Seyfettin KARAMIZRAK

Gazze Dramı

Gazze’nin kontrolünü elinde tutan El Kasım örgütünün, roket dahi geçirmeyen “Demir Kubbe” yi aşarak İsrail’e saldırması, dünyayı ve en çok da İsrail’i şaşkına çevirdi. İsrail’e, “Bu bizim 11 Eylül’ümüz” dedirtti. Kendisini dev aynasında gören Batının ukala ve şımarık kan emcisi İsrail, “Orta Doğu haritasını değiştireceğiz” sloganıyla Gazze’ye ölüm kusmaya, çocuk-kadın demeden sivil kıyımına başladı.

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, BM’de “Filistinsiz İsrail haritası” göstermesinden sonra El Kasım’ın, bu saldırıyı başlatması, İsrail’in işine yaramıştır. Filistin halkının soykırıma uğramasına neden olmuştur. O bakımdan El Kasımın bu saldırısı, düşündürücü ve manidardır.

ABD, İngiltere ve pek çok Avrupa devleti bu kıyıma sevinmiş ve onaylamıştır. Filistinlilere destek yürüyüşlerini yasaklamış, sosyal medya paylaşımlarına da sansür koymuştur.

İsrail tarafından Gazze’ye düzenlenen saldırılarda en az 1.800 Filistinli ölmüş, 6.500 Filistinli yaralanmıştır. 1,1 milyon Filistinli, panik ve korku içinde katliama uğramamak için kaçmaya çalışmaktadır.

İsrail, Gazze’yi tamamen abluka altına aldı. Elektriği, suyu, gazı ve son anda interneti de kesilen kent, havadan ve karadan sürekli bombalanmaktadır. İsrail tarafından sivil halka, Gazze’nin kuzeyini boşaltmaları için verilen 24 saatlik süre doldu. Bölgeden kaçmaya çalışan sivil Filistinli konvoyunu vuran İsrail, 70 kişiyi daha şehit etti.

Gazze’deki insani dram, İsrail’in şimdiye kadar işlediği katliamları unutturacak seviyededir. Başta ABD olmak üzere, tüm Batılı devletlerin İsrail’in arkasında “ön şartsız, sorgusuz” yer alması, en büyük utançtır. Batının gerçek yüzünü göstermektedir. Bu destekten cesaret alan İsrail, Gazze’yi insafsızca, acımadan  bombalamakta ve “savaş suçu” işlemekten çekinmemektedir.

İsrailli bir Bakan kendi askerlerine, “HAMAS’la savaşırken yaptıkları hiçbir vahşetten hukuk önünde sorumlu tutulmayacakları” garantisini vermiştir. Cumhurbaşkanı Herzog da, “hiçbir Gazzeli’ nin masum olmadığını” büyük bir nefretle höykürmüştür. Eski İsrail dışişleri bakanı Ayalon, Gazzelilere Sina Çölünü adres göstermiştir. Bazı İsrailli Vekiller ise, “nükleer saldırı”isteyecek kadar çılgınlaşmıştır.

İsrail başbakanı Benyamin Netanyahu ise, “İsrail’in uluslararası muazzam destek topladığını, düşmanlarının bedel ödemeye başladığını, yapılanların sadece başlangıç olduğunu” ifade ederek, ne denli kana susadığını arsızca ifade etmiştir. Bu söylemler, Gazze için daha dramatik sahnelerin yaşanacağını göstermektedir.

Bu yüzden İsrail, sivil ya da HAMAS ayrımı yapmadan Gazze’yi “toplu cezalandırma” yolunu seçti. 1970’lerden bu yana uluslararası sözleşmelerle yasaklanan “fosfor bombasını”, kameraların görüntü aldığı bir ortamda sınırsız bir cesaretle kullandı.

BM Genel Sekreterinin ve Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonunun ısrarlı taleplerine rağmen, Gazze’ye insani koridor açılmasına izin vermedi. Refah sınır kapısından Mısır’a kaçmak isteyen sivilleri bomba yağmuruna tuttu.

İsrail saldırılarında ölen çocukların tanınabilmesi için, çocukların ellerine isimleri yazılmaktadır. Bu yaşananlar insanlığın utanç tablolarıdır. Öldürdükleri Reuters ajansı muhabiri İssam Abdullah için sorumluluk bile üstlenmemişlerdir. Muhabirler tartaklanmakta, tehdit edilmekte, katledilen sivil, kadın ve çocuk resimlerini çekmemeleri için katliam bölgelerine girmeleri engellenmektedir.

Dünyanın arsızca izlediği Gazze’deki bu dram, Haçlı Seferleri’nin daha da vahşileşen yeni bir uygulamasıdır. Kara harekâtı başlatacağını açıklayan İsrail yetkilileri, nedense bunu sürekli ertelemektedir. Bu tutumlarının da sinsi bir planın neticesi olduğu tahmin edilmektedir.

Hastanelerde yaralılara müdahale edilemiyor. Acil müdahaleyi bekleyen hastalar,  açıkça ölüme terk edilmiştir. Morglarda yer kalmamıştır. Bomba yağmurundan ötürü cenazeler gömülememektedir. Gıda stokları tükenmek üzeredir. İlaç, temiz su, elektrik ve yakıt bulunmamaktadır. Bu uygulama İsrail’in acımasızlığının, kininin ve vahşete nasıl susadığının kanıtıdır.

ABD’ nin, İsrail’e destek bahanesiyle, aceleyle uçak gemisini göndermesi, bazı kesimleri doğrudan, Türkiye’yi de dolaylı tehdit maksadı taşımaktadır.

Uzun süredir Türkiye’yi dizayn edemeyen, bin bir entrika ile sinsi planlarını uygulayamayan ABD, insanlık dramının işlendiği bu olayı çözmek yerine, gövde gösterisine soyunmuştur. Fakat asla umduğunu bulamayacaktır.

Bir zamanlar ABD’nin sıkıştırdığı, ambargo uyguladığı İran’a, o yıllarda bağrını açan tek ülke Türkiye idi. Şimdilerde İran medyası, Türkiye aleyhine kara propaganda başlatmıştır. Türklere nankörlük edenler, kısa zamanda hüsrana uğramıştır. İran da bir gün bu vefasızlığının pişmanlığını yaşayacaktır.

Batılı global güçlerin cesaretlendirdiği İsrail, HAMASI tamamen yok etme, Batı Şeria da her türlü ticari, ekonomik ve sosyal ilişkileri tümüyle kesme, HAMAS’ı en büyük suçlu göstererek halkı gözünden düşürme, El Fetih ile HAMAS arasındaki iş birliğini tamamen kesme, Gazze’yi işgal etme peşindedir.

İsrail, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurulmasını asla istememektedir. O yüzden işgal altındaki topraklara Yahudi yerleşimcileri sevk etmeyi hızlandıracaktır. Mescid-i Aksa’yı hedef alan eylemlerini artıracaktır.

Dünya kamuoyunda, Yahudilerle Filistinlilerin yan yana yaşayamayacaklarını,  Filistinlilere başka bir yerleşim alanı bulunmasının zamanının geldiğini sağlamaya çalışmaktadır. Filistinlileri, Ürdün, Suriye ya da Mısır’a göndermenin planlarını yapmaktadır.

İçimizi yakıp kavuran mazlumların feryadını, insanlığımızdan utanarak, gözü yaşlı çaresizce izlemekteyiz. Vahşi Batı, Müslüman kıyımı için, yeni bir “11 Eylül” kurgulama peşindedir. Fakat zulüm asla payidar olamayacaktır.

Sevgiyle kalın…