Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN

Akademisyen

engurdogan@gmail.com

Farklılığın Olmadığı Yerde Canlılık Canlılığın Olmadığı Yerde Farklılık Olmaz

Özgünlük yağmurlu günlerdeki şimşek gibi, insanların zihinlerinde bir düşünce olarak doğar ve uygulanma kanalı bulursa, bütün dünyayı aydınlatır. Özgünlüğün doğurduğu güçten yararlanmak için, farklılıkların korunarak desteklenmesi gerekir. Demokratik katılımın özendirildiği, açık toplumlarda özgün düşünceler, hiçbir dirençle karşılaşmazlar. Bu yüzden farklılıkların korunduğu, özgürlüklerin önemsendiği kuruluşlarda, büyük değişimlere yol açacak atılımlar yapılır. 

*

Kuruluşların düşünce ve eylem zenginlikleri, farklı kültürlerden insanları, bir araya getirme ustalıklarından kaynaklanır. Çoğu durumlarda kuramsal ve uygulamaya dönük bilgiler aynı insanlarda toplanmaz. Kuruluşların üretim güçleri, değişik alanların uzmanlarının  el ele vererek, işbirliği yaptıkları ortamlarda katlanarak artar. İster kamu, ister özel, ister gönüllü olsun, bütün kuruluşlarda iki kere iki, dört değil, bazen beş, bazen altı, bazen da yedi olur.

Üretimde ve yönetimde yenilik yapma gücü, farklı alanlardan gelen insanların, birlikte çalışmalarıyla yeni boyutlar kazanır. Farklı soy, renk, dil ve kültürden gelen insanların, demokratik bir ortamda, görüşlerini ve düşüncelerini açıkça ortaya koyarak, kıran kırana, enine boyuna tartıştıkları kuruluşlar, hem güçlü hem de uzun ömürlü olurlar. Kuruluşların ürettikleri ürünlerin, hizmetlerin ve bilgilerin özgünlükleri, aynı çatı altında farklılıklara gösterdikleri saygıdan kaynaklanır. 

Bilgisayar dünyasının öncülerinden bir kuruluş, bir yönetim danışmanından çalışmalarının değerlendirmesini  istemiş. Danışman kuruluşu baştan sona inceledikten sonra “Siz krizdesiniz” değerlendirmesini yapmış. Yöneticiler nasıl olur, biz en iyi dönemimizi yaşıyoruz dediklerinde, danışman “Yukarıdan aşağıya bütün çalışanlarınız, aynı ırktan, aynı renkten ve aynı dinden, hepiniz tek tip giyiniyorsunuz ve birbirinizden farksız düşünüyorsunuz, sizin yenilik yapmanız mümkün değil” demiş.

Özgünlüğün ve yeniliğin sınırının olmadığı, bilgi dolaşımının büyük hız kazandığı, insanların sürekli geleceğe baktıkları düz kare dünyada, kuruluşların ülkelerinin sınırlarının içine çekilerek, dünya  standartlarını belirleyen ürünler üretmeleri mümkün değildir. Artık hiçbir kuruluş, tek kimlikli çalışanlarıyla ayakta kalamaz. Bütün kuruluşlar, çok kimlikli, çok ırklı, çok dilli insanlarla çalışmasını öğrenmek, özgünlük ve yenilik susuzluğu duyanları, çatılarının altında toplamak zorundadırlar.

Dünyanın her yerindeki kuruluşlarda, yüzlerce farklı ülkeden gelen uzmanlar yoksa, yüzlerce farklı dili konuşulmuyorsa, üretimde ve yönetimde, yenilik yapan, özgün çığır açıcı düşüncelerin ve eylemlerin yolu açılmaz. Kuruluşlar arıların binbir çiçekten yararlanarak bal yapmaları gibi, binbir çalışanın görüşlerinden yararlanarak, bütün boyutlarıyla hayatı değiştiren, insanlar arasında iletişimi ve etkileşimi kolaylaştıran, özgün ürünler ve özgün hizmetler geliştirirler.

*   

Farklılıklardan yararlanan kuruluşlar, kendilerini farklılaştırarak, ürettikleri ürünlerle, hem yerel ve hem küresel pazarlara, büyük bir canlılık kazandırırlar.

*

 Dünyayı dönüştüren kuruluşlar narlara benzerler, dışarından bakıldıklarında bir tane olarak görülürken, içeriden bakıldıklarında bin tanedirler.

Kuruluşların olduğu kadar, toplumların da zenginliklerinin kaynağında, farklılığın doğurduğu öncü yenilikle gelen özgünlük vardır.