Abdullah KÖKTÜRK

Eğitimci - Siyasetçi

Nedense Lakaplar Hep Önde Oluyor

DADAŞ, MANAV, TAHTACI, KIVIRCIK, AZERİ, YÖRÜK ve GACAL gibi…

Bunların hepsi de aslında Türk. Başkaları tarafından oluşturulan bu tanımlar, zamanla öne çıkıyor ve adlandırılmış oluyor.

Oysa Türkler, baştan iki ana kol olarak adlandırılırlar. KUZEY TÜRKLERİ, GÜNEY TÜRKLERİ diye.

Kuzey Türklerinin genel adı ise, KIPÇAK’tır. Kırgız, Kazak, Tatar, Macar, Gök Oğuz (gagauuzlar) ve Pomaklar gibi…

Güney Türkleri de OĞUZ’lardır. Türkiye, Türkmenistan, Azerbaycan, İran Türkleri, Horasan yöresi, Kaskailer, Kerkük, Musul ve Halep civarı ve tüm bu bölgelerde yaşayan Türklerin genel adıdır. OĞUZ’lar…

- İsim, Canlı veya Cansız varlık veya kavramları karşılayan ve onlar hakkında konuşmamızı sağlayan kelimelerdir.

- İsimler, varlıkları ve kavramları tanımamızı, anlatmamız ve de onları birbirinden ayırt etmemizi kolaylaştırır.

- İsimlerde özelliklerine göre, somut isim, soyut isim, özel isim ve cins isim diye de dört ayrı kategoriye de ayrılırlar.

- Somut isim, gözle görülen veya elle tutulan varlıklara verilen isimlerdir. Masa, Sandalye, Gözlük ve Kalem gibi.

- Soyut isimler ise, gözle görülmeyen ve elle tutulmayan varlık ve de kavramlara verilen isimlerdir. Sevgi, Nefret, Güzellik ve Adalet gibi.

- Özel isimlerde, evrende eşi, benzeri olmayan varlıklardır. Ankara, Türkiye ve Asya gibi.

- Birde cins isimler vardır ki, Onlar da aynı türden olan canlı cansız tüm varlıklara ve de kavramlara verilen isimlerdir. Çiçek, Renk, Kitap ve Sayı gibi.

Peki AD nedir?

Ad, bir varlığın ne olduğunu anlatmak amacıyla kullanılan terimlerin genel adıdır.

Belirli bir bağlamda kullanıldığı gibi, bir ya da birden fazla varlığı tanımlama özelliği gösterir. Kişi adları, insanlar için kullanılmakta iken, belirli bir varlığı tanımlamakta için kullanılan ifadeler, özel isim olarak anılmaktadır.

Tabi bu isimler ve adlar halk arasında hemen hemen aynı anlamda kullanırlar ve de değerlendirirler. Yani isim ile ad kavramına aynı göz ve mantıkla bakılır.

- Birde Lakaplar vardır.

- LAKAP, Öne çıkan özelliği ya da mesleklerinden dolayı kişi veya kişiler bütününe sonradan verilen takma addır.

- Bazı lakaplar övmek için kullanıldığı gibi, bazılarının da alay içinde kullanıldığına şahit olmaktayız. Bazı lakaplar ise yöreselde olabilmektedir. AZERİ’ler gibi. Azer bir bölgenin adıdır. Ateş diyarı. Ateş Ülkesi anlamındadır. Azeri diye bir Millet veya Türk boyu yoktur. Azerbaycan Türkü vardır. Yani Azeri bir lakaptır.

TAHTACI diye de bir millette yoktur. Tahtacı diye tanımlananlar ise yerleşmiş ve yaşayan Türkmenlerimizdir. Odun işleri uğraştıkları içinde bu lakap takılmıştır. Genellikle Toros dağları civarında ki insanlarımızdır.

DADAŞ diye de bir boy veya millet yoktur. Erzurum civarında yaşayan Türkmenlerimize takılan bir lakaptır.

Yine, Zonguldak ve Bartın civarındaki Türkmen yerli halka verilen bir Lakapta KIVIRCIKTIR.

Edirne civarında da, özellikle Avrupa yakasındaki Türkmenlere de GACAL diye hitap edilir ki burada da yerli halka takılan lakaptır.

MANAV diye de bir boy ve bir millette yoktur.

Çok geniş bir alanda, özellikle Marmara bölgesinde, Osmanlının kuruluşu sırasında bu bölgeleri yurt edinmiş insanlarımızdır. Ezici bir çoğunluk olarak da, Oğuz Türkmen boylarına takılmış bir lakaptır, MANAV.

Söğüt ve Domaniç’te temel bulan, kök salan Oğuz boyu, kayı Türkmen aşiretleri başta olmak üzere, diğer Oğuz boylarının da arka arkaya gelmesiyle, Marmara kısa zamanda tamamen Türkleşmeye başladı.

Yörük, Türkmen yurdu oldu. Marmara bölgesinde İlkönce Söğüt, daha Sonra da Bursa arkadan Edirne başkent oldu. 1453 İstanbul’un fethi ile de İSTANBUL uzun yıllar Osmanlıya başkentlik yaptı.

Bu arada YÖRÜK diye de bir millet, bir boy ve kavim yoktur.

Has Oğuz boylarının Akdeniz, Ege ve Marmara bölgesinde genellikle de hayvancılıkla uğraşan insanlarımıza konar – göçer hayat yaşayan Türkmenlerimize yakıştırılan bir lakaptır.

Yürüyen, hareket halinde ve ağırlıklı olarak hayvancılıkla uğraşan insanlarımızdır. Hatta onlar bile kendi aralarında, sarı keçili, kara keçili adlarıyla aşiret tanımlaması yaparlar.

Osmanlı devleti 1299 da, Söğüt ve Domaniçte hayat bulduktan sonra, yerleşik hayata geçen Türkmenler, devlete yani başkente sadıktırlar. Her harman sonu saraya, öteberi yollarlardı. Devlete olan sadakatlerinden dolayı. Türk geleneğinde Devlet Babadır, Tarih boyunca da öyle olmuştur.

Bazı iller, mesela Eskişehir gibi bölgeler, Bulgur, Mercimek, Nohut gibi ürünleri saraya yollarken.

Bolu Kabak, İzmit Tavşancıl Üzüm, Gebze - Darıca bölgesi Enginar ve birçok köyler de Kavurma, Peynir, Tarhana, Pekmez gibi yani ürettiklerinin bir kısmını bu sadık teba, bedava saraya yollarlardı.

Böyle örnek bir devlet millet kucaklaşmasını da, azınlıkta olan Ermeni ve Rumlar, başta olmak üzere, hazmetmeleri de beklenemezdi.  Hatta bazen Türklere takılırlardı. ’’ Siz bedava saraya öteberi yolluyorsunuz. Osmanlının Manavı mısınız, Devletin manavı mısınız ‘’ diye de takılırlardı.

Türkmenlerde ‘’ Osmanlının Manavı olmakla gurur duyarız ‘’ derlerdi.

İşte, bu azınlıkların takmış olduğu MANAV lakabı bugünde hale kullanılmaktadır.

Osmanlı devleti 1349’lar da Rumeli’ye geçtiğinde arkadan gelen diğer Oğuz boyları da hemen Gelibolu, Hayrabolu, Tekirdağ’a doğru yerleşmeye başladılar.

Daha sonraları ise daha da büyüyerek bu oğuz boyları Balkanları da yurt yaptılar.

Onlara da biz kendimiz lakap taktık, MACIR (MUHACİR) diye. Halbuki onlarda Türkmen boylarıydı. Bir başka deyişle ‘’ Avrupa görmüş Türkmenler diye de tanımlayabiliriz. Avrupa görmüş, balkanları görüp yaşamış manav’lar da diyebiliriz.

Bazen de bu geniş coğrafyadaki Türkmenlere MANAV yerine YERLİDE denilmektedir. Bu arada bir anımı da anlatmak istiyorum.

1992 yıllarıydı. Hatırladığım kadarıyla Tavşancıl belediye başkanı Sayın SALİH GÜN, Yahyakaptan’la ilgili bir program hazırlamıştı.

Programa konuşmacı olarak da Dr. Meral AKŞENER, Dr. Yusuf ÇAM ve biz çağrılmıştık.

Bu arada konuşmacılar, kendini anlatırken, sıra bana geldi. Tanıtımım sırasında bende ‘’ Kocaeli’nin yerlisiyim’’ demiştim.

Konuşmalar bitti. Program sonunda bir yüzbaşı yanında ilkokul çağlarındaki bir kız çocuğu ile beraber, yanıma geldiler.

Yüzbaşı bana ‘’Hocam siz yerli misiniz’’ dedi. Bende ‘’evet ben Kocaeli’nin yerlisiyim. Türkmen’im’’ deyince, o da ‘’ bende’’ dedi. Bunu söylerken de mutlu olduğunu hissettim.

Ama bu arada, yanımdaki kız çocuğumuz, meraklı gözlerle hem bana bakıyor, hem de geri geri çekiliyordu. Bu durumu babada farketmiş olmalı ki kızına ‘’ yavrum niye korktun geri çekiliyorsun’’ deyince

Çocuk ‘’ Baba bu amca bir yerli bir KIZILDERİLİ, ilk defa gördüm de heycanlan’dım’’ demişti.

Manav adı bir başka iddaya göre de Manaf’tan bozulma olarak da dillendirilmekte ve söylenmektedir.

Manaf veya Manav doğu Türkistan, Uygur da ve Orta Asya’nın bazı bölgelerinde, ASİL, SOYLU anlamında da kullanıldığını bazı tarihi kaynaklarda rastlamaktayız.