Hicran GÖZE

Avukat - Yazar

Ho Amca ve Yeğenleri

Vatanının düşmanlarıyla uğraşmaktan kendi hayatını yaşamaya vakit ayıramayan, dış seyahatlere bile Türk’ün hiç bitmeyen düşmanlarıyla mücadele gayesiyle çıkan, röportajlar yapan, kitaplar yazan, en zoru vatan toprağında yaşayıp yetiştikleri hâlde tarihimiz boyunca bizi yıkmak için bıkmadan usanmadan uğraşmış düşmanlarımızın yanında yer alan hainler ve gafillerle uğraşan eşim Ergun Göze’nin yüzlerce fıkrasından birini vefatının 13 ncü yılında tam zamanıdır diye düşünerek de sizlere sunmak istiyorum. 

                                  Ho Amca ve Yeğenleri

Aman Allah’ım nasıl ağlıyorlar? Nasıl yanıp yanıp yakılıyorlar ve nasıl döğünüyorlar… “Ho Amca” diye, “Gitti Ho Amca gitti” “Bir taneydi Ho Amca bir tane.” 

“Ho Amca” diye iki gözü on iki çeşme ağlayan bu yazar, çizer takımını ibretle seyrediyorum. Çünkü bunlardı bir vakitler en son Amerikan danslarını fiyaka ile var mı bizim gibisi diyerek yapan, bunlardı ilk çıkan naylon kemeri takan, bunlardı ağızlarında Amerikan çikleti, kollarında ablaları Missuru zırhlısına  “siving” yapmaya giden, bunlardı “yuvar ol veyzin mayhart” diye şarkı söylerken, Türkiye’mizin dertlerine çare bulmuş gibi iftiharla sırıtan… Bunlardı hatta Alman orduları Stalingrad’ı çevirirken Tango Noturno ile rüyalanan… Bunlardı dışardan gelen her tesire başını açıp seğirten. Bunlardı bütün kültürlerini ve şimdiki solculuklarını bile Amerikan filmlerine borçlu olan. Bunlardı hangi meslekte olursa olsun başarılarını Amerikan reklâm metodlarına borçlu olanlar. Bunlardı bir vakitler Sam Amca’nın Türkiye’mizdeki yeğenleri…

Ve bunlardır bu gün, Ho Amca diye ağlayıp sızlayan. Bunlardır Ho Amca’nın yoldaşları tarafından şehit edilen Türk Kurtuluş lideri Osman Batur’u, Canım Han, Hacı Niyaz Hoca’yı değil de Türk istiklâlini, Türk ırzını ve şerefini korumak için ayaklanmış kahramanları alçak pusulara düşürerek ipe çekenlerin yoldaşı Ho Amca’ya ağlayan.

Ve en akıl almazı bunlardır Asya’daki Türk İstiklâl savaşının, Doğu Türkistan Bağımsızlık ülküsünün katillerine ve onların en yakın arkadaşı olan Kızıl Çin emperyalizmasının uşağı Ho Amca‘ya, “Bağımsızlık savaşı şampiyonu” “Kurtuluş önderi” diyenler. Ve onlardır ilk elde Ho ile Mustafa Kemal Atatürk’ü aynı kalıba sokanlar.

Halbûki hiçbir Türk milliyetçisi politik fikir devresinin hiç birinde “Hitler Baba”,  “ Çörçil Dayı, ” “Truman Amca”  “ Dögol Ağabey ” demek şahsiyetsizlik ve haysiyetsizliğini göstermemiştir.  Çünkü, O her şeyden önce Türktür ve Türk’ün dostudur. Bunlar ise ezeli şahsiyetsizlerdir ve ilk defa şahsiyetlerini Amerikancı bir ahlâk gevşekliğinde kaybettikleri için fröydiyen bir dönüşle Amerikan düşmanlığına hız vermişlerdir.

Türk Milleti, dağda sol hendeğe fazla yanaşan kızıl öküze “Hooo” diye üvendire sallayan Hüsmen dayıdan, cephede Moskof hududunu bekleyen Mehmetçiğe ve tarlada çapa sallayan Fatma Nineye kadar, bu ağlayışların içinde saklı haysiyetsizliği ibretle sezmektedir. Eğer Türk Milletinin eline bütün vatan sathında sesini duyuracak bir mikrofon verilecek olsa emin olunuz âfâkı tutan ve ölen sanki Türk milletiymiş havası veren bu “HO” lara millî ve mahallî bir espriyle toptan ve kökten şöyle cevap verir ve işi bitirir:

             -- Çüş Yeğen çüş!                                                     Tercüman, 11.9.1969

 

Aziz okuyucularım, işte bizlerin en güzel yılları, gençlik yıllarımız, üniversite yıllarımız ve ondan sonraki yıllarımız da Rusya ve Kızıl Çin’e satılmış Allahsız ve ahlâksız kişilerin kandırıp, azdırıp sokağa saldığı gençlerle onlardan ayrı bir çizgide ne Rus’a, ne de kızıl Çin’e satılmamış, hayran olmamış ve Amerikan hayranlığına ömürlerinin hiç bir devresinde kapılmamış, vatanının dostu gençlerin ölümüne şahit olmak, kavgalarını seyretmekle geçti. Ama Maocu gençler yetiştirerek sokağa salan bu sebeple hapse girip girip çıkan Bir kızıl Çin Ajanının, Cumhurbaşkanına bile dostane ve samimiyetle, sanki yakın dostu arkadaşı gibi “hata yapıyorsun” diyerek güya doğru yolu gösteren bir vatan haininin bu derece itibarda olduğu bir devri hiç görmedik. 

Bir vatan hâinine, nasıl sahip olduğu meçhul bir televizyon kanalında sanki bayılarak girdiğimiz Nato’ya şimdi de Rusya yandaşı olarak hücum eden bu Doğu Perinçek adlı Kızıl Çin casusuna bu derece müsamaha gösteren bir Cumhurbaşkanı’nı da hiç görmedik. Endişeliyim, Sayın Cumhurbaşkanımız bu geçmişi kirli, vatanının, inancının dostu binlerce gencimize saldıran, yaralayan, işkencelerle öldüren Maocu gençlerin üreticisi Doğu Perinçek’ten vatanımız için telâfisi edilmesi imkânsız olaylar sadır olursa gene “Saflığımıza geldi, halkım da, Allahım da beni affetsin” mi diyecek? Ya muhalefet… Evlâtlarımızın katillerini üretmiş bu sicilli Kızıl Çin ajanı hakkında nasıl bu kadar sessiz kalabiliyor ve zehirli dilinin aracı olarak rahatça kullandığı bu televizyon kanalını nasıl, kimlerin yardımı ve desteğiyle alabildiğini neden hiç sorgulamıyor? 

O çok zor günlerin tanınmış gazetecilerinden Kurtul Altuğ “27 Mayıs’tan 12 Mart’a” kitabında çok acı bir gerçeği bu satırlarla sıralıyor:  “Doğu Perinçek adındaki bu Kızıl Çin ajanının da evlâtlarımızın kanına susamış hainler arasında bulunduğu bir gerçeği… Doğru bir ifadeyle karanlık denilecekken yanlışlıkla veya gafletle “AYDIN” denilen kişilerin korkunç ihanetini: “Ordunun alt kademelerinde birçok genç orta yaşlı subay, hatta bazı generaller Mihri Belli’nin “AYDINLIK), Doğan Avcıoğlu’nun “DEVRİM) , Doğan Özgüden’in ANT), Doğu Perinçek’in (PROLETER DEVRİMCİ AYDINLIK ) vb gibi dergilerine bağlanmışlar devrim yolu arıyorlar. Akşam gazetesinde İlhami Soysal, Cumhuriyet’de İlhan Selçuk. Devrin ve devrimin gözde yazarları… “Ordu gençlik el ele” Arkalarında sözüm ona fikir adamları ve yazarlar. Devrime doğru ileri!  Genç subaylarla iç içe ordu depolarından ikmal sağlayarak Dev Genç’ler, Türkiye Halk Kurtuluş ordusu kuruluvermiş.”            

Bu noktada namuslu bir solcuyu minnet ve hayranlıkla anmak isterim, Sol takımın adını hiç anmadığı Kemal Tahir’i… Eşimle kim bilir kaç kere okuyup eskittiğimiz “Devlet Ana” romanının yazarı Kemal Tahir’i… Deniz Gezmiş’in asıldığı günün gecesi, evi basıp çilingir sofrasına kurulmuş, başta Doğan Avcıoğlu, Çetin Altan gibi gedikli ve şerbetli Marksist yazar ve çizer takımını görünce masalarına bir tekme atarak “Ulan çocuğu ipe gönderdiniz şimdi de utanmadan gülerek, eğlenerek rakı içiyorsunuz utanmazlar” diyerek gösterdiği tepkiyle  çok acı bir gerçeği ifade eden Kemal Tahir’i…