Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Necâti Kadiroğlu ile Ramazan ve Bayram Hakkında Konuştuk

Emekli Din Görevlisi Necâti Kadiroğlu ile Ramazan ve Bayram Hakkında Konuştuk.

Oğuz Çetinoğlu: Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem ateşinden kurtuluş olan bir Ramazan-ı Şerif ayını daha bitirmiş, Ramazan Bayramına erişmiş bulunuyoruz. Bütün okuyucularımızın, aziz ve necip milletimizin bütün din kardeşlerimizin, daha güzel günlerde sağlık ve huzur içinde yeni bayramlara erişmelerini diliyorum.

Hocam sizinle Ramazan ve Bayram hakkında konuşalım. Ramazan hakkında kısa bir yorumunuzla başlayabilir miyiz?

Necâti Kadiroğlu: Rahmeti ve bereketiyle on bir ayın sultanı Ramazan… İslâm dinine göre oruç tutmanın farz olduğu hicri yılın dokuzuncu ayı. Müslümanlar için sabrı, ibâdeti, orucu, hoşgörüyü anlatan tokun - açın hâlinden anladığı, yardımlaşmanın daha da bir mânâ kazandığı, yakınlarla birlikte kurulan sofralarda iftar topunun patlamasının beklendiği, terâvih namazlarının kılındığı mübârek ay. Geçmişi Osmanlı dönemine dayanan ve câmilerde iki minâre arasına yazılan ‘Hoş geldin Ya Şehri Ramazan’ mahya yazılarıyla bizi karşılayan bu ayda tutulan oruçların ardından gelen 3 günlük Ramazan Bayramını idrak ediyoruz. Ben de bütün müminlerin Ramazan Bayramını kutluyorum.  

Ramazan ayında oruç tuttuk. Oruç, tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar olan zaman diliminde yeme, içme ve kendini, her türlü kötülüklerden, İslâmî yasaklardan, şiddet, kötü söz ve kavgalardan alıkoyma anlamına gelir. Bizler oruç tutarız. Oruç ta bizleri tutuyorsa, re güzel… Ramazan ayında tutulan oruca, teravih namazları, çeşit ve bereketiyle misafirlerimizi ağırladığımız iftar ve sahur sofraları eşlik eder. Oruç, çorbasından tatlısına kadar kurulan bereketli iftar sofraları ile Ramazan topunun patlamasıyla açılırken, Ramazan ayının en revaçta ve Osmanlı mutfağından günümüze ulaşan nişastalı sütlü tatlısı güllaç, sofraların baş tacıdır. Sâdece bu aya özel olarak çıkan Ramazan pidesiyle özlem giderilir.  

İftar sofrası kurulurken demlenen çaylar, iftarın ardından günün yorgunluğunu bardak bardak üzerimizden alırken, yeni bir oruca hazırlanmak için gözlerimiz mahmur kalktığımız imsak vaktinden önce Ramazan davuluyla başlayan sahur yemekleri de özlenen anlardan biri olarak bir ay boyunca gecelerimizi aydınlatır.   

Ramazan ayının sonuna yaklaştığımızı haber veren Kadir Gecesi’nden sonra bayram hazırlıkları başlar.

Çetinoğlu: Ne tür hazırlıklar? 

Kadiroğlu: Türkiye’mizde fitre-zekâtın Ramazan Bayramında ve Bayram namazından önce verilmesi âdet hâline getirilmiştir. Miktarları hesaplanır, kime, kimlere ne kadar verileceği belirlenir.  

Çetinoğlu: Bir başka yaygın âdetimiz de arife günü büyüklerimizin, yakınlarımızın kabirlerini ziyâret etmek…

Kadiroğlu: Evet! Güzel bir âdet. Fakat kabir ziyâretini yalnızca arife günü yapılması gerektiği düşünülmemeli. Peygamber Efendimiz (sav) kabir ziyâretlerinin daha sık yapılmasını emir buyuruyor.

Çetinoğlu: Bu emirde mutlaka bir hikmet vardır. Okuyucularımızı bilgilendirir misiniz?

Kadiroğlu: Pek çok faydaları var: İnsana ölümü ve âhireti hatırlatır ve âhireti için ibret almayı, hazırlık yapmayı sağlar. Bu ölümlü dünyâda herkesle ve mümkün olduğunca iyi geçinmeye yönlendirir. Dünya malının dünyada kalacağını hatırlatır.   İnsanı zühd ve takvaya yöneltir. Aşırı dünya hırsını ve harama ve günaha yaklaşmayı engeller. Kişiyi iyilik yapmaya yönlendirir.

Sâlih kişilerin kabirlerini, ziyâret, ruhlara ferahlık sağlar ve yüce duyguların oluşmasına yardım eder. Okuduğumuz fâtihalarla hem kabirdekine ferahlık sağlamış hem de sevap kazanmış oluruz. Çok duâ edenin, duâ edeni de çok olur. İster ölü, ister diri olsun, her insanın duâya ihtiyacı vardır.

Çetinoğlu: Hocam, kabir ziyâretinin de âdâbı olmalı… Okuyucularımıza hatırlatır mısınız?

Kadiroğlu: Gürültü edilmemeli, yüksek sesle konuşulmamalı, kabirlere basılmamalı, kabirlerdeki çiçeklere zarar verilmemeli, Ziyâret edilen kabirdeki dikenli ve kurumuş bitkilerden çiçeklerden arındırılmalı. Çiçek ve diğer yeşilliklere zarar verilmemeli.

Ziyâretçi mezarlığa varınca yüzünü mezarlara döndürerek Peygamberimizin dediği gibi şöyle selâm verir: ‘Ey müminler ve Müslümanlar diyârının ahâlisi, sizlere selâm olsun. İnşaallah, biz de sizlere katılacağız. Allah`tan bize ve size âfiyet dilerim.’

Şöyle de denilebilir: ‘Ey kabirler ahâlisi, size selâm olsun! Allah bizi ve sizi mağfiret eylesin. Sizler, bizden önce gittiniz, biz de sizin ardınızdan geleceğiz’ Kişi, tanıdığı bir kimseye kabrinin başından geçerken selâm verirse, ölü selâmını alır ve onu tanır. Tanımadığı bir kimsenin kabrinin yanından geçerken selâm verirse, ölü, o selâmını alır. Selamlaşmak sünnettir ve sevaptır.

Kabir ziyâreti sırasında mezarda namaz kılınmaz. Kabirler asla mescit edinilmez. Kabre karşı da namaz kılmak mekruhtur. Kabirlere mum dikmek ve yakmak câiz değildir. Kabirler Kâbe tavaf edilir gibi dolaşılıp tavaf edilmez. Ölülerden yardım istemek ve bunun için mezar taşlarına bez, mendil ve paçavra bağlamak kişiye fayda sağlamaz. Bazı kabir ve türbelerin hastalıklara şifalı geldiğine inanmak ve bunların taş, toprak ve ağaçlarını mukaddes saymak İslâm`ın tevhit inancı ile bağdaşmaz.

Çetinoğlu: Bayram günü için neler söyleyeceksiniz?

Kadiroğlu: Bir ay süre ile tutulan orucun ardından bizi neşesi ve eğlenceleriyle birlikte 3 gün süren Ramazan Bayramı karşılar… Zâten ‘Bayram’ kelimesinin  lügatlerde belirtilen mânâsı da sevinç, neşe ve eğlence anlamına gelmektedir. Ramazan Bayramı İslâm âleminde, Ramazan ayının ardından Hicri takvime göre onuncu ay olan Şevval ayının ilk üç gününde gelenekleri ve eğlenceleriyle kutlanan dinî bayramdır. Hicri takvimin bir ay takvimi olması nedeniyle yıllar, miladi takvimden 10-11 gün daha kısadır. Bu sebeple Ramazan Bayramı her sene bir önceki seneden 10-11 gün daha erken kutlanır. Yaklaşık olarak her 33 senede bir Ramazan Bayramı aynı günlere denk gelmektedir. 

Bayramın birinci günü, camilerde bayram namazı kılınır. Yaşlı erkekler, 4-5 yaşlarındaki evlâtlarını, torunlarını Bayram namazı için câmiye götürüp mekâna alıştırmalılar. Ancak bu işi zorla yaptırmak asla doğru değildir. Câmiye geldiği için mutlaka onu memnun edecek bir hediye verilmelidir. Câmiye geldiği için değil, ‘büyüğünün isteğini yerine getirdiği için, büyüğünü yalnız bırakmadığı için’ gibi açıklamalar yapılabilir. Namazdan sonra kurulan kahvaltı sofrasında ölçülü davranılmalıdır. Tıka basa yenilmemelidir. 

Aile ile bir araya gelinen kahvaltı sofralarının ardından, büyüklerin eli öpülür, küçüklere çeşitli hediyeler verilir. Ramazan ayında her gece bizi sahura uyandıran ve bayramın ilk günü yine davul çalarak kapımıza gelen Ramazan davulcusunun bahşişini vermek de geleneklerimiz arasındadır.

Çocuklar, özellikle köylerde yaşayanlar, ellerine aldıkları poşetlerle komşu ve akrabalarının kapılarını çalarak, şeker ve çikolata toplarlar. Çocuklara, tanımadıkları evlerin kapısını çalmamaları tembih edilmelidir.  Kapımıza gelen yabancı çocuklara da güler yüz gösterilmeli küçük de olsa imkânlar ölçüsünde bir şeyler verilmeli, sert davranılmamalı ve sonraki bayramda gelmelerini teşvik edecek şekilde aşırı yakınlık gösterilmemelidir. Gösterilirse çocukları dilenciliğe alıştırmak olur.  

Küçük şehirlerde akrabalar ve yakın dostlar ziyâret edilir. Ziyârete gelenlere de ziyâretle mukabele edilir. Uzaktaki akrabalarla ve aile büyükleriyle de telefonla veya bilgisayarla bayramlaşılır. Aile büyüklerinin, akrabalar ve yakın dostlarla bayramlaşmadan şehir ve yurt dışına gitmeleri, yanlış olur.

Çetinoğlu: Çok teşekkür ederim Hocam. Bayramınızı tebrik ediyor, nice bayramlara sağlık ve huzur içinde erişmenizi Cenâb-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Kadiroğlu: Ben de sizin ve şahsınızda bütün okuyucularınızın, dostlarınızın bayramını tebrik ediyor her birine eskilerin tâbiri ile  ‘Çok bayramlar göresiniz’ diyorum.