Türkiye Taşhanları ve T(ı)rabzon Taşhan'ı

Türkiye’mizin birçok ilinde, “TAŞHAN” adıyla anılan târihî binalar bulunmaktadır. Bunların bâzılarını bizzat gezdim ve onlar hakkında da yazılar yazdım.

Bildiklerim şunlardır: Afyonkarahisar, Tokat, T(ı)rabzon, Samsun, İstanbul/Fâtih/Lâleli, Ankara, Merzifon ve Amasya.

Yaygınağdan (internetten) temin ettiğim bilgilere göre; Tokat Taşhan, 17. yüzyıl; Afyonkarahisar Taşhan, 17. yüzyıl ortaları; Lâleli Taşhan, 1763; Ankara Taşhan, 1895-1902; Merzifon Taşhan, kitâbesi mevcut değil fakat tahmini, 17. yüzyıl; Amasya Taşhan, 16 yüzyıl (1699); T(ı)rabzon Taşhan, 16. yüzyıl (1531-1533) ve Samsun Taşhan, 17.yüzyıl olarak kayıtlara geçmiştir.

Görüldüğü gibi, bu Taşhanları’nın bâzılarında, ne yazık ki, hâlâ kesin bir tarih mevcut değildir. 16. yüzyıl veya 17. yüzyıl gibi, ‘yuvarlak’ ifadeler kullanılmaktadır.

Bunlardan ikisi hakkındaki aksaklıkları bizzat müşahade ettim ve bunların düzeltilmesi için uyarıcı mahiyette yazılar yazdım.

Tokat’ta, dâvetli olduğum bir şiir şöleninin ardından, şehri bize gezdirmişlerdi. Gezdiğim mekânlar arasında Tokat Taşhan da vardı. Tokat’tan döndükten sonra, Tokat Taşhan’ın perîşân vaziyetini de ele aldığım bir değerlendirme yaptım ve “Tokat Yeşilırmak Şiir Şöleninin Düşündürdükleri” başlıklı makalemle (Gürses Gazetesi, 11-12 Haziran 2001, Sf. 2 ve Çınar Dergisi Temmuz-Ağustos 2001, Sf. 21) durumu îzah ettim.

Birkaç sene sonra, yine, Tokat’a gitmek icap etti ve bu defa, Tokat Taşhan’ın, Türk kültür değerlerine lâyık bir şekilde hizmete açıldığını görerek büyük sevinç yaşadım.

Hakkında en çok yazdığım Samsun Taşhan’dır. İlki, Ankara’da neşredilen Gündüz Gazetesi’nin 19-20 Haziran 1997 tarihli nüshalarının 2. sayfasında yayınlanan “Vakıflarımız Sahipsiz” başlıklı yazımdır. Daha sonraları, bu Taşhan hakkında birçok defa mahallî televizyonda ve gazetelerde görüşlerimi sunarak, tamiratının âcilen yapılmasına dikkat çekmiştim.

Aradan seneler geçti ve arz edeceğim haberde, Samsun Taşhan’ın son hâli şu bilgilerle kamuya duyurulmuştu:

Mahmut Bin Ali Paşa Vakfı'nca 16. yüzyılda yaptırılan tarihi Taşhan’ın restorasyonu 2019 yılının yaz döneminde tamamlanmıştı. Samsun Büyükşehir Belediyesi'ne devri yapılan Taşhan, belediye bünyesinde hizmet verecek.

2016 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restorasyon çalışmalarına başlanan ve Saathane Meydanı Projesi içerisinde yer alan tarihi Taşhan’ın restorasyon çalışmaları tamamlanmıştı. Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından devri alınan Taşhan, artık belediye çerçevesinde hizmet verecek. 1508 yılında Mahmut Bin Ali Paşa Vakfı'nca inşa ettirilen 511 yıllık Taşhan’ın 2016 yılında sözleşmesi yapıldı. 2017 yılında restorasyonu tamamlanması planlanan tarihi Taşhan’ın öngörülemeyen keşiflerden dolayı tamamlanma tarihi uzamıştı.

Vakıflar Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre 6 milyon lira harcanarak restore edilen Taşhan, Büyükşehir Belediyesi'ne devredildi. Çevre düzenlemesinin ardından Taşhan'ın hangi amaçla kullanılacağı önümüzdeki günlerde belli olacak.

Ortasında yer alan avlusuyla kare planlı, tuğla hatıllı moloz taş beden duvarları olan iki katlı Taşhan, Osmanlı dönemi şehir hanları plan özelliklerini taşıyor.” ( haberturk.com-03 NİSAN 2020-12.54/Anadolu Ajansı, DHA, İHA)

Bu haber üzerine, durumun vahametini, “13 Nisan 2020 tarihli-wwwkapsamhaber.com’da yayınladığım “Tarihî Taşhan’ın Son Mâcerası” başlıklı yazımda şöyle îzah etmiştim:  

“Burada, esas üzerinde durmak istediğim husus, TAŞHAN hakkındaki ‘târih hatası’dır. Bu durumu, 18 Eylül 2006 târihli Gürses Gazetesi’nin 2. sayfasında, Gazeteci-Yazar Ali Kayıkçı’nın, benimle yaptığı “TAŞHAN SAMSUN’UN SEMBOLÜ OLMALI” başlığını taşıyan mülâkatımda açıklığa kavuşturmuştum.

O mülâkatımda söylediğim, Mahmut bin Ali Paşa Vakfiyesi’ne göre, bu husustaki bilgileri aynen naklediyorum:

“Elimizdeki “1862 No’lu defterin 9. Sahife ve 3. sırasında kayıtlı Samsun İline tabi (Mahmut bin Ali Paşa) Vakfına ait 914 tarihli arabça vakfiyesinin” tercümesinden de anlaşılacağı üzere, bu eser (TAŞHAN), maalesef yanlış olarak onyedinci asır sonlarına mal edilmektedir. Öyle ise basit bir hesap yapalım: 914 sayısı Hicrî-Kamerî takvime milâdî çevrilirse (914x0.97=886.58) Hicrî-Şemsî yıl bulunur. Buçuklar tam’a çevrilir ve (887) çıkar. Bunu yâni (887)yi de (622) ile toplarsak, Taşhan’ın vakfiyesindeki (914)ün milâdî karşılığı çıkar. Bu da (1509)dur. Bu rakam, vakfiyenin târihidir ki, yapım târihi daha da eski olabilir.”

(…)  Ne yazık ki, Samsun Valiliği Kültür Müdürlüğü tarafından Şubat 2008’de hazırlanıp yayınlanan 224 sayfalık “REHBER SAMSUN” kitabının 59. sayfasında şöyle denmektedir:

“XVII. Yüzyılın sonlarına doğru inşa edilmiş olan Taşhan, iki katlı, İskele Caddesi üzerinde, Ali Paşa Vakfı’ndan olan bina 1974-1975 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmış...”

Dikkat buyurulsun, onyedinci yüzyılın sonlarıyla, onaltıncı yüzyılın başları (1509) arasında ikiyüz yıllık zaman vardır.”

“Samsun’da Kültür Sanat” (Bknz. M. Halistin Kukul, wwwkapsamhaber.com-21 Ocak 2022) başlıklı makalemde ise, bu hususta şu tespit ve uyarılarda bulundum:

“Taşhan, birkaç sene evvel başlayan tâmirat ile, yeni bir hüviyete kavuşmuş görünmektedir. Fakat “Hangi hüviyet?” diye sormamız lâzımdır. Çünkü; doğu cephesindeki/denize bakan kapı açık olmasına rağmen, batı cephesindeki kemerli kapı niçin kapatılmıştır ve niçin, şehirle irtibatı kesilmiştir, îzahı gerekir.

Kapatılan kapının yerine yapılan “asansör”, tek katlı târihî binada hangi ihtiyaç için asıl dokuyu bozmanın gerekçesi olmuştur, bilinmesi gerekir.

O eski Taşhan’ın hiçbir mânevî havasını bulamadığım bu binada, beşyüz yıl evvelinden oraya sinmiş bulunan Müslüman-Türk kimliğinden hiçbir eser mevcut değildir. Bunca masrafa rağmen, çevresiyle de bize mahsusluk taşımayan, şahsen, çok soğuk bir yapıyla karşılaştım. Kapısında, ne olduğuna dâir bir “kimlik levhası” bile yok!..”

İfade ettiğim üzre, hakkında en çok yazdığım ve hâlâ da eskisinden daha fazla mağduriyetler yaşayan SAMSUN TAŞHAN’ın vaziyeti budur!..

Üzüntü vericidir ki, hiçbir mes’ul ve salâhiyetliden hâlâ ‘ses’ yoktur!..

Bir eserin târihî dokusunun bozulması, “6 milyon lira harcanarak” ancak bu kadar olabilirdi!

PEKİ, T(ı)RABZON TAŞHAN NE DURUMDADIR?

T(ı)RABZON TAŞHAN’nın hâli ise, içler acısıdır.  Bu durumunu tespit için, onu, iki defa ziyâret ettim.

Ziyâret ettim, çünkü, benim görüp fotoğraflarını çektiğim TAŞHAN ile, yaygın ağdaki (internetteki) ve yazılı kayıtlardaki TAŞHAN aynı değildi.

Çevredeki esnafa sordum. Dediler ki; “Oraya giremezsiniz. Hep kapalıdır! Açıldığını da hiç görmedik!”

Bu sözler, benim açımdan elbette ki, düşündürücüydü ve ilgimi daha da artırdı.

Buna rağmen, yine girmeyi denedim, gerçekten de, mümkün olmadı ve harabe hâlindeki bu târihî eser, kendi hâline terk edilmişliğin ezikliği içerisinde, beni, sitemle, endişeyle ve kahırla seyretti; ben de, ona, hüzünle bakakaldım, başım önde, yanından ayrıldım!..

Bu hususta, mümkün olan ölçüde bâzı araştırmalar yapmaya çalıştım. Beş kaynağa ulaşabildim.

Şimdi de ulaşabildiğim bu kaynaklardaki bilgileri nakledeyim ve yorumu ondan sonra sizlere bırakayım:

1. Türkiye Kültür Portalı’ndan:

“Taşhan –Trabzon

Taşhan, Trabzon Valisi İskender Paşa tarafından, 1531-1533 yılları arasında yaptırılmıştır. Muhtelif zamanda yapılan onarımlarla günümüze gelmiştir. Duvarlar düzgün yontu taştan yapılmıştır. Revak kemerleri ve tonoz kubbe tuğladır. Önceleri alaturka kiremit kaplı çatısı 1980 yılındaki onarımda beton mozaik olarak değiştirilmiştir.”

2.Trabzon Yıllığı’97 adlı kitaptan, (Bknz. Trabzon Belediyesi Yayını, Prof. Dr. Haşim Karpuz, Trabzon’daki Türk Devri Yapılarına Toplu Bir Bakış, Sf. 82):

 “Taşhan: Osmanlı dönemi avlulu, iki katlı şehir hanlarının güzel bir örneğidir. Kaynaklara göre 1531-1533 yılları arasında Trabzon Valisi İskender Paşa tarafından yaptırılmıştır. Muhtelif zamanlarda yapılan onarımlarla günümüze gelebilmiş, kuzey cephesine dükkânlar eklenmiştir.”

3.Yeni Rehber Ansiklopedisi, Cild: 19’dan, (Bknz. Türkiye Gazetesi Yayını, İstanbul 1994, Sf. 153):

“Vakıf Han: Çarşı Câmiinin arkasında olup, Taşhan adıyla da bilinir. 1531’de Trabzon Vâlisi İskender Paşa tarafından yaptırılmıştır. Dükkânlar geniş bir avlu etrâfında sıralanmış olup, tonoz örtülüdür.”

4. Türkiye Kültür Portalı’ndan:

“Vakıf Han-Trabzon

Vakıf Han, Bedesten’nin kuzey batısında yer alır. Üç katlı avlulu bir handır. Birlikte inşa edildiği güneydoğu kısmındaki caminin şadırvanı üzerindeki kitabeye göre Hicri 1196 Miladi 1781 yılında Hacı Yahya adında bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır. Zemin katın girişi doğudandır. Açık avluyu revak ve arkasındaki odalar çevirir. Birinci katın girişi güneydedir. Bu katta cephede dört dükkân, şadırvan ve caminin giriş kapısı bulunmaktadır. Avlu etrafında sıralanan odalar farklı büyüklüktedir. Kuzeyde orta kısımda bir eyvan yer alır. İkinci katta revaklı avlu odaları ve cami bulunmaktadır. Bu caminin güneydoğu köşesindeki minaresi yıkılmıştır.”

5. TRABZON/Kent İçi Kültür Varlıkları Envanteri: (Bknz. T.C. Trabzon İl Kültür Ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Birinci Baskı, Trabzon, Şubat 2010, Sf. 139)

Bu maddeye, ricâm üzerine, bana, kaynak temininde yardımcı olduğu için, Trabzon İl Halk Kütüphânesi Müdürü Ahmet Emin Akgün Bey’e teşekkür ederek başlamak istiyorum. 

Akgün’ün; Trabzon İl Halk Kütüphânesi’nin geliştirilmesi maksat ve hedefiyle açılan ve gerçekten de, bu sahada örnek teşkil eden “Trabzon Muhibbî Edebiyat Müze Kütüphânesi”nin faaliyete geçirilmesi esnasında gösterdiği büyük emek ve gayretine de şâhit olmuştum. Sağolsun!..

Trabzon İl Halk Kütüphânesi Müdürü Ahmet Emin Akgün’ün, bana gönderdiği “TRABZON/Kent İçi Kültür Varlıkları Envanteri” adlı kitabın 139. sayfasındaki TAŞHAN başlıklı bölümde şöyle denilmektedir:

“Çarşı Mahallesi’nde Çarşı Cami’nin güneydoğusunda yer alan Taşhan iki katlı avlulu han özelliği gösterir ve kareye yakın bir plana sahiptir. Kuzey cephesinde tek girişi vardır. Moloz taş ve kesme taşla inşa edilmiş olan hanın orijinalinde kırma çatısı kiremitle kaplıyken, geçirdiği onarım sırasında mozaik kaplama ile değiştirilmiştir. Han 1531-33 yılları arasında Trabzon Valisi İskender Paşa tarafından yaptırılmıştır. Birçok kez onarım geçiren yapı üst kattaki bazı odaları haricinde günümüzde de kullanılmaktadır. Taşhan geçirdiği onarımlarla fiziksel müdahalere maruz kalmış, revakların mekanlara dahil edilmesiyle odalar arka planda kalmış, bölücü elemanlar revakları dükkanlar haline getirmiştir. Daha çok depo olarak kullanılan üst kat ise tamamen gizli kalmıştır.”

Yazılı kaynaklarda, “Trabzon Taşhan” böyle değerlendirilmiştir. 

Şimdi, berâberce istişâre edelim:

Demek ki; Trabzon Taşhan ile, Vakıfhan aynı değildir. Çünkü, yapılış yâni inşâ tarihleri farklıdır.

Müşterek nokta: Trabzon Taşhan’ın 1531-1533 tarihleri arasında Trabzon Valisi İskender Paşa tarafından yaptırılmış olmasıdır. Zâten, çok dikkat etmeye de gerek yoktur. Bu bilgilerin, birbirlerinden alındığı da ortadadır.

Türkiye’deki bütün Taşhanlar, Devlet’e/Vakıflara aittir/öyle olduğuna göre, ilkönce, ‘ecdât yâdigârı bu târihî eserlere’, onların sahip çıkması gerekir. Ancak; hiç kimse de bundan ‘müstesnâ’ değildir.

Peki; 1. Madde’de zikrettiğim Türkiye Kültür Portalı’ndaki bilgiye göre, bu “Taşhan”, mâdemki “1980 yılındaki onarımda... “ve Trabzon Yıllığı’97’deki, Prof. Karpuz’un verdiği bilgiye göre, “Muhtelif zamanlarda yapılan onarımlarla günümüze kadar gelebilmiş..” ise, bugünki bu perîşân hâli nedendir?

Sonra…Bir tarihî eser, nasıl aslından uzaklaştırılabilir? Eserin aslını değiştirmeye, onun hüviyetini bozmaya kimin salâhiyeti ve hakkı vardır/olabilir?

Her ne surette olursa olsun, ‘târihî dokusu’ bozulan bir eserde, ‘tarihîlik’ kalır mı?

Meselâ; Trabzon İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün “envanter” diye sunduğu bilgiler işin vahametini göstermektedir.

Bu “envanter”, verilen bilgiye göre, 2010 yılında kayda alınmıştır.  Bırakınız öncesini, o yıldan bugüne, hiçbir ‘akıl ve insâf sâhibi’ çıkıp da “Arkadaş, bu 490 senelik Türk-İslâm eserinin bu sefil hâli nedir?” diye niçin sormadı? Sormayı bırakınız, TAŞHAN’ı, uzaktan da olsa ziyâret etmedi?

Meselâ; bir târihî eserin, “..orijinalinde kırma çatısı kiremitle kaplıyken, geçirdiği onarım sırasında mozaik kaplama ile değiştirildi”, ne demektir?

Meselâ; “kuzey cephesine dükkânlar eklendi...”, nasıl bir millî târih, millî kültür ve millî mîmârî anlayışıdır?

Bunda, tarihî eserlik kalır mı? Samsun Taşhan’da ASANSÖR yapılması gibi, asıldan uzaklaşınca tarihe saygısızlık olmaz mı?

Devam edelim: “Taşhan geçirdiği onarımlarla fiziksel müdahalelere maruz kalmış, revakların mekanlara dahil edilmesiyle odalar arka planda kalmış, bölücü elemanlar revakları dükkanlar haline getirmiştir”, cümlesini anlamak bir yana, TAŞHAN, altüst edilmiş de kimseciklerin umurunda olmamış mı, denilmek isteniliyor?

Hele son cümle!..Onu da beraber okuyalım: “Daha çok depo olarak kullanılan üst kat ise tamamen gizli kalmıştır.”

“Depo olarak kullanılan...”, ifadesi; bir târihî eseri, böyle bir vazifeyle muhatap kılmaktaki umursamazlığın sebebi ne olabilir?

Ahmet Hamdi Tanpınar, “BEŞ ŞEHİR” adlı ‘şaheseri’nin Önsöz’ünde şöyle diyor:

“Bir gün Anadolu insanının his tarihi yazılır ve hayatımız bu zaviyeden gerçek bir sorgunun süzgecinden geçirilirse, moda sandığımız birçok şeylerin hayatın kendi bünyesinden geldiği anlaşılır.

 (…)Tarihçilerimiz Selçuk ile Osmanlı arasındaki farkı, bir hanedan değişmesinde görmekte fazla ısrar eder gibidirler. Biz ise, bu farkın muaşeretten, üslûba, insan ve zevke kadar derinleştiğine inanıyoruz. Selçukla Osmanlı, biri öbüründe az çok devam eden iki ayrı âlem yahut daha iyisi, büyük mânasında iki ayrı üslûptur. Geniş Rumeli coğrafyasını ve Akdeniz terbiyesini de içine alan bir terkip olan Osmanlı’yı bizim Rönesansımız sayabiliriz.”

Millî benliğimizi, millî şuurumuzu, millî estetiğimizi ve millî varlığımızı bize kazandıran Cumhuriyet’in de, bütün bu tarihî hüviyetin üzerine bina ettiği “muaşeret” ve “üslûp”la gelişebileceğini, genişleyebileceğini ve cihânşümûl olabileceğini ifade etmek isterim.

Bundan bin iki yüz sene önce, Asya ortalarında, Türklük şuûrunu hâlâ canlı tutan Orhun/Gök-Türk Âbideleri, dimdik ayakta dururken, Trabzon şehrinin Ortahisarı’nın ortasındaki târihî bina niçin harabe hâlindedir, anlamak mümkün değildir!..