C. Yakup ŞİMŞEK

Eğitimci, redaktör

C.Yakup_Simsek@hotmail.com

TDK’nın Kurbanları

TDK’nın kurbanı çok...

Kurban” kelimesinin kendisi bile kurbanlıklar arasındaydı.

Evet, TDK kasapları, 1935’ten îtbâren “sunam” diye bir garâbeti boyayıp “kurban” yerine geçirmeye ve bu kelimeyi kesip doğramaya niyet etmişti.

Ama Türkçenin “kurban”ı hâlâ yaşıyor...

Hakîkatine, hikmetine, niyetine kurbân olduğum!.. 
***
(Ey, “Öz Türkçeciyim!..” yâveleri geveleyip tekleyen “Dil Darbesi” düldülleri! Ey, uydurukçaya medhiyeler düzen yalı bülbülleri! 
Yoksa siz hâlâ “kurban” mı diyorsunuz ha? Hakîkî Öz Türkçeciyseniz göreyim sizi: Arapça olan bu “kurbân”ı bir daha ağzınıza almayın. Onun yerine kullanacağınız meselâ “sunam” gibi güzel bir kelime var; Göktürk-Uygur Türkçesine düşkünseniz “yagış / ıdık / uduk”lar tosun gibi orda duruyorlar.
Ama siz de haklısınız; çünkü uydurmacılıkta TDK’yı sollayan Nurullah Ataç bile “kurban” karşısında âciz kalmış, Türkçesini bulamamış...)
***
Kurban”ımız boğazlanmaktan kurtuldu ama binlerce kelime kurbanlık koyun gibi bekliyordu.  
“Tabiî şartlarda doğup yetişmiş Türkçe kelimeler” TDK’nın kendi çiftliğinde -şimdiki çiftlik tavukları gibi- gıcırı bükme yetiştirdiği hormonlu, şarbonlu ve radyasyonlu “dil tosuncukları” olan büyükbaşlar ve küçükbaşlar uğruna toplu hâlde boğazlanıp kurbân edildi...
***
Yeni rejimin her şeyi farklı olmalı” diye düşünen paranoyak ruh, 1930'lara kadar Türkçede hiç görülmemiş, duyulmamış kelimeleri bu yıllardan îtibâren baş döndürücü bir hızla dilimize boca etti. Eskiyi (Osmanlı-İslâm) temsîl eden, hatırlatan, anlatan, yaşatan ne kadar söz varsa hepsi bu “yenilik tanrıları” için kurban taşları üstüne yatırılıp kurbân edildi.
***
Türkçenin tabiî seyri içinde ölen ve mânâsını başka kelimelere devreden sözlerin hortlatılıp canlandırılması için yine kurban lâzımdı... 
Meselâ “yanıt, nitelik, oy, ezgi, yeğlemek, özdek, aracı, bilge, us” kelimeleri mezarlarından pırtlatılan ve hortlatılan kelimelerden birkaçı. Bunlar için de “cevap; keyfiyet-mâhiyet-haysiyet-vasıf; rey; nağme; tercîh etmek; mütebahhir, allâme, hakîm; akıl” kelimeleri kurban seçildi...
Bunlardan bir kısmı hâlâ yaşıyor ama bâzıları da “ölüleri diriltmek” kavgasına kurban gitti...
***
Kelimelerle berâber kitaplar ve diğer yazılı ve basılı eserler de ölüme mahkûm edildi... 
Cemil Meriç’in “Yeni harflerin kabûlüne kadar her idâdî mêzunu Türk de Fuzûlî’yi, Bâkî’yi, Naîmâ’yı rahat anlardı...” tesbîtini bir yana bırakalım. Geofrey Lewis’in (1920-2008) Trajik Başarı: Türk Dil Reformu kitabında “Halide Edip Adıvar, Sabahattin Ali, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Reşat Nuri Güntekin gibi yazarların dilinin yitirilişi” diye ifâde ettiği hâl nedir?
Nice ilim, fikir, sanat ve edebiyat adamıyla berâber kitaplar da komploya kurban gitti. 
***
“Ciğerim sızladı baktım da, fakat fâide ne?
Kaderin cilvesi, kurbân olayım halledene!”

Evet, artık düğmeye basacak ve bu işi halledecek yiğitler nerde?

Allah’ınıza gurban!..