Naci KARA

Avukat

30 Ağustos Hikayesi-Günün Hikayesi

6 yaşında bir çocuk babasıyla ofise geldi.

Elimi uzattım, elini uzattı, göz göze geldik. Tokalaştık. Adın ne, dedim. Kürşat’mış! Çok hoş dedim, niçin, dedi. Şaşırdım. 6 yaşındaki bir çocuk gibi durmuyordu karşımda…

Babasıyla tokalaştık. Yer gösterdim, “buyurun” dedim. Oturdular. Çocuk babasının kucağına oturur diye düşünürken öyle olmadığını gördüm. Müstakil ve bir büyük insan edasında…

Baba sorununu anlattı, cevapladım. Bizi dikkatle takip ederken, başını sallıyor, anlattıklarımı onaylıyor. Döndüm, “Kürşat, isminin anlamını biliyor musun” dedim. Gayet emin bir şekilde anlattı. Şaşırdım. “Kürşat, hangi aydayız, biliyor musun” dedim, gülümsedi. “Zaferler ayı” dedi, afalladım, karşımdaki muhteşem bir şey…

“Kürşat hangi zamanda yaşamak isterdin” dedim. Gözleri uzaklara kaydı gitti. “Dumlupınar'da Atatürk'ün yanında” diye iç geçirdi. Bu yaşta bu bilinç mümkün mü? Babayı bıraktım. Bulduğum cevheri test etmeye devam etmek istiyorum.

“Kürşat, hayalinin gerçek olacağını düşün ve bir hayal kur, ne yapardın?”

Yüzüme baktı, oldukça dirayetli bir şekilde hayalini anlattı.

“Zaman makinası yapmak isterdim.”

“Niçin?”

“Atatürk’e gitmek için.”

“Atatürk’e niçin gitmek istersin?”

“O’nu bu güne getirmek için!”

6 yaşındaki bir çocuğun düşünebileceği şeyler değildi bunlar. Son bir soru daha sormam lazım:

“Atatürk’ü niçin getirmek istersin?”

“Türkiye’yi yeniden kurtarması için!” dedi.

Düşündüm, artık soru sormayacağım. Kafam karıştı. Bir çocuk, okul öncesi yaşlarda… Bundan sonra söyleyeceğini tahmin ettiklerimi siz de tahmin edin.

Ve düşünün, 6 yaşındaki bir çocuğun idrakine sahip olup-olmadığınızı sorgulayın. Memleket işgale açılmış, 30 Ağustos 1922 şartları yine doğmuş…

Biz hala uyuyoruz!

Günaydın!

30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun!