Prof. Dr. Ali DEMİR

Ah be Mesut…

“Zeitgeist” dediğin zamanın ruhu “aniden Rahmet-i Rahmana kavuşmak” mıydı? Ne çok özleyeceğim seni. Ne zaman dara düşsem ne zaman bir Dost arasam seni arar “Mesut kahve içmeye geliyorum.” der gelirdim yanına. Seninle olmak zaten çözüyordu pek çok sıkıntıyı. Senin de sıkıntılarını istişare ettiğimiz çok oldu. Yani birbirimize dayanak olmuştuk hep.

Pazar günü bahçeye gelip tavukların taptaze yumurtası ve bahçeden toplanmış taze sebzeler ile menemen yapacaktık. Birlikte biberiye çayı yapıp içme sözün vardı bana. Balkabağı içinde pişirdiğin güveci asla unutmayacağım. Tenceresi yenilen bir güveç ikram etmiştin bize. Ya ardından çay ile birlikte gelişen sohbet.

Neredeyse her twite cevap verme telaşın meğer bundanmış. Nereden bulurdun o kelimeleri? Nasıl ardı ardına sıralayıp yazardın o mesajları. Birlikte olduğumuz pek çok whatsapp grubu öksüz kaldı şimdi.

Lokal travma ya da yüksek sıcaklık ile açılan endotel hücrelerden sızan plazma ve ardından kanın oluşturduğu ödem ve takip eden kızarmanın ancak ve ancak ısının emilmesi ile iz bırakmadan iyileşebileceğini çok ama çok kez ve her fırsatta anlattın. İsminin önünde tıp doktoru unvanı olmadığından dinletemedin pek çok uzmana yetkiliye. Ama bir şekilde ortadoks tıp öğretisi bu dediklerini özümseyemedi.

İnsan kaynakları yönetimi ve mesleki eğitimin ülkemizin en temel sorunu olduğunu hep dert edindin. Bunu ileri süren yazılar yazdın, seminerler verdin, pek çok yetkiliye bizzat anlattın. Ama ülkemin ortadoks eğitim sistemi bu dediklerini anlamadı.

Sen hep aktif, hep önde ve hep öğreten oldun. Ne zaman bir toplantı yapsak çok kısa sürede toplantıya hakim olup konuşmaları yönlendirdin. Yanık ilk yardım, insan kaynakları planlaması ve meslek eğitimi senin değişmez gündemin oldu.

1980’li yılların sonunda İsviçre’de tanıştık seninle. İsviçre’de üniversite mezunu üç beş kişi olarak bir araya geldik. “İsviçre Türk toplumuna ne katabiliriz” derdiyle yandık. Küçücük bir dergiyi birkaç sayı çıkardık, Watwill radyosunda sen de ben de Türkçe yayın yaptık. Zürich’de buluşup ülke meselelerini konuştuk ve İsviçre’de ortaöğretim yapan gençler için eğitim programları başlattık. Tüm bu buluşmalar, yetişmiş üçü doktoralı altı mühendis olarak, 1993 yılı başında İstanbul’da ELMAK ve Zürih’de ESKON şirketlerini kurmamıza neden oldu. Ben 1993 yılı başında İTÜ’ye döndüm, sen de 1994 yılında ELMAK için İstanbul’a döndün. “Avrupa’da edindiğimiz mühendislik birikimini ülkemize kazandıralım.” dedik. Amma ne gayret ettik. Tekstüre makinası, yorgan dikme makinası, ezanlı saat, Pak Maya, İSKİ, Şişe Cam gibi kuruluşlara endüstriyel otomasyon, dantel ipliği kuka sarma makinası… tüm bunların gerisinde senin titiz kapsamlı yol gösteren çalışmaların oldu. Hepsi aslında çok büyük başarılardı. Ama sadece zamanından çok önce oldular. Bostancı E5 üstündeki Yıldız hanımdan kiraladığımız tasarım ofisi, İMES’deki imalat atölyesi, İMES’in hemen dışındaki şirket merkezi hep senin büyük gayret ve ileri estetik anlayışınla oluşturuldu. Ülkemizin periyodik olarak yaşadığı ekonomik krizlerden bir tanesi olan 95 krizi bizim filizleri güçlenmeden kırdı.

ELMAK’ı Hüsnü kardeşime devretme kararından sonra sen BEYMED’i kurarak biyomedikal sektöre girdin. Girdiğin her işi en kapsamlı, en temelden ele aldığın için uzun süreli bir giriş dönemi de olsa mutlaka başarı ile sonuçlanırdı. Yanık İlk yardım örtüsü VESTA ardından TR-Jel senin bu ülkeye verdiğin çok değerli katkılar oldu. Bu ürünler her insanın mutfağında, evindeki ilk yardım çantasında ve hatta senin gibi her zamanda cebinde olması gereken ürünlerdir.

Sen bugün cep telefonu ile takip ettiğimiz günlük adım sayımını (ADIMMATİK) belki de Türkiye’ye ilk tanıştıran insansın. Bu Türk insanı için çok büyük bir adım oldu ama yine zamanının çok öncesinde senin tarafından işlendiği için sana ticari bir kazanç oluşturamadı.

Sosyal bir kişilik olarak, MÜSİAD, UTESAV, Mimar-Mühendisler Grubu, İTO, İsviçre-Türkiye İş Adamları Derneği, Ak Parti Üsküdar İlçe Yönetimi, İSİLEV ve BTS Derneği senin hep can verdiğin, enerji kattığın sosyal gruplar oldu.

Sanayi Bakan Yardımcısı ve sonra da Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu’na verdiğin Danışmanlık kapsamında ülkeme çok büyük hizmetlerin oldu. Milli ilaç geliştirme, milli otomobil ve ulusal savunma sanayii faaliyetlerinin hep içinde ve odağında oldun. Bu kapsamda yaptığın uluslararası seyahatler zaten çok geniş olan ufkunu güncelledi. İsviçre’yi yaşayarak çok iyi bilen biri olarak özellikle Singapur seyahatin sana çok büyük ufuklar açtı. Çok kültürlü/çok dinli bir ülkenin tüm kültürlere/dinlere saygı içinde dünya ile entegre olarak kalkınabileceğini gördün. Bunun anahtarının da “her türden yolsuzluğa sıfır tolerans” olduğunu gördün. Bunu Türkiye olarak bizim de başarabileceğimize inandın.

ÖSYM Başkanı olarak bulunduğum Ankara’da beni ve çalışma arkadaşlarımı Ankara’da ilk ve tek Tiyatro izlemeye götüren Mesut Uğur oldu. Biletlerini bizzat kendisi satın alarak, bizleri rutin gündemden koparma ve bizlerin ufkunu açma gayesiyle bir tiyatro izlemeye götürdü. Ne güzel bir anı olmuştu o.

2015 sonrasında BEYMED’in üstün bir zevkle döşenmiş Beylerbeyi Ofisinde defalarca toplanıp dertleştik. Son yıllarda da Çavuşbaşı’nda içinde vefat ettiği bahçede defalarca iftar ve yemekli toplantılar yaptık. En son yaptığımız yemekli toplantı tam bir efsaneydi. Ben her zamanki gibi pilav yapacaktım, ama Mesut benden daha iyi yemek yapabildiğini gösterdi ve bize kabak içinde pişirilmiş güveç ikram etti. Her birimiz şaşkınlık içinde yemeği, piştiği kabı ile birlikte yedik. Ne ilginç bir deneyimdi o. Ama ne lezzetti doğrusu.

 

En son seninle Ayasofya Camiinde sabah namazı kıldık.

Senin zamana olan saygın ve hassasiyetin nedeniyle sabana namazına vaktinde yetiştik. Huşu içinde kıldık sabah namazını. Namaz sonrası Ayasofya Meydanında soluklandık ve ardında da Karaköy Çorbacısında çorba içtik. Sen iyi farklılığını gösterdin ve “Semizotu Çorbası” içitin. Nereden de bulurdun bu egzotik seçenekleri?

Ayasofya’da birlikte kıldığımız Pazar sabah namazı öncesi katıldığın kutlama merasimini ne güzel de anlatmışsın: https://www.akcakocakulturplatformu.org/yazi/3441/efsane-bir-evlilik-yildonumu-kutlamasi

Ne güzel bakış, ne güzel görüştü bu böyle.

Ben Konya’ya gitmeseydim Pazar günü güzel bahçende buluşup menemen yapıp sohbet edecektik.

Ama olmadı be kardeşim.

Rabbim Mekanını Cennet eylesin.

Cennette buluşmak ümidiyle.

Ali Demir

13 Ağustos 2023

EKLER: Mesut’un 2021 ve 2022 yılı değerlendirmeleri

https://www.akcakocakulturplatformu.org/yazi/2711/elveda-2021-hos-geldin-2022

https://www.akcakocakulturplatformu.org/yazi/3211/elveda-2022-hos-geldin-2023