Seyfettin KARAMIZRAK

Onbir Ayın Sultanı

“Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.” [Hakim]

Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allah-ü Teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. (Mev’iza-i hasene)

Eşsiz güzellikler, iyilikler yardımlaşma, huzur ve mutluluk gibi nadide hazineler getiren sevilmez mi? Elbette sevilir. Geçen Ramazanın bize bahşettikleri damağımızda tat kaldı. Aramayı, aranmayı, kavuşmayı, yardımı severliği, affetmeyi, velhasıl iyiliklerde yarışmayı özler olduk.

Hele pandeminin olumsuzlukları, sevdiklerimizden uzak kalmak, kimilerimizin yakınlarını, sevdiklerini kaybetmesi içimizde yanan ateş olmuştu. Yaşadığımız bu hüzünlü günlerin ardından Ramazana kavuşmak ne kadar huzur verici.

Tatlı koşuşturmalar, ikramlar, hatır sormalar, özlenen o sıcacık komşuluklar hayatımızda adeta güllerin açmasına vesile oldu.

İslam’ın beş şartından dördüncüsü, on bir ayın sultanı, mübarek Ramazan ayında, her gün oruç tutmaktır. Oruç, hicretten 18 ay sonra, Şaban ayının onuncu günü, Bedir gazasından bir ay evvel farz oldu. Ramazan, “yanmak” demektir. Bu ayda oruç tutan ve tövbe edenlerin günahları yanar, yok olur. Bu ayda, Allah için az bir iyilik yapmak, başka aylarda, farz yapmış gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak, başka aylarda yetmiş farz yapmak gibidir.

Bu ay; sabırlı, yardımsever, özverili, hoşgörülü ve affedici olmak, iyi geçinmek ayıdır.
Kimseyi; “kırmamalı, üzmemeli, rencide olabileceği kaba söz, gıybet, alaya alma, küçük görme, aşağılama” vb. kötü kelam ve davranışlardan kaçınmalıdır.

 Kendisine kötülük edenlerden, kırıcı söz söyleyenlerden, münakaşa etmek isteyenlerden, “ben oruçluyum” diyerek uzak durmalı kesinlikle kalp kırmamalıdır.

Oruç tutmak, sadece belli bir süre midemizin aç susuz kalması değildir. Ya da en leziz yemeklerle nefsimizi doyurup, sahura kadar eğlenip, öğleye kadar uyuyarak günü doldurmak hiç değildir.

Ramazan bereketli ve muhterem bir aydır. Bizlere sunulan bir fırsat, bir ihsandır. O yüzden bu ayı her türlü güzelliklerle bezeyerek dolu dolu yaşamak gerek. Kendimize güzel ve leziz ziyafetler sunduğumuz gibi, akrabaya, konu komşuya, aç ve yoksullara da iftar vererek, yardımda bulunarak, ibadet ve iyiliklerle, güzel davranışlarla ruhumuzu da doyurmalıyız.

Ramazanın her gecesi, gündüzü, her anı, “bedeni yormadan, sıkıntıya sokmadan” maddi ve manevi tüm uzuvlarımızla, kalbimizle, zihnimizle, birlikte ibadetle, iyilik yapmakla, gönül almakla, sevindirmekle, huzurla, aşkla ve sevgi ile huşu içinde değerlendirilmelidir.
Yani bütün azalarımızı, düşüncelerimizi, gönlümüzü kötülüklere kapatmalıyız.

Güzel, tatlı, kendimize ve insanlığa yararlı iyi iş ve söylemlerle, ibadetle meşgul olmalıdır. Tüm insanlara karşı güler yüzlü, tatlı sözlü, mütevazı, nazik, yüreği sevgi ve merhametle donatılmış, duygulu, hoşgörülü, yardımsever vb. olmalıdır.

Anne baba, dede nine vb. akrabalar, hısımlar ve dostlar unutulmamalı, ihmal edilmemelidir. Uzaktaysalar hal ve hatırları sorulmalı, yakındaysalar davet edilerek gönülleri alınmalıdır. Komşular da ihmal edilmemeli, hatırları sorularak, gönülleri hoş tutulmalı, gerekli yardımda bulunulmalıdır.

Bu ayda rızklar artar. Bir kimse, bu ayda, bir oruçluya iftar verirse, günahları af olur. Bir hurma ile iftar verene de, yalnız su ile oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de, büyük ecirler vardır.

Niyetimiz Mevla’nın rızası için, samimi, sade ve mütevazı iftarlar verebilmek olmalıdır. İftarın zenginliği, aşırı külfete sebep olması, nefsi okşayan şaşaalı, gösterişe kayan, israfı körükleyen türden olması da uygun değildir.

Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ay, öyle bir aydır ki,” ilk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret ve sonu Cehennemden azat olmaktır.” Bu ayda her tarafta hayır, hasenat, bolluk bereket olur. Kurtlar kuşlar, börtü böcek bile bu aydan doya doya nasibini alır.

Edeple, saygıyla, huşuyla, buruk ve kırık bir kalple, Kur’an-ı kerim okunmalı, geceler; istiğfar, münacat ve tefekkürle yad edilmelidir. Böylelikle bedenler latif, geceler huzurlu, gündüzler bereketli, duygular deruni, zaman kıymetli, ömür mesut geçer. Böyle bir dünya hayatı olanın ahireti de mamur demektir.

Ramazan, bol sevap kazanmak için bir fırsat, af edilmek için büyük bir ganimettir. O yüzden iyilik yapmakta, sevap kazanmakta adeta yarış etmeli, kendi davranışlarını ve yaşantısını en güzel insani hasletlerle bezemeli, yararlı, sevilen, örnek insan olmalıdır. Bu ayda, amirler de, emri altında olanların vazifesini hafifletir, oruçlarını rahat tutmalarına yardımcı olurlarsa büyük kazanç elde ederler.

Ramazan ayı, en büyük nimetlerden, eşsiz hazinelerden biridir. Kur’an-ı kerim, bu ayda indi. Affın, ihsanın, bereketin, iyiliklerin, güzelliklerin, manevi atmosferin yağmurlar gibi gönüllere aktığı, eşsiz müjdelerin dolu olduğu bir aydır. Bir günü, bine bedeldir. Farzlara yetmiş kat sevap verilir. Nafilelere farz gibi sevap verilir. Hele içinde bir de, “bin aya bedel olan Kadir Gecesi” vardır ki, nimet üstüne nimettir.

Bu öyle mübarek bir aydır ki, orucunu bütün uzuvlarıyla, bütün ruhuyla en samimi, içten duygularla tutan mümin tertemiz olur. İşte hakiki oruç budur ve böyle olmalıdır.
O yüzden Ramazanın her günü bayramdır, çünkü her gün binlerce, yüz binlerce Müslüman affa uğruyor.

Bu günlerin kıymetini bilip değerlendirenin, bütün bir senesi bereketli geçer.
Oruçluya Allah-ü Teâlâ’nın ihsanı boldur. Hazineler elinde iken, niçin aç durduğu Yusuf aleyhiselama sorulunca; “Tok olunca açları unutmaktan korkuyorum” buyurmuştur.

Dünyada misafir olan ey ahiret yolcusu, uyanmak ve dönüşü olmayan yolculuğa azık toplama zamanıdır. Doğmak ölümün habercisidir. Her fani ölümü tadacaktır. Geçen sene oruç tutan niceleri şimdi aramızda yoklar. Kimilerimiz de bundan sonraki Ramazanda olmayacaktır. Öyleyse bu Ramazan bir fırsat, bizlere hediye edilmiş büyük bir ihsandır. Bu nimetten yararlanmasını bilenlere, gönlüne hikmet pınarlarını, merhamet duygularını, sevgi ve dayanışma aşkını akıtanlara ne mutlu.

Allah-ü Teâlâ, bu mübarek ayda O’nun şanına yakışacak, kulluk yapmayı, razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, sağlığı,  maddi ve manevi, huzuru cümlemize nasip eylesin! Âmin.

Sevgiyle kalın…