Seyfettin KARAMIZRAK

Öğretmenler Günü’nün Ardından

Yazıma başlarken tüm öğretmenlerimin “öğretmenler günü” nü yürekten kutluyorum. Öğretmenlerimizin gön dolayısı ile kavuştuğu imkânları, müjdeleri, iyileştirmeleri konuşmak ne kadar güzel olurdu aslında.

24 Kasım Öğretmenler Gün nedeniyle süslü konuşmalar yapıldı, şimdiye kadar hiç gerçekleşmeyen,  bundan sonra da gerçekleşmeyeceği hepimizce bilinen müjdeler verildi. Boş umutlar dağıtıldı. Söylemler ve yemeklerde anlatılan güzel hatıralar yine maziye ısmarlandı. Fakat öğretmenlerin gönlü yine buruk, yine hüzünlü yine sönük geçti. Çalışma şartları ağır, bir o kadar da meşakkatli, hala istenilen, arzu edilen  düzeyde değil. 

Oysa memleketin en ücra köşelerinde ayak izleri, çağlayan sularında O’nların gözyaşı var. Her emekte, her çiçeğin nadide kokusunda, medeniyetin her hamlesinde, karanlıkların aydınlanmasında, barışta, sevgide, insanlığın harcında öğretmenin katkısı var.

İhtiyaç duyulduğunda köşe bucak aranan, günü geldiğinde, yere göğe sığdırılamayan, baş tacı yapılan öğretmenlerimiz, “mevzuatlar düzenlenirken, iyileştirmeler söz konusu olunca, “yılın üçte birini ve günün yarısını yatarak geçiren memur” tanımlamasıyla haksız ve yersiz yakıştırmalarla yıpratılarak literatürden silinmektedir.

Yıllardır birçok kereler, “öğretmenin çalışma şartlarını iyileştirmek için araştırma komisyonları” kurulmuş, devasa çalışmalar yapılarak iğneden ipliğe tüm sorunları belirlenmiş, umut veren balonlar uçurulduktan sonra da tozlu raflara terk edilmiştir.

Geçmişteki iktidarlar,  öğretmenlerin durumlarını iyileştirmeye yönelik, “bahçelimi, daire mi, hangi tür evde oturmak istersiniz” türünden anketler bile uygulatmış, ümit pompalayan vaatlerde bulunmuş, sonra da hiçbir şey yapmayarak, hayal kırıklıkları yaşatmışlardır

Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez köylerinde, bedava arsalara ferah bir lojman yapmak çok görülmüş, öğretmenler yıllarca lojman diye tavanı bile olmayan 65 metrekarelik Amerikan tipi hücre evlere tıkılmıştır. Oturduğum için yakinen bilmekteyim.

Öğretmenler kimi zaman da bu köylerde, suyu VC si olmayan tahtadan bozma barakalarda kalmak zorunda bırakılmışlardır.

Yıllardır öğretmenler “ilksan” a aidat ödemektedir, fakat emekli olduklarında umdukları katkıyı görememektedirler. İlksan, kırk yıllık hizmeti olan emekli öğretmene tahminin çok çok altında, cüzi bir ikramiye vermektedir. Bu hizmetle ordudan veya fabrikadan işçi olarak ayrılan birisi bu ikramiyenin birkaç katı fazlasını almaktadır.

Her kurumun sahillerde dinlenme tesisleri olduğu halde, İlksan’ın sosyal tesisleri nerededir? Emekli olan öğretmenlerimiz tatili unutmuş, kısıtlı maaşları ile ömürlerini öğretmenevlerinde geçirmektedir.

Görevde olanlar dâhil, emekli, hasta, şehit olan öğretmenlerimizden bazıları, yılda bir kez, gün dolayısıyla, program gereği sembolik olarak hatırlanmakta, diğer zamanlarda ahvali, hatırı, durumu nedir bilinmemektedir.

Öğretmenken, ilçeden köyüme dönüyordum. Bindiğim minibüste fazla yolcu var diye, trafik polisi öğretmen olduğum için beni suçlamış, yapmadığı hakaret kalmamıştı. Köylülerimin yanında gururumu rencide etmişti.

Emekli olan çoğu öğretmenimiz geçinemediği için mesleğine yakışmayan işlerde çalışmak zorundadır.

Her türlü koşullarda devletimizi en ücra köylerde temsil eden, şerefli Bayrağımızı buralarda dalgalandıran, İstiklal Marşımızı gururla, şevkle minicik çocuklarımızın yüreklerine taşıyan vefakâr ve fedakâr öğretmenlerimizin de her birey gibi rahat ve huzurlu ortamlarda çalışmaya ve mutlu olmaya hakkı var elbette.

Fakat ne yazık ki herkese mutluluk reçeteleri sunan, insanlığın huzuru için heba olan öğretmenlerimiz, kendilerini rahatlatacak koşulların özlemi içindedirler.

Artık “Öğretmenler Günü”, öğretmenlerimize üzüntülerini, kırgınlıklarını küskünlüklerini hatırlamaktan öteye gitmeli, mutluluklarına katkı sağlayan güzel imkanlar sunmalıdır.

O’nlar senede sadece bir gün süslü laflar duymak, “değerli” ve “önemli” olduklarını dinlemekten ziyade, her zaman ve her ortamda, karşılaştıkları olaylarda ve muhatap alındıklarında, “gerçekten değerli ve önemli olduklarını” yaşayarak hissetmek istiyorlar.

Bu da ancak, eğitimlerinden tutun da istihdam, maaş ve sosyal yaşantılarına kadar, tüm sorunlarının giderilerek, her türlü iyileştirmelerin ve en iyi şekilde yetiştirilmelerinin sağlanması ile mümkün olacaktır.

Güne adlarını vermekle değerli ve önemli kılan öğretmenlerimizi, özverili emekleri ve yüreklerindeki hizmet aşkından ötürü kutluyorum. Emekli olanlara sağlıklı ve mutlu bir hayat, çalışanlara işlerinde başarılar diliyor, kendime ait şiirimin iki dörtlüğü ile yazıma son veriyorum.

Sevgiyle kalın…

 

 

ÖĞRETMENİM

Gönlün sevgi dolu, engin,

Öğrencindi, ünlü, zengin,

Pırlantasın, yok ki dengin.

Kırılsan da, düşsen eğer,

Yitirmez ki, elmas değer.

 

Hizmetlerin, hep yüz akın,

Bilmezlerse, şaşma sakın,

Hüzünlenme, vakar takın.

Anlayacak, her kes, bakın;

Doğacak gün, elbet yakın.