İsmail KAHRAMAN

Belgeselci - Gazeteci

belgeselciismail@gmail.com

Kıbrıs’ın Manevi Bekçisi Hala Sultan!

Güney Kıbrıs Rum Kesimi Larnaka’da Hala Sultan türbesinde belgesel çekerek, tarihe not düşüp zamana noterlik yaptık. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organizasyonu ile Lefkoşa Metehan sınır kapısından özel izinle Güney Kıbrıs Rum kesimine geçerek, Birleşmiş Milletler diplomatlarının gözetiminde, Rum polislerinin kontrolü ile yüzlerce KKTC’li Türk ile Hala Sultan türbesini ziyarete gittik…

Ziyaret de kuran hatimleri okunup, toplu namaz kılınmasına şahitlik yapıp, belgesel çeken ilk Türk belgeselcisi olmanın mutluluğunu yaşadık.

Larnaka’da Hala Sultan Dergah ve Cami İmam Hatibi Şakir hoca ile önemli söyleşi yaptık. KKTC Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Talip bey Devri Alem kameralarına 4 yıldır bu organizasyonun devam ettiğini, Birleşmiş Milletler de görevli İsveç'in bayan Büyükelçisinin özel çalışması ile Rum yönetiminden izin alındığını, her yıl 3 farklı organizasyonla Toplam üç bin kişinin peygamberimizin halasının Larnaka’daki türbesini ziyaret ettiklerini söyledi..

HALA SULTAN KİMDİR

Hz. Hala Sultan yani Ümmü Haram (r.a.) Peygamber efendimizin süt halası… İlk deniz seferine katılan, şehitlik özlemiyle yanan bir hanım sahâbî… Kıbrıs’ın manevî bekçisi…Hala Sultan adıyla meşhur, şecaat sâhibi kahraman bir İslâm kadını…Medine’de doğdu. Hazrec kabîlesinin Benî Neccar koluna mensuptur.  Medine’nin ilk Müslüman hanımlarından idi. İslâm’dan önce Amr İbni Kays ile evlendi. Kays ve Abdullah adında iki oğlu oldu. İslâm güneşi Medine’ye yayılmaya başlayınca kocasının da Müslüman olmasını istedi. Her vesileyle beyini İslâm’a davet etti. Fakat kocası bu davete icâbet etmedi. Müslüman olmayı kabul etmedi. Çaresiz kalan Ümmü Haram (r.anhâ) müşrik kocasından ayrılmak zorunda kaldı. Bir müşrikle hayatını devam ettirmek istemedi. İffetiyle, vakarıyla inancını daha diri yaşamayı arzu etti. Bir müddet sonra Ensar’ın ileri gelenlerinden meşhur sahâbî Ubâde İbni Sâmit (r.a.) ile evlendi.

İki Cihan Güneşi Efendimiz zaman zaman süt halası bulunan Ümmü Haram (r.anhâ)’nın evini ziyaret ederdi. Bazen öğle üstü kaylûlesini orada yaptığı olurdu. Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz bu evde biraz sohbet ettikten sonra uykuya daldı. Bir müddet sonra gülümseyerek uyandı. Efendimizin tebessüm ederek kalkışına hayret eden Ümmü Haram (r.anhâ): “Ya Rasûlallah! Anam-babam sana fedâ olsun. Niçin gülüyorsunuz?” diye sordu. Efendimiz de: “Ey Ümmü Haram! Ümmetimden bir kısmının gemilere binip kâfirlerle savaşmaya gittiğini gördüm.” buyurdu. İleride olacak deniz savaşlarına işaret etti.

Ümmü Haram (r.anhâ) şehâdet özlemiyle yanmaktaydı. Bu beşâreti duyunca heyecanlandı. O sefere katılacaklar arasında bulunmayı arzu etti ve: “Ya Resûlallah! Duâ etseniz de ben de onlardan biri olsam” diye ricada bulundu. İki Cihan Güneşi Efendimiz de onun istediğine: “Ya Rabbi! Bunu da onlardan eyle” diye duâ ederek karşılık verdi. Sonra yeniden istirahat etmek üzere sağ yanına doğru uzandı.

Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra donanma Kıbrıs’a ulaştı. Önce oradaki insanları müslüman olmaya davet ettiler. Kabul etmeyince cizye vermelerini teklif ettiler. Rumlar buna da yanaşmayınca şiddetli çarpışmalar başlamış oldu. Kısa zamanda Rum donanması mağlup edildi. İslâm ordusu bir çıkarma hareketiyle iç kısımlara daldı. Savaş karada devam etmeye başladı. Daha fazla direnemeyen, Rumlar cizye vermeyi kabul ederek barış teklifinde bulundu.

O, ihtiyar mücâhide hala askerlerle beraber Kıbrıs içlerine doğru dalıp gitti. Larnaka yakınlarına vardıklarında bindiği atın ayaklarının sürçmesinden dolayı düştü ve oracıkta ruhunu teslim etti. Böylece çok özlediği şehâdet mertebesine kavuşmuş oldu.

Kıbrıs, Hicretin 28. yılında fethedildi. Ümmü Haram (r.anhâ) da bu fethin bir sembolü oldu. Larnaka şehrinin Tuz gölü kıyısında bulunan kabrine 1570 m. Senede bir türbe yapıldı. “Hala Sultan” adıyla yüzyıllardır oradan feyiz ve bereket saçmaktadır.