Coğrafya dilimlerini, toprak parçalarını vatan yapmak zordur. Çağımızda vatanı korumak, onu kalkındırmak, üzerinde yaşayan ‘millet’ denilen insanlar topluluğunun bağımsız yaşamasını sağlamak, daha da zorlaşmıştır. Devlet kurmak, devleti yaşatmak ve güçlü kılmak da öyle… Devletler; içeride güven ve huzuru sağlamak, dışta caydırıcı ve itibarlı olmak mecbûriyetindedirler. Aksi takdirde içeride birliği, dış güçler karşısında bağımsızlıklarını koruyamazlar. Devletler ya güçlü olacaklar veya zayıf kalıp diğer devletlerin yönetimi altında girmek mecbûriyetinde kalacaklardır.
Fikir ve düşünce dünyamızın son dönemlerdeki en değerli isimlerinden biri olan Mustafa Çalık alemi bekaya intikal eyledi; altmış yedi yıllık ömrünün, varlığını idrak ettiği yaşlardan başlayan kısmının tamamını son nefesine kadar her anlamda “bir cephedeymiş gibi yaşadı.” Mütefekkir sıfatını hakkeden düşünen bir beyin, kıvrak bir zekâ, cesur bir yürek, düşünen, yazan, konuşan, görüş ve düşüncelerini her ortamda herkese karşı başarıyla savunan örnek bir Türk münevveriydi.
Descartes meşhur şüphesiyle başlangıç noktasını koydu. “Düşünüyorum o hâlde varım” diyerek düşünceyi insan varlığının ispatı saydı. Ama nice düşünmeyen vücutların bulunduğu dünyamızda sâdece düşünmek insan varlığının ispatı sayılabilir mi?
Nietzsche: ‘’Ben bu kulaklara göre ağız değilim’ diyerek anlaşılamadığını ifade eder. Necip Fazıl’da aynı dertten yakınır; anlaşılamamaktan…
"Seyyid" diye tanınan veyâ tanıtılan ne çok kişi var, mâşallah! Bunların gerçeğini sahtesinden ayırt etmek bugün çok zor. Velâkin işte tam bu noktada dur! Dur ve bana kulak ver.
Bir varmış bir yokmuş insanların derdi çokmuş oturup düşünmüşler bari. Arın derdi çokmuş. Oturup düşünmüşler tatlı yiyelim tatlı konuşalım derken tencere yuvarlanmış yuvarlanmış gitmiş kapağını bulmuş.
Sahillerimizde balık tutup istakozlarımızı görebilecek miyiz? İnsan, hayvan ve bitkiler için sağlıklı çevre önemlidir. Kocaeli’mizdeki özellikle 60’lı yıllardan sonra artan yoğun göç ve çarpık şehirleşme zamanla denizimizin dere ve ırmaklarımızın kirlenmesine sebep olmuş, canlılar için yaşanması sorunlu bir hale gelmişti. 90’lı yıllara kadar ilçe ve belde belediyelerimiz faydalı ve gerekli hizmetler yapmaya çalışmışlardır. Ama göç ve şehirleşmedeki yoğunluk iş planlamalarında yetersizliklere, her geçen yıl artan yeni çevre sorunlarının gelişmesine sebep olmuştu. Genel yönetimin 1993’te İzmit Büyükşehir, 2006’da ise il genelini kapsayacak şekilde Kocaeli Büyükşehir şekline dönüşmesi çevre konularında da ciddi imkanlar yaratmış ve çalışmalar yapılmasını sağlamıştır.
Son günlerde Türklerin en eski yazıları, tarihleri, dînleri konularında, bu arada, Türk kelimesinin menşei ile ilgili olarak, ciddî yayınlar yapılmakta, görüşler ortaya sürülmektedir.
İsrail bir haftalık geçici ateşkesin ardından tekrar saldırılara başladı. İki günde üç yüzden fazla Filistinli daha katledildi. İsrail’in saldırılarını ısrarla sürdürmekte oluşu aslında şaşırtıcı bir durum değil; Netanyahu’nun ve başında olduğu aşırı sağcı, fanatik dinci partilerin desteklediği İsrail hükûmetinin hedefi başından beri bellidir; mitolojik ve dini kaynaklarına dayanarak Filistin’in tamamının hâkimiyetinin kendi hakları olduğuna inanıyorlar.
“Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “ Hacı Bektaş Velî
İlim, teknoloji ve ekonomi alanında önemli isimlerimiz az olsa da, dolandırıcılık ve üçkâğıtta hatırı sayılır şöhretlerimizin olduğu bir gerçektir.
İster Doğu’da ister Batı’da olsun, dünyanın her ülkesinde şehirler, üretimi artırıcı, yönetimi iyileştirici, toplumu geliştirici işlev yüklenirler.
Uzun yıllar kaldığı Paris’ den İstanbul’a gittiğinden çok farklı bir Yahya Kemal şahsiyetiyle dönmüştü. Etrafında kısa zamanda büyük bir hayranlar grubu oluşmuştu. Onu Paris dönüşü büyük bir sevgiyle kucaklayan Şefik Esat Paris’ten arkadaşıydı.
Yerel seçimlere az bir zaman kala, siyasi partilerde hareketlilik başladı. Sahnede rol almak isteyenler bir bir boy gösterip “Benim kimden neyim eksik” deyip kolları sıvadı.
“Bir Başka”yı, hemencecik îzah edeyim: Bundan önce, Âşık Veysel hakkında birçok kitap yazıldı. Bunlardan, bizzat okuyup tetkik ettiğim üç kitap var.
Tatar; bir ırkın adı olmayıp, Rusya’da yaşayan Türklere Ruslar tarafından verilmiş isimdir. Osmanlı Devleti’nde, bu isimlendirme ile ilgili olmayıp, haberleşme işlerinde kullanılan görevlilere tatar denilmekte idi.
50’li yılların başlarında ülke gündemimizde Kıbrıs konusu yer almıyordu. Ancak İngiltere’nin Ada’dan çekileceğini açıklaması, Yunanistan’ın Ege adalarında yaptığı gibi el çabukluğuyla burayı da ele geçirmek amacıyla girişimler başlatması üzerine Türkiye devreye girdi. Diğer yandan o yıllarda en büyük tiraja sahip Hürriyet Gazetesi’nin sahibi ve başyazarı Sedat Simavi’nin bu konudaki seri makaleleri kamuoyu ve gençlik arasında son derece etkili oluyordu.
Hiçbir durum süresiz değişmeden aynı kalmaz. - Dertler, acılar bir gün gelir kaybolabilir.
İlk öğretimden yüksek öğretime kadar bütün eğitim kurumları, öğrenen öğretmenleri, öğreten öğrencileriyle, ülkelerin omurgasını oluştururlar. Eğitim öğrencilere bilgi kazandırma, kazanılan bilgiyi yararlı hale getirme sürecidir. Ömür boyu devam eden bu süreçte, yaşı ve işi ne olursa olsun, herkes hem öğreten öğretmen hem de öğrenen öğrencidir. Öğrenme ve öğretmenin yeri ve zamanı yoktur. Toplum öğrenmesini öğrenmek zorundadır.