Abdullah KÖKTÜRK

Eğitimci - Siyasetçi

Gençliğimize’de Avrupa Talip

Hızla yaşlanan nüfusunu gençleştirebilmek için, yıllardır bütün yolları deneyen Avrupa, bu konuda kendi bünyesinde henüz bir çözüm bulabilmiş değil.

Dolayısıyla, istemeye istemeye de olsa, yabancı gençleri bağırlarına basmayı bir çıkış yolu olarak görmeye başladılar.

Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanan bir raporda da, bu gerçeklerde açık açıkta zaten vurgulanıyor. “Yaşlanan nüfusun daha da artacağı ve genç nüfusun da hızla azalacağı” belirtiliyor söz konusu raporda.

Yaşlanan Avrupa ise, özelikle Türk gençlerine güveniyor.

Raporda “Türkiye’nin genç nüfusuna AB’ liğinin ihtiyacı vardır” deniliyor.

Almanya, Fransa ve Hollanda gibi Avrupa Birliği ülkeleri, halen ülkelerinde bulunan yabancı çocuklarına zaten yıllardır sahiplenme ve faydalanma düşünesi ile yaklaşmaktadırlar. Verdikleri eğitimle bunu sağlamaya çalışıyorlar.

Bugün 50 bin Türk gencimiz dışarıda eğitim görmektedir. Bir çoğuda bu ülkelerde kalmakta ve kalmak arzusundadırlar.

Tüm bunların yanında, raporda belirtildiği gibi, 10 yıl içinde peyder pey gençlerimiz Avrupa Birliği ülkelerince istenecektir.

İş ve beyin gücüne ihtiyaç duyan Avrupa Birliği ülkeleri, bu sayıyı sık sık aşarak, daha da çok okumuş, yetenekli ve kaliteli gençlerimizi ülkelerine davet edeceklerdir. Başkacada çıkış yolları yoktur.

Söz konusu raporda “15 Avrupa Birliği ülkesinde işsiz sayısı 14 milyondur. Buna rağmen biz 2005 yılına kadar biyoteknoloji, telekominikasyon elektronik ve bilgisayar alanlarında 20 milyon kişiye iş vermek mecburiyetindeyiz.” Denilmektedir.

Yıllarca tüm teşviklere ve desteklere rağmen çocuk sahibi olma hususunda negatif netice alan batılılar. Aile içi denge ve huzur konusunda da büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.

Sosyal aile düzeni, hızla bozulan bir Avrupa ve Amerikaylada, karşı karşıyayız. İskandinav ülkeleri, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde boşanma oranı, hızla artmaktadır. Hatta bazı ülkelerde, bu oran yüzde 50’lere ve yüzde 56’lara kadar da varmaktadır.

Tarihe gömülmüş, tüm eski ülkeler, devletler ve milletler gibi Avrupa da ve Amerika’da, gelecek yıllarda bir şekilde duraklama, gerileme ve bitme dönemlerini yaşayacaklardır. Bu tarihin acımasız bir seyridir. Acı gerçeğidir.

Kim derdi ki Sovyetler Birliği dağılacak ve çökecek hem de 55-60 yıl içinde, bugün tekrar toparlanma ve eski gücüne kavuşma hayallerinde ancak eskisi gibi olmadığını kendisi de dünya da gördü.

Genç nüfusa sahip ülkemizin, gelecek yıllarda yıldızı parlamaya adaydır. (Eğer biz iyi bir yaklaşım olurda Türkiye ve dünya gerçeklerini görür ve buna göre gençlere sahip çıkar ve yetiştirirsek) köklü kültürü ve gençleri sayesinde, Türkiye dünya gündemine olumlu bir şekilde yerini almaya devam edecektir.

Ne yazık ki, çocukların doğumu, büyümesi, okutulması ve hayata hazırlanması aileye ait olacak. Yani esas sıkıntıyı biz yaşayacağız. Batılılarda hazır okulu bitirmiş ve yetişmiş gençlerimize sahip çıkacaklar ve ülkeleri için çalıştıracaklardır.

Biz buna da razıyız, büyüsünler okusunlar da keşke iş bulsunlar, el diyarında diyeceğiz. Vatandaşta böyle düşünüyor.

Her şeye rağmen, yetişmiş gençlerin batıya göçü ülkemiz ve milletimiz açısından çok ta sıkıntılı olmayacaktır.

Yeter ki biz bu gençleri, kültür ve değerlerimizle donatabilelim.

Başarılı gençler, gerçekten bizim olursa gittikleri yerlerde dolayısıyla bizim olur. Gidilen, başarılı olunan yer bizim diyarlarımızdır. Gidemediğimiz yer bizim değildir.