Atilla ÇİLİNGİR

Yazar

Eskiden Aşklar Vardı…

Eskiden aşklar vardı;

Duygu dolu sevgi yumakları ile örülmüş. Türlü gizemlerin barındığı, tomurcuk güllerle döşeli, yasemin kokulu bahçelerde bülbül sesleriyle anlatılan…

Eskiden aşklar vardı;

Kar taneleri gibi saf ve temiz. İnsanın iliklerine kadar işleyen soğuklara aldırmadan beklenilen zifir gecelerde, onun hayaliyle ısınılan…

Eskiden aşklar vardı;

Yağmur damlalarının altında sırılsıklam olmuş bedenlerin heyecandan titreyen hücreleri ile mesajlaşarak sevginin sonsuzluğunu anlatan…

Eskiden aşklar vardı;

Yüreklere düşmesi ile birlikte sonsuzlaşan. Edilen yeminlerin hilafına gerçekleşen duygu karmaşasında sonu ölümle noktalanan…

Eskiden aşklar vardı;

Sevginin ölümsüzlüğü ile anıtlaşan. Sonsuza kadar yaşatılacağı yemini ile kalplere mühürlenen, asla silinemeyen...

Eskiden aşklar vardı;

Hilesiz, katışıksız, yalana, dolana kaçmadan dobra, dobra yaşanan. Paranın satın alamadığı değerlerden oluşmuş saf ipeksi duygularla kaplanan…

Eskiden aşklar vardı;

Adı vatan sevdası olan.

İçinde yaşarken değerini bilemediğimiz ama ayrıldığımızda yüreğimize cız ettirip, hasretliği ile burnumuzun direğini sızlatan. Yıllar sonra döndüğümüzde ise üzerine kapanarak öpüp koklanılan…

Eskiden aşklar vardı;

Memleket uğruna akıtılan alın terleri ile üretilen eserlerin adını taşıyan. ‘Vatanım benim çalışmamla, ürettiklerimle, meydana getireceğim eserlerimle yücelecek’ denilen. Ve tüm bunlardan övünç duyulan…

Eskiden aşklar vardı;

Okuyan, çalışan, eğiten ve eğitilenler ordusu ile gücüne güç katmaya yemin etmiş ülkemin insanlarıyla yücelen, ülkemin birlikteliğinin gururunu anlatan…

Ve eskiden aşklar vardı;

Adı milli olan, milletimin davası olan...

Ya bugün?

Ya bugünlerde o eski aşklara ne oldu?

Ey dostlar! Ey arkadaşlar!

Bileniniz var mı?