Türklerde Ulus Bilinci

ÖĞRENCİ ANDI hakkında Danıştay “Türkiye’de hukuk var” dedirten doğru bir karar aldı. Doğru olamayanlar bu kararla krize girdiler, köpürdüler! MEB anormal ifadelerle Danıştay’a itiraz etti. Bakan, dilekçeyi yazan Genel Müdür ile iki avukatı görevden aldı. Aslında, dilekçeyi geri almalıydı.

Dilekçedeki şu sap gibi sözlere bakınız:

- “Türkler kendi çağdaşı unsurlara göre ulus bilincine en geç ulaşan topluluktur. Ulus bilincine geç ulaşan bir toplumda bu çeşit [Öğrenci Andı gibi] sembol ve ritüellerin kullanılarak, ortak bir milli kimlik inşa edilmeye çalışılması anlaşılabilir bir durumdur. (…) Andımız gibi uygulamalar, 1900’lü yılların ilk yarısında yaygın olarak kullanılan uygulamalardır. Gerek faşizm gerekse komünizm bu ve benzeri uygulamaları sıkça kullanmıştır.”

“Lafa bak hizaya gel” buna derler!

Türkler “ulus bilincine en geç ulaşan toplum” imiş!

Biz gene de “yuh” demeyelim!

Eski çağlardan beri toplumlarda bir kavme, bir millete mensup olma bilinci vardır. Kendi tarihimizin en iyi bilinen örnekleri Orhun Abideleri’dir. Burada, hükümdarın (BİLGE KAĞAN) çok üst düzeyde millet şuuruna sahip olduğu, Türklerin hangi kusurlarının onları zor duruma düşürdüğünü iyi tespit ettiği açıkça görülür. Onun şu meşhur hitabını hepimiz biliriz:

- “Türk, Oğuz beyleri, milleti işitin! Üstte gök basmasa, altta yağız yer delinmese Türk Budunu (milleti) ilini ve töreni kim bozabilecekti?”

Dîvânu Lügâti’t-Türk’ün yazarı Kâşgarlı Mahmud kitabının girişinde, Arapların da Türkçe öğrenmesi gerektiğini çünkü Türklerin hâkimiyetinin uzun süreceğini ifade ediyor. Türk dilini öğrenmekle ilgili bir hadisten bahisle şayet bu hadis gerçekse zaten bunun böyle olması gerektiğini, uydurma ise de aklın gereği olduğunu ekliyor:

- "And içerek söylüyorum, ben Buhara'nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar ki, Peygamberimiz (sav) kıyamet belgelerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz; çünkü, onlar için uzun sürecek egemenlik vardır, buyurmuştur. Bu söz (hadis) doğru ise (sorgusu kendilerinin üzerine olsun) Türk dilini öğrenmek çok gerekli (vâcib) bir iş olur; yok bu söz doğru değilse akıl da bunu emreder.”

Tarihçi Âşıkpaşazâde “Osmanlı”, “İslam” ve “Türk” kavramlarını eşanlamlı olarak kullanır; sık sık “Türk kavmi” ibaresi kullanır.

IV. Mehmed’in hocası büyük âlim Vanî (Vanlı) Mehmed Efendi vatandaşlara Tevbe Suresi’nin 39. ayeti (“Eğer toplanıp seferber olmazsanız Allah sizi elem veren bir azapla cezalandırır, yerinize başka bir topluluk getirir ve siz O’na zerrece zarar veremezsiniz.”) ile cevap verir. Vanî Mehmed Efendi şöyle devam eder: “…biz deriz ki bu kavim, Arap kavmine tamamen aykırı bir durumda bulunan Türk kavmidir…zira biz uzun zamanlardan beri karada ve denizde, Şarkta ve Garpta, Bizans ülkelerini zaptedip oralarda yurt tutmuş Türkleri görüyoruz.

Türklerde millet bilinci XIX. yüzyılda ortaya çıkmış değildir.

Ne diyordu bu Genel Müdür?

“Türkler kendi çağdaşı unsurlara göre ulus bilincine en geç ulaşan topluluktur.”

Bazıları halen şunları duymamış (mı?):

1) TÜRK ORDUSU resmen M.Ö. 209 yılında METE HAN tarafından kurulmuştu. (Yıl: 2018, TSK 2227 yaşındadır, biline!). Herhalde millet daha da önce vardı…

2) Türkistan’da dünyanın hayran kaldığı ORHUN ABİDELERİ, TONYUKUK, BİLGE KAĞAN ve diğer anıtlar en az 1300 yıl önce taşa kazınmıştı.

3) Büyük Türk klasiklerinden olan DÎVÂNU LÜGÂTİ’T-TÜRK isimli Türkçe sözlük ile Yusuf Has Hacip’in yazdığı (toplum mutluluk bilgisi, devlet idaresi) anlamlarına gelen KUTADGU BİLİG adlı eserler tam 1000 yıl önce yazılmıştı.

Bu toplumda “ULUS-MİLLET” bilinci yok demek için sadece art niyetli olmak yetmeyecektir!