Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN

Akademisyen

engurdogan@gmail.com

Sınır Kapılarında Vergisiz Etik Ticaret Alanları Oluşturmak

Dünyada bütün ülkelerde boyutları kestirilemeyen, bir ekonomik ve bir kültürel  dönüşüm yaşanmaktadır. Ticaret kültürüyle yoğurulan Müslümanlar, İslam'ın çalkantılı yıllarında olduğu gibi, yeniden dünyanın dört bir yanına dağılarak, bütün ülkelerde geçmiş yüzyıllarda görülmeyen,  bir canlılığa  yol açıyorlar. Onlar her zaman, Thomas Jefferson gibi,” Tüccarların vatanı yoktur” demişlerdir. Yirmi birinci yüzyılda dünya, İslam'ın ilk yıllarının dürüstlük anıtı Müslümanları bekliyor. 

Oluşmakta olan  dünya,  etik ticaretin en güzel örneklerini veren, çarşıların yollarını bilen, yeni yüzyılın Abdurrahman bin Afv’larına, yerel ve küresel  pazarlarda kendilerine geniş alanlar açma görevi yüklemektedir. Müslüman ülkeler el ele vererek, sınırlarında satan ellerle alan elleri buluşturacak,  hem  serbest  hem etik, büyük ticaret  bölgeleri kurmalıdırlar. Ticaretin olduğu yerde zenginleşme olur. Bunun için Benjamin Franklin, “Dünyada ticaretin yıktığı hiçbir millet yoktur” demektedir.

*

Ticaret komşulardan başlar. Sınır ticaretinde başarılı olamayan ülkeler, sınır ötesi ticarette hiç başarılı olamazlar. Dış ticaret hacmini büyütemeyen ülkelerin, ekonomilerinin güçlü olması mümkün değildir. Çünkü ister ithalat isterse ihracat olsun, ticaretin gelişmediği toplumlarda, tarımdan sanayiye, hiçbir alanda gelişme olmaz. Bu yüzden Anadolu kültüründe, ticarete çok önem verilir. Su gibi ticaret de hayattır. Nasıl susuz toprak çoraklaşırsa, ticaretsiz ekonomi de çoraklaşır. 

Montesquieu “Nerede yumuşak huylu insanlar varsa, orada ticaret vardır” diyerek, ticaretin önemini vurgulamaktadır.  Ticaretin olduğu yerde, her zaman barış vardır, sevgi vardır. Dünyadaki savaşların önüne geçilmesi, bütün ülkeler arasında ticari ilişkilerin geliştirilmesine bağlıdır. Birbirleriyle alışveriş yapan ülkeler, savaşların üstesinden gelmekle kalmazlar, dünyanın ekonomik ve kültürel hayatına büyük canlılık kazandırırlar. Onlar ticaretin kaybedeninin olmadığını bilirler.

*

Dünyanın bütün ülkelerinde, savaşların yol açtığı yıkımların ve ekonomik yoksullaşmanın önüne geçmek için, ilk yapılması gereken, komşu ülkelerle önemlerini yitiren siyasal sınırların, ordularla değil,  etik ticaretin yorulma bilmez öncüleriyle koruma altına alınmasıdır. Yirmi birinci yüzyılda, bütün ülkelerde savaşlar, cephelerden pazarlara kaymak zorundadır. Artık dünyanın hiçbir ülkesinde, savaşlarla siyasal sınırların, güvence alınması mümkün değildir.

Ticaretin çok boyutlu bir yapı kazanması, ister ortak sınırları olsun, isterse de olmasın, bütün ülkeleri birbirine bağımlı hale getirmiştir. Artık bir ülkenin tek başına ekonomisine canlılık kazandırması söz konusu değildir. Ticaretin büyük bir akışkanlık kazandığı dünyada, hiçbir ülke yalnızca kendi kaynaklarına dayanarak ekonomisini güçlendirmez. Her ülke ekonomisiyle birlikte, yönetimini de iç ve dış ticaretle, güçlendirerek varlığını korumak zorundadır. 

İnsanlar arasındaki işbirliği, güç birliği, elbirliği, kültürü ticaretle yeni zenginlikler kazanır.

Ülkeler arasındaki sınırların, en büyük güvencesi, serbest etik ticaret bölgeleridir.   

Dünyada toplumlar arasındaki, kalıcı dostlukların temelleri, pazarlarda atılır.