Halil İbrahim KAHRAMAN

Doktor

Gazze, Kudüs, Filistin ve İsrail

Bu bölge, Birinci Cihan Harbi sonrası Osmanlı - Türk hakimiyetinden çıkmış ve İngiltere'nin kontrolüne geçmiştir. 1948'de İsrail Devleti'nin kurulması ile Arap-İsrail çatışmalarının bitmediği bir süreci yaşamaktadır. Filistinliler ise bu karmaşadan en çok zarar gören halk olmuştur. 1988'de kurulan Filistin Devleti, Kudüs merkezli Lut Gölü'nün kuzeyinde Ürdün-Suriye-İsrail sınırlı bir alan ve Akdeniz kıyısında İsrail, Mısır sınırlı, ayrı küçük bir bölge olarak yapılanmıştır.

Şimdi Gazze'de Hamas'ın direniş grubunun 7 Ekim 2023'teki “Aksa Tufanı” isimli eylemi sonrası bölge yeniden savaş şartlarını yaşamaktadır. İsrail'in savaş kararı ile Gazze görülmedik bir yıkımı, Filistinler bir insanlık dramını yaşamaktadır. Bugüne kadar çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 30.000'den fazla insan ölmüş, 100.000'den fazlası yaralanmıştır. Hastane, cami, kilise dahil (Filistinlilerin % 10'u Hıristiyan’dır) Gazze büyük bir yıkımı yaşamaktadır. İkinci Cihan Harbi'nde Almanya Hitler yönetiminin insanlık ayıbı uygulamalarını yaşayan Yahudi milletinin bugünkü yöneticilerinin Filistinlilere daha fazlasını yaşatmalarını anlamak mümkün değildir.

Bu yazımda bölge ve Kudüs’ün 3 İbrahimî dince kutsallığı üzerine kısa bir değerlendirme yapacağım.

Müslümanlar için: Kur'an'da isimleri geçen Hz. İbrahim, oğlu İshak, torunları Yakup ve Yusuf peygamberler El Halil şehrinde üzerinde cami yapılmış olan Atababalar Mağarası'nda metfundurlar. Hazreti Davud, oğlu Süleyman, Lut, Musa, Harun, Zekeriya, Yahya, Meryem ve Hz. İsa peygamberlerle ilgili birçok olay bu şehir ve bölgede yaşanmıştır. Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in Miraç olayı burayla ilgilendirilir. Ayrıca hicretten itibaren (622) 16 ay kıblemiz burasıdır. Bu özelliğiyle tarihi alanın güneyine Cuma - Mescid-i Aksa Camii, Mukaddes Kaya'nın üzerine de Kubbetü’s Sahre yapılmıştır. Burası Peygamberimizin de işaretiyle Müslümanlar için Mekke ve Medine'den sonra 3. harem bölgesidir.

Hıristiyanlar için: İlgi Roma İmparatoru Konstantin'in Hristiyan olan annesi Helena'nın burayı ziyareti M.S. 326 ve sonrası Kutsal Kabir Kilisesi (Kıyamet Kilisesi) yaptırmasıyla artar. Bu kilise Hz. Ömer'in namaz kılması teklifine evet demediği önemli bir mimari yapıdır. Onlara göre burası Hz. İsa'nın çarmıhının taşıttırıldığı ve sonunda gerildiği Çile Yolunun bitim noktasıdır. Hz. Meryem'in doğum olayının olduğu yerdeki Doğuş Kilisesi, Hz. İsa'nın vaftiz edildiği Şeria Nehri, inzivaya çekildiği mağara bu bölgededir. Hristiyanlar için bunlar Kudüs ve bölgeyi dini yönden önemli kılmaktadır.

Museviliğe gelince: Yahudilik etnik bir kimlik olup çoğunluğunun dini Museviliktir. Siyonizm ise kendilerinin bölgede hâkim devlet olma anlayışıdır. Yahudilerin üstün ırk olup Ürdün'den Akdeniz'e Mısır'dan Suriye'ye kadar olan toprakların kendilerine tahsis edildiği gibi bir fikre inananlar vardır. Hazreti Musa'nın 10 Emrinden birisi “öldürmemek” olsa da yaşananlar buna uyulmadığının bir göstergesidir. Hazreti Davud'un mezarı buradadır. Onun başlatıp Hazreti Süleyman'ın bitirdiği ve içinde 10 Emirin olduğu tabletlerin de muhafaza edildiği kutsal mabet burada yapılmış olup Mescid-i Aksa'nın yanındaki kadim mescitte kalıntıları görülmektedir. Bu mabet Babiller zamanında yıkılıp Yahudiler buradan sürülmüştür. Persler zamanında buraya gelmelerine izin verilmiş ve mabet tekrar yapılmış olup bu da Romalılar zamanında tekrar yıkılmıştır (M.S. birinci yüzyıl). Yahudiler ise tekrar dünyanın dört bir tarafına sürgün edilmişlerdir. Şimdiki ağlama duvarı bu ikinci yapımdan kalmadır. Yahudilere göre Mesih'in geleceği ve Süleyman Mabedini yeniden yapacağı inancı vardır. Buradaki Zeytin Dağı da onlara göre cennete girmek için en yakın yerdir. Bu sebeple dünyanın en pahalı mezar yeri buradadır. Museviler de dualarını buraya yönelerek yaparlar.

Görüldüğü gibi Başta Kudüs olmak üzere bu coğrafya her üç din için önemlidir. Anlamı barış beldesi olan Kudüs'ün, bu üç inancın insanlarının huzur ve güven içinde yaşadıkları, ziyaret edilebilen bir yer olması sağlanmalıdır. Başta İsrail yönetimi olmak üzere, bölge yöneticilerinin bu sorumluluk ve mecburiyeti görmeleri gerekir. Son gezimde rehberimizin verdiği bilgiye göre 30 milyona yakın insan buraları ziyaret etmektedir. Çoğunluğu Yahudi ve Hristiyan dünyasından olup, İslam dünyasından gelen ise 80-100 bin gibi (çoğu Türkiye’den) düşük bir sayıdadır. Mekke Medine umreci sayısı 10 milyonu bulmaktadır. Müslümanların bu 3. Haremimizi de ihmal etmeyip, 1-2 milyonu aşan bir ziyaretçi sayısına varmaları, buranın ortak kullanma mecburiyetini daha anlaşılır kılacaktır. Bu, bölgede yaşayan Müslümanlar için övünç ve güven sağlayıcı bir etki de yapacaktır.

Ramazan Bayramı gelirken BM’nin ateşkes kararı gereği başta Gazze olmak üzere savaşın bitmesi ve bölgenin huzur-güven içinde yaşanılan bir yer olması dilek ve temennilerimle…

Not: Daha fazla bilgi “Kudüs Gezi Notları”(Kocaeli Aydınlar Ocağı sayfası) ve “Zeytin Dağından Zeytin Dalına” ve “Kudüs’ü Ne Kadar Biliyoruz” yazılarımdan alınabilir.