Dr. Zülfikar ÖZKAN

Avukat - Yazar - NLP Trainer

zulfikarozkan@hotmail.com

Kendini Olduğu Gibi Kabul Edebilme Gücü

Tüm büyük insanların yani yüksek bilinç yolculuğunda olan kişilerin ortak özellikleri, kendi hayat gerçeklerine uygun yaşamalarıdır. Bu kişilerin sözleri, duyguları ve davranışları birbiriyle uyumlu ve samimidir. 

Kendimize şu soruyu zaman zaman sormalıyız:” Şu anda yaşadığım hayat benim gerçeğime uygun mu?”  “Yoksa başkalarının gerçeklerine uygun bir ömür mü sürdürüyorum?”

Yüksek bilinç yolculuğunda olan kişiler kendi imkanlarına göre yaşarlar. Kim ve ne olduklarının farkındadırlar. Onlar kendi tabiatlarında var olan sevgi, huzur, haz, bilgelik, uyum ve mutluluğu açığa çıkarma çabası içindedirler.

Bu kişilerin farkındalıkları arttıkça yani bilinç seviyeleri yükseldikçe enerjileri artar. Uyanırlar. Uyandıkça bilinçleri genişler. Bilinç seviyeleri yükseldikçe, bilinçli, akıllı seçimler yaparlar. Bilinçaltının yaptığı otomatik seçimlerle hayatlarını şekillendirmezler. Onlar her insanın kendine layık gördüğü ve bilinç seviyesine uygun hayatı yaşadığının farkındadırlar. Şikâyet etmezler, şükrederler. Çünkü şikâyet etmenin değiştirme gücü yoktur.  

Bu sebeple bilinç üzerinde çalışmanın değeri büyüktür. Bilinciniz üzerinde çalışma hayatta yapabileceğiniz en doyum verici ve sonuç getirici bir çalışmadır. Bulunduğunuz bilinç merkezini sürekli yükselttikçe bu yükselmeyle birlikte iletişim içinde olduğunuz insanların sayısının da arttığını görürsünüz. Bilinciniz yükseldikçe her yükselişle beraber enerjiniz de artar (Ken Keyes, Yüksek Bilinç Kılavuzu, s. 98). 

Hz. İsa sadece üç kısa yıl eğitim vermiştir ama öğretileri batı toplumunu sonraki kuşaklar boyunca değiştirmiştir. İnsanoğlunun karşılaşmış olduğu bu öğretiler son iki bin yıldır Batı tarihinin merkezinde yer almaktadır (David Hawkins, Güce Karşı Kuvvet, s. 195). Bu etkileme gücü Hz. İsa’nın bilinç seviyesi en yüksek değer olan 1000 dir. İşte yüksek bilincin gücü.

Yüksek bilinçli insan kendisini ve diğer insanları olduğu gibi kabul eder. Karl Menninger (1893-1990) kendini ve insanları olduğu gibi kabul edebilme yeteneğini “bir iç kuvvet “olarak kabul ediyor. 

Kendini olduğu gibi kabul eden insanlar, sürekli gelişme ve bilincini genişletme yolculuğunda olduklarından başkalarıyla “candan dost“olabilirler. Onların tadına doyum olmaz. Candan dost, çıkara dayalı olmayan kimsedir. Maldan dost değildir. Candan dost ile sarmaş dolaş olabilirsiniz. Kol kola, gönül gönüle… Maldan dostlarla düşüp kalkmak ise güreşten farklı değildir. Sonunda bir taraf mutlaka yenilir. Bu dostluklarda kişisel gelişme ve bilinci yükseltme derdi yoktur. 

Kendini kabul etme, kişinin, suçluluk, yetersizlik, beğenme veya öğünme duygularına kapılmadan kendini tüm olumlu ve olumsuz yönleriyle kabul etmesidir. Gerçek ve kalıcı güç budur. 

Kendinizi olduğu gibi kabul etmek yerine sürekli eleştiriyor ve yargılıyorsanız, beyninizin duygu ve stresi kontrol eden bölümü küçülebilir ve çalışması zorlaşır. Böylece kendini kabullenmemek duygusal kontrolü bozar ve stresi arttırarak sağlığınızı kötü etkiler.

Şevket Rado’ya göre “Her türlü gayri memnuniyetsizlik bir ruh hastalığına işarettir.” 

Hayatını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna, bilgi ve olgunluğu olmayan kişiyi ham adam, bilgi ve yaşanmışlıklarla nefsinin isteklerine dur diyebilmiş kişiyi pişmiş adam ve Allah aşkıyla hemhal olmuş kişiyi de yanmış adam olarak tanımlamaktadır.  

Kendini olduğu gibi kabul edebilen ve sürekli bilincini genişletebilen kimse aynı zamanda "Hamdım, piştim, yandım" yolculuğunda olan kişidir.