekte Hoca, okyanuslar enginliğinde uçsuz bucaksız deryâdır. O deryâya girme fırsatı bulanlar, yüzme bilmeseler bile huzura, gurura, tasavvufa ve nice yüceliklere kulaç atabilirler.

Nasreddin Hoca Anadolu’da doğup yetişmiş, yerli ve millî bir alp-erendir. Aynı zamanda cihanşümul bir şöhrettir. Türk mizahını, hoşgörüsünü, zekâsını, zarâfetini ve daha nice üstün özelliklerini bütün dünyâya tanıtmaktadır.

Nasreddin Hoca fıkraları, alaycı düşüncenin kabalığından uzaktır; lâtifeci inceliklerle örülmüş zekâ ürünleridir.   

İran’da Nasuriddin Tûsî, Yunanistan’da Ezopos, Almanya’da Eulenspiegel, Bulgaristan’da Hitar Peter, Özbekistan’da Nasreddin Efendi, Doğu Türkistan’da Afandi, Azerbaycan’da Molla Nasreddin, Kazakistan’da Kocanasır olarak karşımıza çıkar.

Kazakistan’da Aldar Köse ve Jiyrençe Şeşen’in, Doğu Türkistan’da Seley Çakkan’ın yol arkadaşıdır. 

İkinci Dünyâ Savaşı’nda Almanya’ya gitmiş Hitler ile konuşmuştur. Oradan Arnavutluk’a geçmiş, adaşı (!?) Enver Hoca’ya nasihatte bulunmuştur.

Günümüzde ise Pasaportunu çıkarmış, vizesini yaptırmış olarak;  kendisini Trump ile görüşmek üzere Washington’a, Putin’le el sıkışmak için Moskova’ya, Beşar Esad’a yanlışlarını mizah yoluyla göstermek maksadıyla Şam’a gönderecek muhayyilesi geniş bir yazarın himmetini beklemektedir.

Nasreddin Hoca fıkralarının pek çoğu yakıştırmadır. Bu durumu, Nasreddin Hoca Timurlenk fıkralarından anlıyoruz. Emir Timur, 1336-1405; Nasreddin Hoca ise 1208-1284 yılları arasında yaşadı. Doğum târihleri arasında 128, vefat târihleri arasında 121 yıl fark var. Bir araya gelmeleri mümkün değil. Buna rağmen Hoca-Timur fıkralarının sayısı 50’ye yakındır. Bunlardan biri şöyledir:

Hoca bir gün Timur’un huzurundaymış. Aralarında tam iki arşın uzaklık varmış. Timur birden sormuş:

-Söyle bakalım Hoca, eşekle senin aranda ne fark var?

-Tam iki arşın efendimiz.

Madem ki Nasreddin Hoca fıkralarında zaman mefhumu dikkate alınmayabiliniyor, buyurunuz size zaman ve mekânla mukayyet olmayan bir Nasreddin Hoca fıkrası:

Emir Timur; Nasreddin Hoca’ya altın kaplama, zümrüt kakmalı kravat iğnesi, çakmak ve dolmakalem takımı hediye etmiş. Hoca bunları hiç yanından ayırmaz, gözü gibi korur, sık sık da yerlerinde mi diye kontrol edermiş. Nasıl olduysa bir gün, bakmış ki kravatta iğnesi, ceketinin sol iç cebinde kalemi, onun altındaki çakmak cebinde çakmağı yok. Deli gibi dolanmaya başlamış. Derken karşısına Brütüs çıkmış. Yakasına yapışıp ve de; hangi ‘de’lerin ayrı, hangilerinin bitişik yazılacağını, söyleneceğini heyecan sebebiyle unutup:

-Sende mi Brütüs? Demiş. Bürütüs de şaşırmış:

-Ne, bende mi?

-Timur’un bana verdiği hediyeler?

-Hayır, hiç görmedim. Haydi, berâberce arayalım.

Ararlarken, belinde peştamalı, elinde hamam tası, belden yukarısı çıplak vaziyette Arşimet’e rastlamışlar.

-Evreka… Evreka… (Buldum… Buldum…) Diyerek ve koşarak yanlarından geçerken çevirmişler, ikisi birden sormuş:

-Neyi buldun?

Arşimet cevap vermiş:

-Kravat iğnesi, kalem ve çakmak takımını…

………

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine*…

---------------------------------

*kerevet: Üzerine şilte serilerek yatmaya veya oturmaya yarayan ahşap ayaklı tahtadan sedir ve karyola gibi ev eşyası. Sonu iyi biten masallardan sonra söylenmesi âdet olmuştur