Halil İbrahim KAHRAMAN

Doktor

Baş Örtüsü ve Demokrasimiz

Konunun bugünlerde yeniden siyasetçilerimizce gündeme getirilmesi 1998 de yazdığım şu yazımı hatırlattı. Çözülmüş olmasına rağmen kanuni düzenlemelerle hepten sorun olmaktan çıkacak olan bu konu demokrasinin halkın isteklerinin yerine getirilmesi yönüyle ne kadar etkili olduğunu da göstermektedir.

“Bir genç kızın ziyareti ve düşündürdükleri: Biyoloji eğitimi almış, zeki, samimi, insan sevgisi bakışlarından okunan, temiz kıyafeti ve elinde çalışma çantası ile karşısındakine hürmet telkin eden bir hanımın görüşme talebi bu yazıyı yazmamın sebebidir. Genç kız, orta ileri yaşlı bir beyle odama girdiler. Babası olan bey 1 astsubay emeklisi olup Karamürsel'de oturmakta imiş. Biyolog titrini almış hanım kızımız çalışmak için iş istiyordu. Çalışarak hem kendisine ekonomik bir imkân sağlamak hem de toplumuna hizmet üretmek istiyordu. Biyoloji eğitimini öğretmenlik stajı ile tamamlamış ve öğretmen olarak Karamürsel'de bir eğitim kurumunda çalışmaya başlamış. Başlangıçta her şey iyi giderken mana veremediği teftişler başlamış. Mana veremiyormuş çünkü öğrencileri kendisinden memnunmuş. Anlattıklarım öğreniyorlar ve öğrendikçe Biyolojiyi daha çok seviyorlarmış. Ders programlarını da iyi takip ediyorlarmış. Bu durum, bu hanım arkadaşımızı daha da sevindirmiş, mesleğini, öğrencilerini, çalışmasını daha anlamlı hale getirmiş...

Bu hanım kızımızı dinlerken, 20 yıl öncesine gittim. Çünkü iki kız kardeşimi ailem okutmamıştı. Onlarda bizler gibi (3 erkek kardeşten biri Yüksek İnşaat Mühendisi, ben doktor ve küçüğümüz Makina Mühendisi olarak çalışmaktayız) okuyup meslek sahibi olabilir ve cemiyete daha çok artı değer sağlayabilirlerdi… Bu müspet halin olmamasının sebebi, bu kızımızın anlattıkları ile uyuşuyordu. Hanım kızımıza müfettişler (Başörtüsü sebebiyle) yasak koymuşlardı. Benden çözüm veya iş istiyordu.

Evet, müfettişler, bu hanım kızımıza çalışmak istiyorsa başına bağladığı, gerçekten zarif, kendine göre şıklık unsuru olan ve giyimindeki güzelliği tamamlayan başörtüsünü çıkarması gerektiğini söylemişler. Çünkü şu anda yürürlükteki kanunlar buna müsait değil imiş. Ben de "ne olur mademki mesleğini ve çalışmayı bu kadar seviyorsun, başörtüsünü çıkarıver” dediğimde yüreğimi burkan cevabım unutamıyorum. "Doktor bey olur mu, siz pantolonsuz dışarı çıkar mısınız?” dedi. Düşündüm... Çağdaş medeniyette insanlar eğitimli, meslek sahibi olmalı ve diğer insanlara daha çok faydalı olmalı idi. İnsanların birbirinin hukukuna saygılı olmaları ve adaleti, hukuku korumaları şarttı. İkili ilişkilerde birbirine ve topluma zararlı olmamak gerekiyordu. Yine çağdaşlıkta değişim, değişimin fayda ve güzellikler getirmesi vardı. Ama 30 yıl önce kız kardeşlerime anne-babamın bize rağmen koydukları yasak, onları haklı çıkarırcasına bugün bu biyolog kızımıza müfettişlerce, hem de çağdaşlığa uymadığı gerekçesi İle, yönetmelikler müsaade etmediği için konuluyordu...

Bu mağdur kızımıza azmini kaybetmemesini, mesleğini unutmaması İçin özel çalışmalar yapmasını öğütledim. Laboratuvarcılığın farklı bir meslek olduğunu bildirdim. Kanunların, insanlar arası ilişkileri faydalı ve zararsız kılmak için çıkarıldığını, bizde de böyle olduğunu, fakat başına gelen durumu "kanun ve yönetmeliklerimizdeki uyum gecikmesi” olarak düşünmesini, dilimin döndüğünce anlattım. Giderken yeniden umutlandı. Moral bulmuştu. Lütfen basından da takip ettiğimiz üzere dini ve örfi değerleri içinde başörtüsü ile örtünen hanım kızlarımızı gereksiz bir şekilde toplumsal dışlanmışlık psikolojisine sokmakta olan bu durumu makul bir şekilde artık çözünüz.”

25 yıl önce yaşanılan ve ciddi rahatsızlıklar yaratan bu sorun Ak Partinin 2002 de başlayan iktidarı döneminde önce eğitim kurumlarında, sonra da çalışma alanlarında çözülmüş, kız öğrencilerimiz ve kadınlarımız için YASAK olmaktan çıkmıştır. Başörtüsü kullanan ve kullanmayan vatandaşlarımız birbirilerinin bu farklı tercihlerini kardeşlik ve eşit vatandaşlık anlayışı içinde sürdürebileceklerini göstermektedirler.

Bugünlerde iktidar ve muhalefet hep birlikte konunun kanuni olarak da çözüme ulaştırılması gerektiğinde hemfikirdir. Bu durum demokrasinin halkın hak ve özgürlüklerini temin yönüyle ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir. Dileriz ki her konuda halkın huzur ve refahını daha ileriye taşıyacak bir demokratik yönetim anlayışını geliştirerek devam ettiririz.

Bu düşüncelerle 100. yılına girmekte olan cumhuriyetimizin bayramını kutlarım. Demokrasimizin de daha da gelişmiş ve kurumsallaşmış olarak Türk milletine hizmetinin devamını dilerim.

Saygılarımla,