Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Öğrendim ki… 26

*Öğrendim ki… Her tedbir takdiri değiştiremez.  Fakat yine de tedbirli olunmalıdır.                                                                              

* Kendini tanıyan Rabb’ini tanır. (Hz. Muhammed)

*Öğrendim ki… Sebepsiz şüphe, her bir dakikada binlerce şüphe doğurur.

*Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda Osman Gazi ve ahfadının ne kadar hissesi varsa, Yunus’un, Hacı Bektaş ve Hacı Bayram ile Akşemsettin’in de o kadar emeği ve hissesi vardır. Osmanlı Devleti’ni bir âile ve hânedan devleti olarak mütalâa etmek, târihi bilmemektir, affedilmez bir hatâdır.

*Öğrendim ki… Beğenmek, sâhip olmanın en iyi şeklidir. Sâdece sâhip olmak için sâhip olunmuşsa, beğenmenin en kötü şeklidir.                                                  *Sufilere göre ilim iki türlüdür. Birincisi kesbîdir yâni; tahsil ve telkin ile elde edilen ilimdir. Bu ilimden kast edilen şer’i ilimlerdir ve akıl yolu ile tahsil edilir.   İkincisi ise Allah’ın dilediği kulunun kalbine ilka ettiği vehbî ilimdir. Buna ehl-i tasavvuf mârifet, irfan, ledün ilmi, bâtın ilmi gibi isimler verilmiştir. Mârifet bilmek, tanımak ikrar etmek demektir. Mârifetten kasıt Allah’ı tanımak bilmektir. Sufiler, ‘Ben cinleri ve insanları bana ibâdet etmeleri için yarattım.’ (Zâriyat, 52/56) âyetinde geçen ‘bana ibâdet etsinler’ ifadesinden maksadın ‘beni tanısınlar’ olduğunu söylemişlerdir. İnsan, ancak Rabbini tanır ve bilirse O’na ibâdet edebilir. Sufiler, Allah’ı bilmeye giden yolun insanın kendisini bilmesinden geçtiğini söyler. İnsanın kendisini bilmesi ise nefsini bilmesidir. Nefsini bilen insan onun kötülüklerinden emin olur. Nefsinden gafil olan ise onu kötü ahlâk ve huylardan arındırmaya çalışmaz ve iki dünyâda bedbaht olur.

*Öğrendim ki… Tefekkür ruhun, ibâdet ise bedenin ilâhî emirlere riâyetidir.  

*Bugün kadınların pek çoğuna değerli ve gerçekçi vizyonu, hedefi, hayâli, merâkı ve çabası olabileceği anlatılmıyor. Buna dur denilmediği takdirde maalesef geleceğin çok aydınlık olamayacağımı düşünüyorum. Geleneği oluşturan unsurlar eğitimle-ahlâkla şekillendirilmezse toplu gerilemenin parçası olmak tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz. (Doç. Dr. Betül Gürer’den)

*Öğrendim ki… Her şeyi tenkit edenler, tenkide tahammül edemiyor.                                                              

* Nefis, insanı yoldan çıkarır. Bu insan sağını solunu bilmez, kanadı kesilmiş kuşa döner. Dini, imanı dünyâdır. Görünüşü âdem, özü hayvandır. Bir akçayı atasından aziz tutar. Bir akça için bin yalan söyler, ölüyü mezarından çıkarıp soyar. Halbuki dünyâ kimseye bâkî kalmamıştır. Dünyâ yalandır, fitnesi çoktur. İnsan gafil olup dünyâya aldanmamalıdır. Eğer bu gafletten insan kurtulursa bütün sırları keşfeder. Mansûr’un niçin asıldığını, Yûsuf’un niçin satıldığını, İbrahim’in niçin ateşe atıldığını, Muhammed’in mirâcını, Müslüman’ın hac fârizâsını öğrenir. Cennet, Cehennem, yedi kat yer, kürsî, kalem, yedi kat gök nedir, hepsini anlar. İlm-i Ledün*’e ulaşır.  Sırr-ı lâ yezâle vâsıl olur (Zevâl Bulmayan'ın sırrına erişir). (Dr. Emin Işık’tan)

 *İlm-i Ledün: (Ledün ilmi olarak da kullanılır) Cenâb-ı Allah'ın dilediği kullarına verdiği, olayların arkasındaki sırları ve gayb bilgilerini bilme kabiliyei olarak açıklanabilir.

*sırr-ı lâ yezâle vâsıl olur (Zevâl bulmayan'ın sırrına vâsıl olur).

TEBESSÜMLÜK

KARA MİZAH

Toplum olarak ‘Allah utandırmasın’ diye duâ ettik. Duâmız kabul olundu. Artık insanlarımızın büyük bölümü, hiçbir şeyden utanmıyor.

Selim Çoraklı