Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Gazeteci - Yazar

Ankara Hapşırsa, Lefkoşa Nezle mi Oluyor?

Türkiye’nin hangi ilinden olursa olsun uçağa bindikten en fazla bir buçuk saat sonra Ercan Havaalanındasınız. THY, Anadolu Jet, Pegasus, Sun Ekspres her gün 71 sefer yapıyor KKTC’de Lefkoşa’ya. Bu daha kış tarifesi. Bahar gelip yaz’ın müjdesi hissedilince bu sefer sayısı daha da artar. Bodrum’dan Trabzon’a, Adana’dan Gaziantep’e kadar yeni hatlar eklenir. Kayseri’den özel uçaklar kalkıyor. Ha keza Hindistan’dan. Yabancılar birkaç gün süren düğünlerini KKTC’de yapıyor. Hele bu Hint düğünü olursa mihraceleri görmek de mümkün oluyor. Bazı uluslararası toplantılar da bundan nasibini alıyor. Mesela Türk Dünyası Üniversiteleri Rektörler Konferansı gibi. Konuk ilim adamları KKTC’deki İTÜ ve ODTÜ yerleşkelerine, Gazimağusa Doğu Akdeniz ve Lefke Avrupa Üniversitesi kampüsüne hayranlıklarını ifade etmeden ayrılmıyor ve yeni bir daveti heyecanla bekliyorlar.

İNGİLİZLERİN ADAYI İLHAK ETMESİ

Büyük atılımların lideri rahmetli Turgut Özal; KKTC için, dünyanın dikkatini çekecek bir üniversiteler ve turizm bölgesi ile, yatırımları böylesine teşvik etmişti. O yıllarda (1987) başarılı da olundu. Başbakan Ecevit ve Yardımcısı Erbakan’ın başlattığı 1974 Barış Harekâtından sonra da Kuzey Kıbrıs bir cazibe merkezi olmuş, iğneden ipliğe yerli-yabancı turistler alışverişlerini buradan yapıyordu. Hiç unutmam TRT Kıbrıs Temsilcisi iken Ankara’da dış yayınlarda bir arkadaşım o yıllarda yeni çıkan bir diş macunu sipariş etmişti benden. Öylesine ucuz, yeni ve dikkat çekici ürünlerle KKTC’ye hem dinlenmek ve hem de alışveriş için turist yağıyordu. KKTC Üniversiteleri de daha sonra önemli bir boşluğu ilimle dolduruyordu. Bugün sokak ve bahçelerde ağaçlardan dökülerek çürümeye bırakılmış portakal, mandalina, greyfurt gibi turunçgiller de o yıllarda önemli bir ihracat kaynağıydı. Artık çiftçi ilaç kullanınca sahipsiz. Sektör temsilcileri ve meslek kuruluşları da endişesiz davranıyor. Can ve mal güvenliği Barış Harekatıyla teminat altındaydı. Mutluluk sadece gözlerden okunmuyor, yaşanıyordu. Ada sadece bölgenin değil, dünyanın önemli stratejik bir noktada yer alıyordu. Bunun farkında olan İngilizler sömürgeci duygularla işte bu yüzden 2. Abdülhamit’ten kiraladıkları bu Türk adasını ilhak etmişlerdi. 

BİRBİRİNE BENZEMEK

Gelelim günümüze, hep hatıraları anarak, maziyi örnekleyerek yaşayacak halimiz yok. Aynaya bakıp başımızdaki akları görmenin zamanı çoktan gelip de geçti. KKTC’de özgür basın ve sivil toplum hala mevcut. Sendikalaşma ve kooperatifleşme de böylesine hala cazip. Yasal eylemlere öyle copla, biber gazıyla falan müdahale edilmiyor. Fikirleri dolayısıyla kimse yazdıklarından ötekileştirilmiyor veyahut tutuklanmıyor ve yargılanmıyor. Ne güzel gelişmeler bunlar öyle değil mi?

Ancak bugün KKTC medyasında yer alan haberler ise bu kadar iç acıcı değil. Bay bürokrasi devlet kademesinde ciddi ciddi kendini hissettiriyor, vatandaşı öpebiliyor. Sağlık konusunda devlet hastanesinde tedavi olmak veya cerrahi müdahale gerektiren özel durumlar Türkiye’nin aynı. Dolayısıyla parası olan özel hastanelere gidiyor. Bir günde çözülebilecek sorunlar bazen zaman alıyor. Hayat pahalılığı, zamlar, enflasyon, dövizdeki hızlı artış, paranın değerini kaybetmesi, insanların fakirleşmesi halkı mağdur etmeyi sürdürüyor. Et artık hayalleri süslüyor; Dana Kıyma 560 TL. Asgari ücret %52,38’lik artışla brüt 27.587 TL olsa da pahalılık dur durak bilmiyor. Sabit gelirliler zamlar altında eziliyor. KKTC’de kaçak yaşayanlar var; 28 yaşındaki Ronald Osahon Otabor 780 gün sonra ancak mahkemeye sevk edildi. Narkotik ve Kaçakçılığı Önleme Müdürlüğü ekiplerinin baskını sonucu KKTC’de kaçak yaşadıkları tespit edilen Fechukwu Kingsley  Anyanwu ile Cynthia Aghenta 744 gün izinsiz ülkede kaldıklarından mahkemeye çıkarıldı. Böylesi bir tehlikeli gidişe dur demek gerekiyor. Çünkü bu örnekler gösteriyor ki KKTC’de 72 milletten insanlar olduğuna göre, bunların bir kısmı kaçak da olsa amaçlı olarak ülkede barınıyorlar. Bazıları kara para aklamaya çalışıyor üstelik. Araba ve ev alıyor öncelikle. Bu husus Afrikalılarda daha fazla gözleniyor.

Sınır tellerini atlayarak Rum kesiminden Türk Bölgesine geçen Suriyeli 3 kişi yakalandı. Mülteciler ve göçmenler ada için apayrı bir sorun. Dik Karpaz’da sahilde ikinci kez cansız insan cesedi sahile vurdu. Kim bilir hangi mültecidir?

EN ÖNEMLİ DİKKAT NOKTASI

Henüz 16 yaşında iken babasının yönlendirmesiyle uyuşturucu satışı yapmaya başlayan okul birincisi 18 yaşındaki genç kız 7 yıl hapse mahkûm oldu. Gazimağusa’da polisleri görünce cebindeki uyuşturucuyu atarken suçüstü yapılarak tutuklanan A.Y. kokainle yakalandı. Toplam 10 yıl istenen Yıltan Birkaya uyuşturucu davası görüldükten sonra ölüme sebebiyet veren trafik kazası suçundan yargılanıyor. Uyuşturucu gerçekten çok ciddi bir tehlike arz ediyor hem adada hem bölgede ve hem de bütün dünyada. Trafik kazaları da olağan gelişmeler arasına girdi. Neredeyse her gün bir trafik kazası haberi alınıyor. Demek cezalar caydırıcı değil, eğitim kâfi olmuyor.

Adada Halkın Partisi “rüşvet ve yolsuzluk iddiaları” üzerine polise suç duyurusunda bulundu.

Yeni öğrendim Tekin’in Kahvesinde Filozof Çetin’den; Rum kesiminde sanki adada Türk varlığı yokmuş gibi, KKTC topraklarındaki her birimin aynısını resmen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yaşatmaya çalışıyormuş. Mesela 1974 Barış Harekatındaki çıkartmanın olduğu bölgenin önemli kenti Girne kaymakamlığı, belediye başkanlığı, muhtarlığı ve idari birimleri aynı zamanda Rum kesiminde de var(mış) gibi devam ettiriliyor(muş). Gazimagusa, Lefke, İskele, Güzelyurt, Dikkarpaz vs için de öyle imiş. Adeta Barış Harekâtı yapılmamış gibi hareket ediyor Rum yönetimi. Rumların şımarıklığı, batının hırçın çocuğu Yunanistan’dan destek görmüyor sadece, dost ve müttefik ülkelerin oluşturduğu Avrupa Birliği ve NATO’da ortağımız Amerika’dan da çılgınca destek devam ediyor. Ada yeniden silahlandırılıyor. Hatırlarsanız Kızıldeniz’den geçerek İsrail’e silah, mühimmat, teçhisat götüren yabancı gemileri korumak için Yemen’deki Husileri vuran İngiliz uçakları Kıbrıs’taki Agratur Üssünden havalandılar!

KIBRISLI TÜRK GAZETECİNİN HATIRLATTIKLARI

Kıbrıs’ta sorunların çözümlenmemesi, sürenin uzaması Rumlara yarıyor. Bir zamanalar cazip tekliflerle Türklerin mallarını ederinin üstündeki bir fiyatla satın alarak onları yurtdışına göndermek isteyen Makarios yönetiminin uygulaması, günümüzdeki Rum İdaresince biraz değişiklikle aynen uygulanıyor.

Kıbrıs Gazetesi Yazarı Ahmet Tolgay bunu şöyle hatırlatıyor “Kıbrıs sorunundaki Rum mülkü konusunda paparalar koparılırken, Güney Kıbrıs’ta bırakılan ve Rum’un çeşitli şekilde talanına uğrayan, değersizleştirilen, Rumlar arasında davalara bile konu olacak şekilde istismara uğrayarak kamulaştırılan Türk taşınmazları için hiçbir düşüncenin ve yasanın olmaması ise neden bir kez daha gözden kaçırılıyor.15 Ocak 2023”

Ahmet Tolgay sonra şöyle devam ediyor;

-Tanıklığım ettiğim ailemle iki gerçek. Büyükbabaannem Baf Kasabası Muttalo’daki evinde, mekân tanımaz duruma getiren değişiklikler yapıldı. Dayımın daha yukardaki evinin yerinde ise yeller esiyor. Eşimin ailesinin Tahtakala’daki evinin içinden ise yol geçirildi. Rum’un mülkü mülk de, Türk’ün mülkü mülk değil mi? Kıbrıs sorununa ilişkin bir çifte standart da mülk meselesinde çirkince sırıtıyor.

İSRAİLLİLER ADAYA MI YERLEŞİYOR?

Burası böyle iken mal satışlarındaki kayıt dışılık ayrı bir sorun. KKTC’deki taşınmazlar büyük çapta ve astronomik rakamlarla el mi değiştiriliyor? Halkın arasında da konuşulan, zaman zaman gazete yazılarına konu olan KKTC’de yabancılara mal satışı gündemden düşmüyor. Özellikle de İsraillilere. Ruslara, Ukraynalılara, İranlılara satılan taşınmaz var ama İsrail’e satılanlar kadar dikkat çekmiyor, tehlike arz etmiyor. İddia o ki KKTC’de 50 bin İsrailli yaşıyor, onlarca yerde siteleri mevcut, bir arada yaşamayı ön görüyorlar, iki bin şirketleri mevcut.

KKTC Türkü bundan rahatsız.

Henüz resmi bir açıklama da yok bu hususta.

Keşke olsa.

İNSANA YATIRIM ÖNCELİKLİ OLMALI

Türkiye dahil bölgenin altı minareli camileri arasında yer alan Dr. Suat Günsel Camii’nin açılışına katılan TC Cumhurbaşkanı Cevdet Yılmaz ile dilerim yabancılara ve özellikle İsraillilere taşınmaz mal satışı gibi bu önemli husus mahrem de kalsa görüşülmüştür. Çünkü böyle bir sıkıntı Türkiye’de de yaşanıyor. Çözümünü ise “önce insana yatırımdan” geçirmek durumundayız. Dr. Suat Günsel Camii muhteşem bir anıt eser. On bin müminin ibadet edebileceği otuz bin metrekare alanda inşa edilmiş. Camide 62 kubbe bulunuyor. Mimari tasarımı, mühendisliği ve inşa sürecinden kullanılan vitray, avize, alemlerine, kubbe ve iç alan süslemelerinden ahşap ve taş işçiliğine kadar bütünüyle Kıbrıs Türkü’nün yeteneklerinin eseri olmuş. Altın renkli paslanmaz çelik krom kaplamaya sahip olan kubbe ve minarelerde kullanılan malzemeler yapılan anketle Kıbrıs Türk Halkı tarafından belirlenmiş. Ana kubbe 36.8 mt yükseklikte, 23.8 mt çapa sahip. Ana kubbe, 61 adet daha küçük kubbe ile çevreleniyor. Minarelerin yüksekliği ise 76,2 metre ve üç şerefelidir. Gerçekten caminin dışından da izleseniz, içine de girseniz etkilenmemek mümkün değil. Muhteşem bir cami ve anıt eser. Belki de ilerde tur operatörleri bu camiyi programlarına alarak tanıtırlar. İstanbul Sultanahmet gibi.

Ancak 20 milyon nüfusluİstanbul’da, Çamlıca Camiinde bile çoğu vakit sabah namazında bir saf bile dolmaz iken, tahminen 35 kişi falan sabah ibadete geliyor, ancak görevli sayısı ise 165!. Peki Lefkoşa Dr. Suat Günsel Camii nasıl dolacak, bakımı nasıl yapılacak, giderleri nasıl karşılanacak? Çünkü KKTC’nde, cami cemaatinin en önemli kesimi %90 ile Pakistanlı emekçilerdir. Cuma namazlarında da Adaya yerleşen ve Türkiye’den gelen konukları görmek mümkün. Oysa bunlar bile daha küçük camileri dolduramıyorlar. Din adamlarının da öyle bir endişeleri yok. Tam tersine Pakistanlılar için vaaz ve hutbelerin teknoloji ile İngilizce de okunmasını programlıyorlar. Girne’deki bir din görevlisine “Onlara yani Pakistanlılara Türkçe öğretin, daha güzel olmaz mı?” dediğimde bana hiç de şık bakmadı. Kendisi de İngilizce öğrenmek istiyormuş meğer. Geçen yaz adada gerçekleştirilen Kur’an Kursu Öğrencilerine Türkiye tarafından gönderilen hediye bisikletlerin de tümüne yakını Pakistanlı çocuklara veril(miş)di.

Dolayısıyla siz insana yatırım yapmazsanız neticesi böyle oluyor.

KÜÇÜK VE DENKTAŞ’ A MİNNETLE

Bu ara Kıbrıs Türkü’nün umutsuzluklarla dolu acı ve karanlık günlerin yaşandığı dönemde bir ulvi görev üslenen, yok olmaya doğru giden toplumu devlet sahibi bir halk noktasına taşıyan, özgürlük mücadelesinin liderleri, yaktığı ışıklarla hala günümüzü aydınlatan; Dr. Fazıl küçük ile KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Raif Rauf Denktaş vefat yıldönümleri dolayısıyla da adada özel programlarla anıldı. Dilerim inşa edilecek anıt mezarları bugünkünden daha dikkat çekici olur. Dr. Küçük ve Denktaş’ın yerleri de hala boş. Keşke insana yatırım yapılsa da yeni Dr. Fazıl Küçükler ve Rauf Denktaşlar ortaya çıksa, Türk dünyasını aydınlatsa. Rahmet ve minnetle anıyorum her ikisini de.