Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Türklüğü Unutturulmaya Çalışılan Âbide Şahsiyetlerimiz ve Türk Dünyası Meselelerine Genel Bir Bakış (Altıncı (son) Bölüm)

*Tatarlık-Türklük meselesi

Dünyanın hiçbir yerinde ‘Tatar’ olarak adlandırılacak bir ırk, kavim ve millet yoktur.  Kendilerini ‘Tatar’ olarak tanıtanlar veya ‘Tatar’ olarak anılan Başkırdlar, Çuvaşlar, Kazan ve Kırım Tatarları, öz be öz Türk’tür. Moğollar arasında da Tatar vardır. ‘Kara Tatarlar’ olarak anılan grup, Türkleşmemiş Moğollardır. Türkleşen Moğollar, Cengiz Han soyundan geliyor olmakla birlikte, Altın Orda Devleti’nin büyük hükümdârı, Cengiz Han soyundan gelenler içerisinde ilk Müslüman olan Berke Han’dan, İlhanlı hükümdarlarının en güçlüsü olan Gazan Han ve onlardan sonra gelenler, Müslüman olduktan sonra Türk kültürüne benimsemişler, Türkleşmişlerdir. 

*‘Tatar’ isimlendirmesi nereden geliyor?

Tatar kelimesi, farklı zamanlarda değişik anlamlar için ve farklı yazılışlarla kullanılmıştır. Kelime, ilk defa, Türklere ait ilk yazılı metin olan ve 732 yılında hazırlanan Orhun Kitabeleri’nde yer almıştır. Burada Tatarların bir Türk boyu olduğu belirtilmektedir.  Bilindiği gibi boy, bir siyâsî teşkilâta bağlı kabile demektir. Kabile kelimesi ise bir çekirdek aile etrafında toplanmış, bu aileden birinin reisliğini kabul etmiş akraba fertlerin oluşturduğu topluluktur.

Çin kaynaklarında Tatar kelimesinin geçtiği en eski belge 840 yılına aittir. Kelime burada Ta-ta şeklinde yazılıdır. Belgelerden öğrenildiğine göre bu dönemde Tatarlar, Çinlilerle ve Moğollarla savaşmışlar, Göktürklerle ve Göktürk Devleti’nin yıkılmasından sonra Uygur Devleti ile yakın ve dostâne ilişkilerde bulunmuşlardır. İlişkilerin en önemlisi, 958 yılında Tatarlarla Uygurların birleşerek Hitay Devleti ile savaşmaları şeklinde gerçekleşti. Yine Çinlilere ait bâzı kaynaklarda bir Tatar Devleti’nden söz edilmekte ve bu Tatar Devleti’nin Uygur Devleti ile birlikte, bölgedeki demir mâdeni ocağını 1070 yılına kadar işlettikleri belirtilmektedir. Uygurlarla Tatarlar arasındaki ilişki o kadar kuvvetli idi ki, Çinliler, Uygur elçilerini kayıtlara Tatar olarak geçmişlerdir. Tatarlar o dönemde Şato Türkleri ile de sıkı ilişiler içindeydiler. Hatta Tatarların bir bölümü, evlilikler sebebiyle Şato Türkleri ile kaynaşıp asimile oldular. Sonraki yıllarda Çinliler, Tatarları, Şato Türkleri olarak belgelerine kaydettiler.

Göktürkler ve Uygurlar döneminde yaşayan Tatarların büyük bir bölümü Cengiz Han tarafından imha edilmiş, kurtulabilen bir gurup, bölgeden kaçarak Bu günkü Kırım topraklarına ve Anadolu’ya yerleşmişlerdir. Küçük bir grup ta, diğer boylar arasına karışıp asimile olmuştur. Buna rağmen Çinliler, Tatar ismini kullanmaya devam etmişlerdir.

Tatarlar, târihin hiçbir döneminde endogami  uygulamadılar. Disiplinli, teşkilâtçı ve güçlü insanlardı. Sâhip oldukları meziyetler sebebiyle kabile ile ilgisi olmayan kişiler de kendilerini Tatar olarak tanıtıyorlardı. Tatar adının yaygın ve tercih edilen bir kabile adı olarak kullanılmasının sebebi bu olsa gerek.

Çinliler; Tatarları Şor Türkleri ve Uygurlar ile karıştırdığı gibi, Çevrede yaşayan bütün Türkleri ve Moğolları Tatar olarak adlandırıyorlardı.

Reşidüddin Fazlullah tarafından 1310 yılında tamamlanan ve modern anlamda ilk dünya tarih kitabı olarak kabul edilen Câmiu’t-Tevârih isimli eserde de Tatarların bir Türk boyu olduğu yazılıdır. Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lügatit-t-Türk’te Tatarların, Başkırdların komşusu olduğunu belirtir. Sayısını 24 olarak açıkladığı Türk boyları arasında Tatar ismine yer vermiyor. Fakat bu bilgi elbette bizi, Tatarların Türk olmadığı anlamına götürmez.

*Tatarların aslı Moğol mu ?

Tatar Moğol ilişkileri hakkındaki bilgilerin yanlış olduğu, antropoloji uzmanlarının incelemeleri sonunda anlaşılmıştır. Moğollar, Türklerden tamamen ayrı bir ırktır. Ancak Türkleşen Moğollar ile Moğollaşan Türklerden söz edilebilir. Tatarların, Türkleşen Moğollar olduğu görüşü de doğru değildir. Önce, Cengiz Han Moğol değildi, Türk’tü.  Diğer taraftan; Türkleşen Moğollar kavramı, 1256-1266 yılları arasında Altın Orda Devleti tahtında oturan Berke Han’ın ve halkının İslâmiyet ile şereflenmesinden sonra kullanılır olmuştur. Bu târihten önce de, yukarıda belirtildiği gibi Tatar olarak anılan topluluklar vardı.

Giray Hanların, Cengiz Han soyundan geldiği bilinmekte ise de,  Cengiz Han’ın babasından önce de Tatar olarak anılan insanlar vardı. Hatta Ziya Gökalp, M.Ö. 174 yılında ölen Mete Han döneminde de Tatar adlı bir Türk topluluğunun bulunduğunu yazıyor. Ancak Gökalp; Kırım ve Kazan Türklerinin, o dönemlerde yaşayan Tatarlardan ayrı bir soya mensup olduklarını sözlerine ekliyor. 

Cengiz Han orduları Kırım’a girdiklerinde, Türklerle karşılaştı. Yarımada’da, beşinci yüzyılda Hunların gelişi ile birlikte Türk varlığı oluşmaya başlamıştı. Oluşum; Göktürler, Hazarlar, Peçenekler ve Kıpçaklar ile Selçukluların gelişi ile devam etti.

Ruslar, 15. yüzyıldan itibâren istilâ ettikleri Türk topraklarında yaşayan bütün Müslümanları Tatar olarak anmışlardır.  Araplar ise Tatar kelimesini, Hülâgü Han’ın Bağdat’ı yakıp yıkmış olması sebebiyle tahkir etme-aşağılama amacı ile kullanmışlardır. 

Bir toplumun hangi millete mensup olduğunu belirleyen ve ispatlayan en temelli ve kuvvetli unsurlar ve deliller o toplumun konuştuğu anadilidir ve halk edebiyatıdır. Ruhunda beslediği millî duygu, şuur ve emeldir, toprağına ve geleneklerine yürekten bağlılıktır.

Bugün (Tatar) denilen Kırım Türklerinin anadilleri Türkçedir. Sözlerinin kökleri ve cümlelerinin kuruluşları itibâriyle bütün Türk illerinde konuşulan Türkçedir. Çarlık ve Komünistlik rejimleri altında Kırım'da basılmış olan Türkçe kitapları ve gazeteleri Türkiye Türklerinden biraz dikkat ederek kim okursa kolayca anlar. Anlamayacağı sözler yüzde onu bulmaz. Bunların da kökleri araştırılırsa unutulmuş Türk sözleri oldukları görülür. Hiç bir târihte tamamen Rus dili ve edebiyatı ile yaşamış olan bir Tatar kavminden veya milletinden bahsedilmemiştir; tam tersine Tatarların Türk milletinin bir boyu olduğundan bahsedilmiş ve edilmektedir. Sonuç olarak, Kırım Tatarları anadili, duygusu, şuuru, vicdanı ve emeli ile büyük Türk milletinin ayrılmaz bir parçası, bir boyudur.

*Coğrafi bölgelere yabancı isimler verilmesi meselesi:                                                                                         

-Azerîler: Azerbaycan Türkleri                                                                                                                               
-Mesketler: Ahıska Türkleri                                                                                                                                   
-Büyük Petro: Deli Petro                                                                                                                                              
-Sinkiyang veya Türkçe söylenişi ile Sincan: Doğu Türkistan                                                                                     
-Ege Denizi: Adalar Denizi.                                                                                                                                    
Orta Doğu: Ön Asya                                                                                                                                        
-Volga ırmağı: İdil Irmağı.                                                                                                                                         
-Tiyanşan: Tanrıdağları                                                                                                                                   
-Kapokya: Ürgüp/Göreme

 Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde Ürgüp/Göreme yöremiz, Kapadokya olarak tanıtılıyor.  Demek ki oradaki Cananlar da uykuda.                                                                                                                                                                                                                                                                                                       

*Ruslar Kırım’da bütün şehir ve köylerin Türkçe adlarını Rusçası ile değiştirirken Hanlık döneminin başşehri Bahçeşehir’in adını neden değiştirmedi?

Tanınmış Rus Yazar Puşkin (1799-1837) Kırım Hanlarından 1758-1769 yılları arasında hükümdar olan Kırım Giray Han’ın, çok sevdiği ve genç yaşta ölen eşi Dilara için yaptırdığı Gözyaşı Çeşmesi’ne hayran kalarak ‘Bahçesaray’ başlıklı bir şiir yazdı. Bu şiir, Rus edebiyatının şaheseri olarak kabul edilir. O şiir unutulması için Bahçesaray’ın ismi değiştirilmedi. Çeşme, görenlerin duygularını kabartan bir ihtişama sâhiptir. Bu çeşme, Kırım’ın Ruslar tarafından işgal ve ilhak edilmesinden sonra İkinci Katerina’nın emriyle Kırım’daki Hansaray’ın bahçesine nakledilmiştir. 

*Târih sahnesinde yer almış Türk toplulukları:

Afganistan, Altay, Ahıska, Balkan, Balkarya ve Batı Trakya Türkleri, Başkırtlar, Çuvaşlar, Dağıstanlılar, Doğu Türkistan halkı, Dolganlar, Finlandiya Türkleri, Gagauzlar, Hakaslar, Hezâralar (Afganistan’da yaşarlar. Aslen Türk olmakla birlikte, bir kısmı Fars kültürünü benimsemişlerdir, Farsça konuşurlar.) İdil-Ural bölgesinde Tertep Türkleri,  Karaçaylar, Karakalpaklar, Karay, Kazan ve Kırım Türkleri, Kırımçaklar, Kızılderililer, Kosova Türkleri, Kumuklar, Nogaylar, İran’da Kaçarlar,  Kaşkaylar, Makedonya Türkleri, Mişerler, Moğolistan’da Naymanlar, Ortadoğu Türkleri, Romanya Türkleri, Sibirya’da Yakut Türkleri, Stavropol Türkleri, Şato Türkleri (Çin’in kuzeyinde Moğollarla birlikte yaşadılar), Terekemeler, Tuva Türkleri,  Sümerler, Yugoslavya’da Sancak Türkleri…

*Türkler ve Moğollar:

‘Moğol’ adı, Cengiz Han’ın târih sahnesine çıkışı ile duyulmaya başlanmıştır. Cengiz Han’dan önce Moğollar'a ne denildiği kesin olarak belli değildir. Cengiz Han’ın Moğol topluluğu etnik değil, bir bakıma ‘Osmanlı’ isimlendirmesi gibi siyâsî bir tabirdir. Aralarında Türkçe konuşan veya Türk olan boylar ve uyruklar da vardır.

On üçüncü Yüzyılda büyük Cengiz İmparatorluğunu gezen Marko Polo, Tatar kelimesini Türklerle Moğollar'ın ikisini birden kapsayan bir deyim olarak kullanmıştır.

Türkler Tatar’ı Türklerin bir parçası ve doğu Türkçesiyle konuşan Türkler olarak kabul etmişlerdir. Âşıkpaşaoğlu, tanınmış tarihinde Süleymanşah'la birlikte Anadolu'ya gelen Türkleri ‘Elli bin miktarı göçer Türkmen ve Tatar’ olarak kaydetmiştir.

Türklerle Moğollar aynı kökten aynı boydan gelen iki kardeş veya daha doğru bir ifâde ile amca çocukları olan iki millet olduğu söylenebilir. Cengiz Han, Moğol olmaktan daha fazla Türk'tü. Cengiz'in Türklüğü tarihî geleneklerin dışında tarafsız çağdaş Çinlilerin yazılı belgeleri ile de sabittir.

Profesör Zeki Velidi Togan, 1941'de yayınladığı ‘Moğollar, Cengiz ve Türklük’ adlı küçük eserinde ve 1946'da yayınladığı ‘Umumî Türk Tarihine Giriş’ adlı eserinde Cengiz Kağan'ı 1221'de ziyaret eden Çao-hong adlı bir Çin elçisinin verdiği bilgiyi nakletmektedir.

Bu elçi, Cengiz'in eski Şato Türklerinden geldiğini gayet açık olarak belirtmiştir. Cengiz Han’ı; uzun boylu, kumral saçlı, beyaz tenli, yeşil gözlü olarak târif ediyor. Bu târif, eski Gök Türk kağanlara uymaktadır.

Bütün bu bilgilere rağmen maalesef Altın Orda ve Gazan Han’dan sonraki İlhanlı devleti halkını, Emir Timur’u, Çağatayları, Kırım ve Kazan Türklerini, Moğol kökenli olduklarını ileri sürerek Türk olarak kabul etmeyen târih profesörlerimiz var.  Ne diyelim?   CANAN UYKUDA.                                                                                                        

 (BİTTİ)