İsmail KAHRAMAN

Belgeselci - Gazeteci

belgeselciismail@gmail.com

17 Ağustos’tan 6 Şubat’a Depremler Tarihi

6 Şubat Kahramanmaraş Depremi’nin yıl dönümü dolayısıyla İKTAV Kütüphanesi’ndeki deprem arşivimizi tarih ve kültür araştırmacılarının hizmetine sunuyoruz.

https://www.gebzegazetesi.com/gundem/17-agustostan-6-subata-depremler-tarihi-h54995.html
http://www.iktavvakfi.com/blog/2024/02/06/17-agustostan-6-subata-depremler-tarihi/

 “…Safer ayının 13. Gününde kuşluk vaktinde şehr-i İstanbul içinde azim bir zelzele vaki oldu, nice minareler yıkılup harab oldu…”

 Teravih-i Ali Osman – 16 Ocak 1489 İstanbul Depremi

* * *

İnsan, var olmak için yaşar. Ve yaşamının başlangıcından beri, var olmak için mücadele eder. Bazen kendisi ile… Bazen diğer insanlar ile… Ama en çok doğa ile!

İnsan, yeryüzündeki ilk anından itibaren doğanın zorlukları ile mücadele içinde olmuştur. Şüphesiz ki bu mücadeleler insanı güçlendirmiş ve geliştirmiştir. Ama aynı zamanda doğa karşısında ne kadar aciz olduğunu da sürekli ispatlamıştır.

Doğanın insanlığa sunduğu felaketlerin hepsi birbirinden çok daha korkunçtur elbette. Heyelan, çığ, tsunami, sel, fırtına, hortum, yangın, salgın hastalık… Ama bir tanesi var ki o belki de hepsinden çok daha korkunçtur. Ve aslında diğer felaketleri tetikleyen yapısı düşünüldüğünde, felaketlerin felaketidir!

Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına “DEPREM” diyoruz.

Deprem… Bu iki kelimelik basit kelime, ardında koskocaman bir yıkımı barındırır. Dünyanın oluşumundan beri milyonlarca barınağın yok olmasına, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olan felakettir, deprem. Nice kentler deprem ile yok olmuş, nice uygarlıklar deprem ile tarih sahnesinden silinmiştir.

Cennet vatan Türkiye’de dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Yurdumuzun %92’sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95’inin deprem tehlikesi altında yaşadığı bir gerçektir. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olmuştur. Gelecekte de yurdumuzda olacak depremlere hazırlıklarımızı yapmazsak büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.

6 Şubat 2023’te yaşadığımız depremle birlikte deprem gerçeğiyle tekrar karşı karşıya kaldık. Bu depremin ardından deprem ile ilgili merak edilen sorular daha sık sorulmaya başladı. Depremi daha iyi anlamak, sonuçlarını daha iyi kavramak için dünyada ve Türkiye’de olan depremleri hatırlamalı ve ibret almalıyız.

Birçok vatandaşımızın hayatını kaybettiği, birçok binanın yıkıldığı, unutulmayacak yaralar açan Kahramanmaraş Depremi’den ders çıkarılması ve deprem bilincinin oluşturulması için İlim Kültür Tarih ve Teknoloji Vakfı olarak “17 Ağustos’tan 6 Şubat’a DEPREMLER TARİHİ” belgeselini hazırlamayı kendimize bir görev bildik. Bir kültür hizmeti olarak hazırladığımız bu belgesel, umarız insanlarımıza faydalı olur.

https://www.youtube.com/embed/D55ZdWrG7c0?si=m7z47IWL40tVkPvL

Dünyayı Sarsan Büyük Depremler

Sizi şaşırtabilir ama her yıl dünya üzerinde 500 bin deprem meydana gelmekte. Ama bu depremlerin hepsini hissetmemiz mümkün değil. Yaklaşık 100 bini hissedilebilirken 100’e yakını ise hasara yol açabilecek kadar şiddetli olmaktadır.

Oluşumlarına göre depremler tektonik, volkanik ve çöküntü olmak üzere üç kategoriye ayrılmakta. Tektonik depremler, şiddet ve büyüklük bakımından en yıkıcı deprem türü olarak öne çıkmaktadır.

Dünya tarihindeki en şiddetli 10 depreme baktığımızda, bunların Güney Amerika ve Asya-Pasifik ülkelerinde yaşandığını görüyoruz. Dünyadaki en yoğun tektonik deprem kuşağını oluşturduğu için “Ateş çemberi” olarak adlandırılan “Pasifik Deprem Kuşağı”, dünyadaki tüm depremlerin yüzde 90’ına şahit olmakta.

Dünya tarihindeki en şiddetli deprem, 22 Mayıs 1960 tarihinde Şili’de yaşanmıştır. 9,5 büyüklüğündeki deprem sonucu 1655 kişi hayatını kaybetmiş; yaklaşık 1000 kilometrelik alanda etkisini gösteren deprem, 2 milyon kişiyi evsiz bırakmıştır. Deprem sonucunda oluşan tsunami, Hawaii, Japonya ve Filipinler’e kadar ulaşmış, birçok insanın ölümüne sebep olmuştur.

Bugüne kadar kaydedilen en uzun süreli deprem, 26 Aralık 2004 tarihinde Endonezya’nın Sumatra adasında meydana gelmiştir. 9,1 büyüklüğünde olan ve yaklaşık 10 dakika süren depremde 230 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Ama depremin sonuçları bununla kalmamış; deprem sonucu oluşan dev dalgalar, 14 ülkeyi vurmuştur. Deprem ve tsunami nedeniyle 1 milyon 700 bin kişi evsiz kalmıştır.

Japonya’da kaydedilmiş en büyük deprem “Büyük Doğu Japonya Depremi” 11 Mart 2011’de Japonya’nın kuzeydoğusundaki Honshu kıyılarında olmuştur. 9 büyüklüğünde deprem, 19 bin kişinin hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Fukuşima Nükleer Santrali’nde sızıntı meydana gelmesi ise depremin korkunç sonuçlarından sadece bir tanesidir.

Ülkemizi Sarsan Büyük Depremler

Dünyanın aktif deprem kuşaklarından “Alp-Himalaya Kuşağı” üzerinde yer alan ülkemizde de yıkıcı depremler yaşanmıştır. Aletsel ölçümlerle deprem kaydı yapılmaya başlanan 1900 yılından itibaren bugüne Türkiye ve çevresinde çeşitli zamanlarda 6 ve üzeri büyüklüğündeki 231 deprem olmuştur.

Ülkemizdeki en şiddetli deprem, 26 Aralık 1939 tarihinde Erzincan’da olmuştur. 7,8 büyüklüğündeki deprem sonucu 33 bin kişinin hayatını kaybetmiştir. 52 saniye süren depremde, 100 binden fazla bina yerle bir olmuştur.

Türkiye’de deprem denince akla ilk gelen deprem ise şüphesiz 17 Ağustos 1999’da merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova şehirlerinde büyük yıkımlara yol açan Marmara depremidir. 7,4 büyüklüğündeki depremde 17 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, 500 bin kişi evsiz kalmıştır.

Asırların felaketi olarak nitelendireceğimiz Kahramanmaraş depreminden bahsetmeden önce, ülkemizde olmuş diğer depremleri hatırlayalım.

2 Ekim 1924 tarihinde Erzurum’da meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremde 60 kişi hayatını kaybetmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, Erzurum’un Hasankale ilçesinde depremzedeler ile bir araya gelmiştir.

23 Mayıs 1971 tarihinde Bingöl’de meydanda gelen 6,8 büyüklüğündeki depremde 878 kişi hayatını kaybederken, 10 bine yakın bina ya yıkıldı ya da hasar görmüştür.

6 Eylül 1975 tarihinde Diyarbakır’da meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde 2 binin üzerinde kişi hayatını kaybederken, 8 bin üzerinde bina ya yıkıldı ya da hasar görmüştür.

24 Kasım 1976 tarihinde Van’da meydana gelen 7,5 büyüklüğündeki depremde 4 bine yakın kişi hayatını kaybetmiş, 10 bine yakın bina hasar görmüştür.

30 Ekim 1983 tarihinde Erzurum’da meydana gelen 6,8 şiddetindeki depremde binden fazla kişi hayatını kaybetmiş, 500 kişi yaralanmıştır.

13 Mart 1992 tarihinde Erzincan’da meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde 653 kişi hayatını kaybetmiş, 8 bin bina hasar görmüştür.

1 Mayıs 2003 tarihinde Bingöl’de meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki depremde 176 kişi hayatını kaybederken, 625 bina hasar görmüştür.

23 Ekim 2011 tarihinde Van’da meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremde 601 kişi hayatını kaybetmiştir.

24 Ocak 2020 tarihinde Elazığ’da meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremde 44 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmıştır.

30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’de 6,6 büyüklüğündeki depremde yüzden fazla kişi hayatını kaybederken, binin üzerinde kişi yaralanmıştır.

Kara Maraş’tan Kahramanmaraş’a Deprem Gerçeği

Nil Vâdisi, Lût Gölü, Amik Ovası, Maraş arası deprem bölgesidir. Bu sebeple Kahramanmaraş’a Arapça “titreyen yer” anlamındaki “Mer’aş” denildiği söylenir.

Bazı kaynaklarda 1513 yılında Kahramanmaraş’ta 7,4 veya daha fazla olduğu tahmin edilen depremin büyük yıkımlara sebep olduğu, Kahire’den bile hissedildiği bilinmektedir.

1513 depreminden 510 yıl sonra, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin kaydedilmiş en büyük depremi olan 7,8 büyüklüğündeki Kahramanmaraş depremi, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’da da etkisini göstermiştir. Depremde 50 binin üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. Depremin ardından toplam 11 bin 20 artçı deprem meydana gelmiştir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “1939 Erzincan depreminden sonraki en büyük felaket” olarak nitelendirdiği 2023 Maraş depremleri sonrası İstanbul Teknik Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Fırat Üniversitesi’nden bilim insanları TÜBİTAK projesi kapsamında bir araştırma yapmıştır. Araştırma sonucunda 7,8 büyüklüğündeki ilk depremin, 1513 Maraş depremi ile aynı fay kırığı üzerinde oluştuğu tespit edilmiştir.
Devlet ve Milletten Arama Kurtarma ve Yardım Seferberliği

6 Şubat 2023 tarihinde, 9 saat arayla, merkez üsleri sırasıyla Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 7,8 ve 7,5 büyüklüklerindeki iki deprem meydana gelmiş, bölgede büyük bir felaket yaşanmıştır.

1999 Marmara depreminin yaklaşık iki katı büyüklüğe, saldığı enerji bakımından yaklaşık 3 katı güce sahip olan bu deprem, 300 binden fazla insanın öldüğü 2010 Haiti depreminden bu yana dünya çapındaki en ölümcül deprem olarak tarihe geçmiştir.

Kahramanmaraş depremi, Türkiye’de 50 binin üzerinde, Suriye’de ise 8 binin üzerinde kişinin ölümüne ve 120 binden fazla kişinin yaralanmasına sebep olmuştur.

Pazarcık merkezli ilk deprem, Türkiye ve Suriye’nin yanı sıra Lübnan, Kıbrıs, Irak, İsrail, Ürdün, İran ve Mısır’ın da yer aldığı geniş bir coğrafyada hissedilmiştir.

Depremden hemen sonra Devlet ve millet seferber olmuş, AFAD ve STK’ların arama kurtarma ekipleri bölgeye ulaşmış ve arama kurtarma faaliyetlerine başlamıştı. Sadece Türkiye’de değil Türkiye dışında yaşayan Türklerden de bölgeye yardım yağmıştı. Bunun dışında 88 ülkeden 9 bin üzerinde arama-kurtarma personeli deprem bölgelerine sevk edilmiş; onlarca ülke ilk yardım malzemesi, teçhizat, sağlık ekibi göndermiştir. Tüm bu çabaların sonucunda binlerce insan kurtarılmıştır. Arama kurtarma ekipleri büyük mucizelere tanıklık etmiş, enkaz altından günler sonra insanlar canlı bir şekilde kurtarılmıştır.

İlk verilere göre depremde en çok hasar alan ilçeler, Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu, Hatay’ın Antakya, Gaziantep’in Nurdağı, Adıyaman’ın Merkez, Şanlıurfa’nın Haliliye, Diyarbakır’ın Bağlar, Osmaniye’nin Merkez, Adana’nın Çukurova, Malatya’nın Doğanşehir ve Kilis’in Merkez ilçeleri olmuştur. 15 binin üzerinde yakın binanın hasarlı ve yıkık olarak kaydedilmesi, durumun vahameti tekrar gözler önüne serilmektedir.

Depremlerden etkilenen illerde yıkılan ya da imara aykırı değişiklik tespit edilen binalarla ilgili soruşturmalarda, yüzlerce müteahhit, yapı sorumlusu, yapı sahibi olan şüpheliler hakkında işlem yapılmış, birçoğu tutuklanmıştır.

Afet sonrası 2 milyonun üzerinde kişi barınma sorunu yaşarken milyonlarca kişinin bölgeden farklı kentlere göç ettiği tahmin edilmektedir.

Depremlerde hayatını kaybedenler için Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yedi gün; Kosova, Arnavutluk, Kuzey Makedonya ve Bangladeş’te ise bir gün ulusal yas ilan edilmiştir.

Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından 18 Mart 2023’te yayımlanan rapora göre depremlerin Türkiye ekonomisine toplam maliyeti yaklaşık 104 milyar dolardır. Bu maliyet, 1999 Marmara Depremi’nin yol açtığı maddi kaybın yaklaşık 6 katından fazladır.
Deprem Vakıf Eserlerini Vurdu

Tüm Türkiye’de 35 binin üzerinde bina yıkılmıştır. Yıkılan binalar aralarında Gaziantep Kalesi, Habib-i Neccar Camii, Kahramanmaraş Ulu Camii, Hatay Meclis Binası, Şirvan Camisi, Adıyaman Ulu Camii, Elbistan Ulu Camii gibi birçok tarihî yapıda bulunmaktadır.

Evet, deprem sadece insanları öldürmemiştir. Depremle birlikte bir vakıf medeniyeti de yerle bir olmuştur. Kahramanmaraş bölgesinde taş ve ahşaptan yapılan 500 yıllık çarşı ile birlikte Maraş’ın tarihi evleri ve konakları da depremde zarar görmüştür. Bunun dışında Kahramanmaraş’ta vakıf kültür varlıklarına bağlı, çoğunluğu cami olan 42 tarihi yapı ya tamamen yıkılmış ya da hasar görmüştür. Kahramanmaraş merkezli depremlerde Hatay ve Osmaniye’de aralarında cami, kilise ve türbenin de bulunduğu 27 vakıf eseri ya tamamen yıkılmış ya da hasar görmüştür.

1048 yılında Erzurum’da kurulan ilk vakıftan beri Anadolu’da bozulmayacak bir düzenin mimarıdır vakıflar. Bu yüzden vakıf eserlerinin de yerle bir olması acımıza acı katmıştır. Ama zarar gören eserler Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore ediliyor. Güzellikleri ve görkemleri ile bizi etkilemeyi başaran tarihi yapılar, hiç şüphe yok ki en kısa zamanda eski zamanlardaki görünümlerine kavuşacaklar.

Vakıf, ilim, irfan, tarih, kültür ve medeniyettir.

Vakıf, geçmişten geleceğe hizmet ve gönül köprüsüdür.

Vakıf, tarihi geçmişin canlı şahitleri, insanlığın hizmet abideleridir.

Vakıf insanı olmak, ebedi olarak yaşamak ve yaşatmaktır.

İşte bu düşüncelerle 2018 yılında kurulan İKTAV VAKFI bünyesinde faaliyet gösteren İlim Kültür Tarih ve Teknoloji Araştırma Merkezi Kütüphanesi’nde başta güzel vatan Anadolu’muz olmak üzere gönül coğrafyamız ve dünya ülkelerinin tarih ve kültürleri hakkında kitaplar bulmak mümkün. Ama aynı zamanda bu kütüphanede, deprem ile ilgili geniş bir kitaplık bulunuyor. Yurt içinde farklı şehirlerde deprem ile ilgili sergiler açan İlim Kültür Tarih ve Teknoloji Araştırma Merkezi Kütüphanesi, depremle ilgili kitaplarını da bu sergilerde halkla buluşturuyor.

Deprem Bölgesine Gidiyoruz

Bütün bunların yanında bu felaketin unutulmaması, gelecek kuşaklara aktarılıp ibret alınması için İlim Kültür Tarih Araştırmaları Merkezi ve Devri Âlem belgesel ekibi olarak depremin ilk haftası Gebze Belediyesi’nin destekleriyle Hatay’a gittik. Gebze Belediyesi’nin Defne bölgesinde kurduğu çadırda kaldık. Dev bir enkaza dönen Hatay’ın bu hali yüreğimizi sızlattı. İnsanların mutlu mesut yaşadığı, tarihin canlı şahidi kadim şehir Hatay’dan geriye pek bir şey kalmamıştı. Çok değil, 9 ay önce Hatay’a gelip bu şehrin güzelliğini kayıt altına almıştık. O anları düşününce yüreğimiz daha da sızladı.

Daha sonra Dilovası Belediyesi’nin organizasyonu ile mübarek Ramazan ayında İlim Kültür Tarih Araştırmaları Merkezi ve Devri Âlem belgesel ekibi olarak Kahramanmaraş’a gittik. Ramazan çadırında depremzedelerle iftar açıp depremin merkez üssü Pazarcık bölgesinin içler acısı durumunu kayıt altına aldık. Merkezden uzak olan köylerin ve depremzede çocukların unutulmadığına şahit olduk. Tüm acı ve yıkıma rağmen, çocukların yüzlerindeki sevinç, umudun bu toprakları terk etmediğini bize gösterdi.

Kahramanmaraş’ın ardından ekip olarak depremde çok büyük hasar gören Adıyaman’a geçtik. Adıyaman Merkez’deki depremzedeleri ziyaret edip AFAD merkezinde yetkililerle görüştük. Bu görüşmeler sırasında depremzedelerin ihtiyaçları hakkında bilgi aldık, Adıyaman bölgesine yardım gönderilmesine vesile olduk.

Adıyaman’dan sonraki durağımız Gaziantep oldu. Depremde büyük hasar gören Gaziantep Kalesi’nin çevresini ziyaret ettik. Kalenin durumu içleri sızlatsa da bu kadim şehirde hayatın hala devam ediyor oluşu kalplerde buruk bir sevince sebep oldu. Devletimiz ve milletimiz el ele omuz omuza, Gaziantep’in depremzede insanlarının yaralarını sarmaya gayret ederken biz de bu insanlık dersinin sessiz tanığı olduk.

Avrasya Gazeteciler Derneği’nden Deprem Projeleri

Kocaeli Avrasya Gazeteciler Derneği olarak bugüne kadar deprem hakkında farkındalık oluşturmak adına iki tane sosyal sorumluluk projesi hayata geçirmiş bulunuyoruz.

İçişleri Bakanlığı Sivil toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen “Deprem Bilinci” gerçekleştirdiğimiz ilk projedir. Bu proje kapsamında bilgi almak ve yapılan tüm çalışmaları görmek için www.deprembilinci.com internet sitesi ziyaret edilebilir.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Kocaeli Kent Konseyi tarafından desteklenen, deprem ile ilgili yürüttüğümüz ikinci projemiz “Marmara Gerçeği Deprem” kapsamında tarihi mekânlarda birçok sergi hayata geçirilmiştir. Bunun dışında kütüphanelerde de deprem sergileri açılmış, halkın deprem konusunda bilinçlendirilmesi amaçlanmıştır. Avrasya Gazeteciler Derneği’nin bu çabaları TRT Haber tarafından da haberleştirilmiştir.

Afet Kriz Yönetiminde Medyanın Rolü

2023 tarihli kararnamesiyle kurulan, 81 il ve 14 ülkeden 104 kurucu ve 987 medya kuruluşunun yer aldığı Türk İnternet Medya Birliği (TİMBİR) ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ortaklaşa “Afet Kriz Yönetiminde Medyanın Rolü” ismiyle bir panel gerçekleştirmiştir. Ankara Ticaret Odası’nda gerçekleştirilen bu panelde İlim Kültür Tarih Araştırmaları Merkezi ve Devri Âlem belgesel ekibi olarak hazırladığımız belgesel de gösterilmiştir.

Sanatın Konusu Olarak Deprem

Sanatın tarihine baktığımızda doğal ya da yapay felaketleri konu edinen birçok esere tanıklık ederiz. İnsanın hayatını derinden etkileyen her şey gibi felaketler ile sanat arasından da güçlü bir bağ vardır. Deprem özelinde konuşacak olursak, Türkiye daha öncede söylediğimiz gibi sık sık depremlerle imtihan olmuş bir ülke. Bu durum kaçınılmaz olarak ülkenin sanatına da yansıyor. Birçok sanatçı, depremlerin neden olduğu yıkım ve trajediyi eserleriyle anlatmayı deniyor.

17 Ağustos 1999 depreminden bir yıl sonra sanatçı Bubi (David Hoyan) tarafından bir Deprem Anıtı yapıldı. Depremde hayatını kaybeden insanların eşyalarının koyulduğu bir çukurun betonla kaplanmasının ardından sanatçı anıtını bu çukurun tam üstüne yaptı. Böylelikle sanatla gerçek arasında güçlü bir bağ da kurulmuş oldu. Sonuç olarak da anıttaki boruların birbirlerine sarılarak ölen insanları simgelediği bu anıt ortaya çıktı.

6 Şubat 2023 depreminden 4 ay sonra ise Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Kırkıncıoğlu, depremlerin hissettirdiği acıyı sanatına yansıttı. Depremin unutulmayan anlarını tablolara halatlarla işleyen Zeynep Kırkıncıoğlu, sanatın deprem üzerindeki etkisini bir kez daha gözler önüne serdi.

Tebrizli Şair Hamid Ahmet Zade ise Kahramanmaraş Depremi ile ilgili duygularını ve çektiği acıyı mısralar vasıtasıyla destansı bir şekilde aktarmayı tercih ediyor. Depremin dehşetini gözler önüne seren bu şiir, deprem gerçeğini unutmamak ve deprem bilincini arttırmanın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.

Büyük İstanbul Depremine Hazır mıyız?

Asırların felaketi Kahramanmaraş depreminin yaraları hala tazeyken gözler İstanbul’a çevrildi. 17 Ağustos Marmara Depremi’nin üstünden 24 yıl geçti. İstanbul’da deprem olacak mı diye değil, ne zaman olacak diye düşünmemiz gerekiyor. Çünkü İstanbul, geçmişten bugüne sürekli olarak depremlerle imtihan olmuş, güçlü ama yorgun bir şehir. Bu uğurda İstanbul’da olan depremleri hatırlamalı, devlet ve millet olarak ders ve ibret almalıyız.

İstanbul’un Fethi’nden 36 yıl sonra, tahtta Sultan II. Bayezid oturduğu 16 Ocak 1489 tarihinde İstanbul şiddetli bir depremle sarsılmıştı.

O dönemdeki tarihi olayları kaydeden “Teravih-i Ali Osman” adlı eserde bu depremden: “…Safer ayının 13. Gününde kuşluk vaktinde şehr-i İstanbul içinde azim bir zelzele vaki oldu, nice minareler yıkılup harab oldu…” diye bahsedilmiştir.

Bu deprem, İstanbul’da olan ne ilk ne de son depremdi. Bu depremden 20 yıl sonra 10 Eylül 1509 tarihinde İstanbul tarihindeki en büyük depremlerden birine şahit olur. Osmanlı tarihçiler tarafından “Kıyamet-i Suğra” yani “Küçük Kıyamet” olarak anılacak, 50 saniye boyunca süren bu felaketin büyüklüğü bazı kaynaklarda 7,2 olarak anılırken bazı kaynaklarda 8 olarak yazılmıştır. Çınarcık’tan başlayan deprem, Marmara Denizi’nin doğusuna kadar büyük bir alanda tahribata yol açmış, tarihi yapılar, camiler, kiliseler ve binlerce ev yerle bir olmuştur. Ama bununla birlikte kentteki fırınlar, dükkânlar, değirmenler de yıkılmış; içme suyu şebekesi kullanılamaz hale gelmişti. Halk hem evsiz hem de aç susuz kalmıştır.

Deprem ile birlikte oluşan dev dalgalar, Galata ve İstanbul surlarını aşıp şehrin içine kadar girmiş özellikle Galata bölgesinde çok sayıda ev denize karışmıştır. Bu depremde hayatını kaybedenlerin sayısı konusunda kesin bir bilgi olmasa da 4 bin ya da 13 bin insanın hayatını kaybettiği söylenmektedir. Hayatını kaybedenler arasında Osmanlı’nın önemli paşalarından Vezir Mustafa Paşa’da bulunmaktaydı. Vezir Mustafa Paşa ve emrindeki 360 süvari depreme

Gebze’de yakalandığı ve toprağın altına gömüldüğü tarihi belgelerde yer almaktadır.

Tüm bu yıkımlardan sonra İstanbul’un yeniden inşası ve tamiri için plan yapılması gerekiyordu. Anadolu ve Rumeli sancaklarından 66 binden fazla işçi, 11 bin kalfa ve 3 bin yapı ustası, şehri 264 günde baştan inşa ettiler.

İstanbul, yaşadığı birçok felaketten kayıplarına rağmen sağ çıkmayı başardı. Ama tarih bize gösteriyor ki hiçbir zaman yaşanan bu felaketlerden ders çıkarılmadı. İstanbul’u büyük bir deprem bekliyor. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu yüzden depreme hazırlanmalı ve Kahramanmaraş depreminde yaşadığımız yıkıma benzer bir yıkımın İstanbul’un başına gelmemesi için elimizden geleni yapmalıyız.

Asırların felaketi Kahramanmaraş depreminin yaraları hala tazeyken gözler İstanbul’a çevrildi. 17 Ağustos Marmara Depremi’nin üstünden 24 yıl geçti. İstanbul’da deprem olacak mı diye değil, ne zaman olacak diye düşünmemiz gerekiyor. Çünkü İstanbul, geçmişten bugüne sürekli olarak depremlerle imtihan olmuş, güçlü ama yorgun bir şehir. Bu uğurda İstanbul’da olan depremleri hatırlamalı, olacaklara hazırlanmalı ve Kahramanmaraş depreminde yaşadığımız yıkıma benzer bir yıkımın İstanbul’un başına gelmemesi için elimizden geleni yapmalıyız. 17 Ağustos Depremi’nden 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi’ne depremlerden ders ve ibret almalıyız.