Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Alevî – Sünnî Meselesinde Dış Tahrikler

Bazı politik görüşler, Alevî kimliğini kullanmak istiyorlar. Şimdi üzüntü ile hatırladığımız târihin derinliklerindeki Alevî - Sünnî görüş ayrılıklarını ve anlaşmazlıkları körüklüyorlar. Böylece topluluklar birbirlerine soğuk, yabancı ve yer yer de dostça olmayan tavırlar içerisinde oluyorlar. Kimi Alevîler, Sünnîler’e yakınlaşırlarsa eriyeceklerinden endişe ediyorlar. Sünnîler de Alevîler’e yakınlaşırlarsa hak yolundan Peygamber sünnetinden uzaklaşacaklarını zannediyorlar.

İnsanlarımız, Alevî-Sünnî ayrışmasının sebepleri hakkında yeterli bilgiye sâhip değildir.  Radyo ve televizyon,  bu maksatla kullanılabilecek en uygun vâsıtalardır.

Alevî - Sünnî kamplaşması, ayrılıktan ve çatışmalardan, kendileri için fayda umanlar tarafından oluşturulan sun’i bir ortamdır. Bu tehlikeli bölgeden tarafları kırmadan uzaklaşmak gerekir. Kötü niyetli gayretkeşliklerin oluşturduğu ön yargılar, yanlış bilgilenmeler ve asılsız kanaatler uygun yöntemlerle ve uygun bir süreç içinde değiştirilebilir. Bu sürecin başlaması için acele etmekte faydalar var.  Seminer, bilgi şöleni veya çeşitli konferanslar düzenlenerek her iki tarafın çürük ve mantık dışı yorumlamaları delilleriyle birlikte ortaya çıkartılmalı. Asılsızlıklar, yanlışlıklar ve ön yargılar ile yanlış kanaatler silinmelidir.

Ülkemizde, Türklük, Kürtlük, Abazalık, Lazlık, Çerkezlik, Rumelilik, Alevîlik ve Sünnîlik...  başlı başına bir kimlik, çevresinden kopuk bağımsız bir kültür olarak görülüyor. Böyle bir görüş, bizi ayrılıklara götürür, parçalara böler. Parçaların hiç biri tek başına kendi kimliğini ve kültürünü koruyamaz, devam ettiremez.  Kimlikleri ve kültürleri yok sayamayız. Fakat aynı zamanda onların asıl kimliğimiz ve kültürümüzün birer parçası olduğunu da kabul etmek durumundayız.

TEBESSÜMLÜK:

 

MÜDÜR BEY

Öğretmen öğrencilerine; eğer büyük bir firmanın müdürü olurlarsa ne yapacakları konusunda bir kompozisyon yazmalarını ister.

Öğrenciler bütün dikkat ve ciddiyetlerini takınarak yazmaya başlarlar. Ancak aralarından biri yazmaz.

Öğretmen fark edince sorar;

– Neden yazmıyorsun evladım?

Öğrenci cevap verir.

– Sekreterimi bekliyorum.