Ali ÇOŞKUN

Sanayi ve Ticaret e. Bakanı

Ekonomik Model Arayışları ve İslami Bankacılık

*Faizsiz bankacılık paradan para kazanma yolu olmayıp paranın yönü yatırıma, yönetime, ihracata yani ekonominin doğrudan gelişmesine yönlendirilir. Özet olarak mevduat havuzlarında toplanan tasarruflar çeşitli projelere fon sağlamak sonucu vade sonunda elde edilen kar ya da zarar katılım oranlarına göre tasarruf sahipleri ile paylaşılır.

*İslam ekonomisine kapı açacak olan faizsiz bankacılığın oluşturduğu katılım bankacılığı güven ortamını oluşturmaya azami ölçüde önem vererek üstün başarılar elde etme yükümlülüğündedir. Özel finans kurumu birliği ise, bu gelişmeyi yönlendirmede önemli sorumluluk taşıyor. 

*İslam ekonomisinde temel unsur ahlaktır; helal-haram, kul hakkı kavramları önde gelir. Gösteriş ekonomisi lüks ve her türlü israf yasaktır, insan hakları, özgürlükler, hukukun üstünlüğü, işi ehline vermek, rüşveti reddetmek en öncelikle aranan ilkelerdir. Bu durum, büyüme, enflasyon, bütçe ve cari açığı kontrol altına alır. Tasarrufları artırır.

  1. yüzyıla girerken sıcak ve soğuk savaşların sınırlanacağı, insan merkezli bir yönetim planlanırken ne yazık ki gerçekleşemedi. Gümrük duvarlarının yıkılışı ekonomik sınırların kaldırılması ve tek pazar haline dönüşmesi hedeflenen küreselleşme süreci 2008 mali krizi ile sarsılırken bu kez Covid-19 (koronavirüs) darbesi ile iyice sarsıldı, küresel ve ulusal pazarlar altüst oldu.

ABD merkezli gelişen pazar ekonomisi ve ya küreselleşmenin Çin merkezli bir sürece sürüklenebileceği tartışılır hale gelmiş durumdadır. Diğer taraftan AB (Avrupa Birliği) de sarsıldı, bütünleşmenin giderek zayıflayacağı ve böylece küreselleşmenin seyrinde durgunluk oluşturacağı yorumları yapılıyor.

Böylece dünyada demografik, sosyolojik, ekonomik, teknolojik ve jeopolitik yeni dengeler oluşma eğilimine girdi. Kıtalar ve ülkeler arasında dünya doğal kaynaklarının paylaşımı için yeni davranışlar belirleniyor.

Meydana gelen ekonomik ve sosyal çöküş siyasal ve diplomatik dengeleri de olumsuz yönde etkilerken, bir çok ülkede siyasal iktidarlar imkansızlık ve çaresizlik içinde mücadele veriyor.

TEK BİR DÜNYA KURMA HAYALLERİ TARİH BOYUNCA YAŞANDI

Aslında geriye dönüp baktığımızda tek bir dünya kurma hayallerinin tarih boyunca yaşandığı görülür. 20. asrın başlarında komünizm yani Marksist düzen isteyenlerle, kapitalizmi  savunanlar tek bir dünya düzeni için çatıştılar ve kıtalar, bölgeler ve ülkelerarası savaşlarla milyonların ölümüne, dünya nimetlerinin ve insanların sömürülmesine yol açtılar.

Komünizm, yaşandığı 70 yılda sefaletten başka bir şey getiremedi, Marksizm’in çökmesiyle yıkılıp gitti. Kapitalizm ise, ABD merkezli bir gelişmeyle egemen devlet yerini büyük kapital sahibi şirketlerin teknoloji öncülüğünde dünya ekonomisine yön verdiği bir sürece sürüklendi ve sonuçta üretimde, serbest piyasa uygulamalarındaki başarısına karşın sosyal adaleti hakça paylaşmayı ve insanın beklediği huzur ve refahı sağlayamadı, sömürünün hakim olduğu vahşi kapitalizmin kapıları ardına kadar açıldı.

İSLAM EKONOMİSİ SON GELİŞMELER IŞIĞINDA GÜNDEMDE YERİNİ ALMAYA ADAY

Sonuçta kapitalizmin tezi, Marksizm’in anti tezi ile çatışıp ikisinin buluştuğu dar alanda oluşan sentez sonucu ekonomide yeni model arayışları başladı. 50 yıldır sıkça tartışılan ve kısmen uygulanan İslam ekonomisi ise bu son gelişmeler ışığında gündemde yerini almaya aday görünüyor.

Ülkemize gelince; koronavirüs darbesinin oluşturduğu ekonomik, sosyal, kültürel dar boğazları aşmaya çalışırken artık önyargısız olarak bizi millet yapan öz değerlerimize, kültürümüze ve törelerimize dönme sahip çıkma uygulama yollarını aramalıyız.

Öncelikle biz nerede yanlış yaptık? Hangi yanlışlarda ısrar ediyoruz? Bu konularda kendimizi sorgulayarak düşünmek ve çözüm bulmak durumundayız.

YANLIŞ LAİK ANLAYIŞ VE UYGULAMALAR SONUCU FAİZSİZ BANKACILIĞA KARŞI ÇIKILDI

Yakın tarihimizden örnek verecek olursak uzun yıllar yanlış laik anlayış ve uygulamalar sonucu İslami davranışlara tepki olarak faizsiz bankacılığa karşı çıkıldı, oysaki faiz Protestan kültürünün kabul ettiği bir modeldi. Ona laik devletimiz sahip çıkarken İslami bankacılığı yasakladı, oysaki uluslararası faizli bankalar, Müslüman ülkelerden topladığı fonları faizsiz bankacılık bölümlerinde değerlendiriyordu.

Sonuçta faizin haram olması nedeni ile Müslüman, mütedeyyin toplumumuz ekonomik gelişmelerin dışına itilmiş sanayinin, ticaretin Anadolu’ya yayılmasında tarımın ve hizmet sektörünün gelişmesinde inanç sahibi insanlarımızın girişimciliği engellendi.

Nihayet ANAP iktidarı ve Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde tüm direnişler aşılarak 1983 yılında bakanlar kurulu kararı ile sınırlı bir çerçevede özel finans kurumlarının anonim şirket mevzuatına göre kurulması öngörüldü. TOBB Başkanlığım döneminde ülke yararına görüp destek verdiğim için saldırılara ve iftiralara hedef oldum.

Kapsamlı bir yasa ile oluşturulmadığı ve TMSF (Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu) gibi bir güvenceye de sahip olmayışından finans kurumları sıkıntılı bir dönem geçirdi. Bazı tasarruf sahipleri mağdur oldu. Nihayet 2005 yılında katılım bankacılığına dönüştü, ardından kamu bankalarının da yetkilendirilmesi sonucu güvenilir bir statüye kavuşturulmuş oldu.

FAİZSİZ BANKACILIK, PARADAN PARA KAZANMA YOLU DEĞİL

Faizsiz bankacılık paradan para kazanma yolu olmayıp paranın yönü yatırıma, yönetime, ihracata yani ekonominin doğrudan gelişmesine yönlendirilir. Özet olarak mevduat havuzlarında toplanan tasarruflar çeşitli projelere fon sağlamak sonucu vade sonunda elde edilen kar ya da zarar katılım oranlarına göre tasarruf sahipleri ile paylaşılır. Bugün, katılım bankaları faizli işlemler hariç; sukuk kira sertifikaları, borsa hizmetleri, finansal kiralama v.b tüm banka hizmetlerini de veriyorlar.

Mali piyasaların önemli bir unsuru olan bankacılık hizmetlerini yok saymak mümkün değildir.

Türkiye’nin  içine kapanık ekonomik modeli ya da yıllarca uyguladığı karma ekonomik modele dönmesi düşünülemez. Serbest pazar ekonomisini benimsemiş bir ülke olarak kendi öz kaynaklarımıza sahip çıkıp değerlendirirken dünya ile bütünleşerek uluslararası ilkelere saygılı olmak durumundayız.

İSLAMİ CEMAAT GÖRÜNTÜSÜ VEREREK KAMU İMKANLARINA GÖZ DİKİLMESİ

Bir Müslümanın en büyük erdemi indirilmiş ve yaratılmış ayetlerin özüne, peygamber (sav) sünnetine samimiyetle inanarak örnek bir hayat sürmesidir. “Mümin elinden ve dilinden emin olunana kişidir.” Dünya için ahireti, ahiret için dünyayı ihmal etmez.

Vatan sevgisi imandandır bu anlamda kişi devlete millete olan bağlılığı, sevgisi ve davranışlarıyla örnek olmalıdır.

Ne yazık ki bazı İslami cemaat görüntüsü vererek kamu imkanlarına göz dikip iktidarlarla, iktidarların da siyasi destek sağlamak gayesi ile menfaat ilişkisinde bulunmaları ne İslami ne insani bir davranıştır. Ne kötü sonuçlar doğurduğu da defalarca yaşandı.

Bu nedenlerle devlet ciddiyeti içinde başta iktidarlara, siyasi partilere, üniversitelere, Diyanet İşleri Başkanlığına, araştırma gruplarına ve TOBB (Türkiye Odalar Ve Borsalar Birliği) ile STK’lara (sivil toplum kuruluşları) önemli görevler düşüyor.

KATILIM BANKACILIĞI GÜVEN ORTAMINI OLUŞTURMAYA AZAMİ ÖLÇÜDE ÖNEM VERMELİ

İslam ekonomisine kapı açacak olan faizsiz bankacılığın oluşturduğu katılım bankacılığı güven ortamını oluşturmaya azami ölçüde önem vererek üstün başarılar elde etme yükümlülüğündedir. Özel finans kurumu birliği ise, bu gelişmeyi yönlendirmede önemli sorumluluk taşıyor.

Dünyayı değiştirerek tek dünya düzeni kurma hevesine kapılmadan, sadece faizsiz banka sisteminde kalmadan İslam ekonomisini araştırma ve uygulama yönünde kapsamlı çalışmalar gerekiyor. Bu konuda İKT (İslam Konferans Teşkilatı), İSEDAK (İslam Konferans İktisadi ve Ticari İşler Daimi Komitesi), İslam Odalar Birliği (ICCICE) gibi kuruluşları da Türkiye öncülüğünde harekete geçirmekte yarar vardır.

İslam ekonomisinde temel unsur ahlaktır; helal-haram, kul hakkı kavramları önde gelir. Gösteriş ekonomisi lüks ve her türlü israf yasaktır, insan hakları, özgürlükler hukukun üstünlüğü yani adaletle hükmetmek, işi ehline vermek, rüşveti reddetmek en öncelikle aranan ilkelerdir. Bu durum, büyüme, enflasyon, bütçe açıklarını, cari açığı kontrol altına alır. Gelir dağılımının daha adil olmasını sağlar, tasarrufları artırır, tasarruflar yatırımları tetikler, istihdam sorunu azalır, toplumun refah seviyesi ve ülkenin rekabet gücü yükselir.

Sağlık ve huzur dolu günlerde el ele birlikte daha iyiyi araştırmak ve bulmak ümidi ile hoşça kalın…