Dünyamız Kötü Yönetiliyor

Rusya Lideri Vladimir Putin üçüncü haftasını tamamlayan Ukrayna saldırısı sırasında ilk kez Moskova Luzhiniki Stadyumunda halkının karşısına canlı yayında çıktı. Hem de soykırımın, tacizlerin, tutuklamaların, kaçırmaların yaşandığı Türk Yurdu Kırım’ı ilhak ve işgalinin 8. Yıldönümünde (2001). Üstelik sırtında da İtalyan Loro Piana marka 200 bin liralık mont vardı. Yani Rusya’daki asgari ücretin 104 katı fiyatında bir mont! Aynı saatlerde ise neredeyse sağlam yapı kalmayan Ukrayna saldırısında asgari ücretli ailelerin çocukları ölen Rus askerlerinin sayısı ise 10 bini aşmıştı. Bu cenazeler Rusya’ya götürüldüğünde siz toplumun feryadı figanını dinleyin. Bu Rus ailelere Putin’in Ukrayna saldırısının sanallık dışında hiçbir makul sebep anlatamayacağını tahmin etmek mümkün. Belki 20 yılda batının ambargolarıyla ekonomisini düzeltemeyeceğini bilen Putin, işte bu sebeptendir ki asker cenazelerinin kendi kamuoyunda tepkiden çekindiği için Ukrayna saldırısını “vekil savaşçılar” ile de sürdürüyor. Büyük bir direniş gösteren Ukrayna karşısında Rusya, şehir savaşında önce “paralı askerleri”, sonra “Çeçen milisleri” kullandı; ardından da Suriye’de Esad’ın kirli işlerini gerçekleştiren Şebiha’dan bin kişilik askeri birliği ateş hattına gönderdi! Askeri otoriteler böylesi takviyelerle artık Rusların Ukrayna’da zorlandığını belirtiyorlar.

Geçmişte Kalan Bir Silkiniş Öyküsü

Hukukçu, Millet Partisi Genel Başkanı Aykut Edibali’nin vefatı dolayısıyla Yeniden Milli Mücadele Hareketi de gündeme geldi. Ankara’dan Gazeteci dostum Fehmi Çalmuk aradı Bbntürk Televizyonundaki Politik Adam Programına davet etti. Prof. Dr. Anıl Çeçen hocam ve meslektaşımız Emre Aygen’den sonra ben konuştum. Program yapımcısı arkadaşım Fehmi Çalmuk’a “Biliyorsun ben MTTB orjinliyim (1967). Mücadele Birliği’yle bir alakam yok. Öyle ki birbirimize karşı hiç de öyle sempatik bakmaz, rakip firmalar gibiydik. Hatta Mücadele Birliği, Cağaloğlu’ndaki MTTB binasının tam karşısındaki binaya taşınınca bu rekabet daha da büyüdü. Bardağı taşıran son damla oldu. Oysa bugün çoğu dostum, yakınım. Ben ne anlatayım?” dedim.

Karbeyazda Bir Bilge Sanatçı

Benden aşkı soruyorsun, Sırdır, dile gelebilmez! Yaşayarak öğrenilir, Akıl onu bilebilmez

Kazakistan’da Neler Oluyor ve Neler Olacak

Kazakistan’a defalarca gittim, bayağı kaldım, “Yıldızlar Yeniden Parlıyor-Kayıhan Yayınları 1992” kitabımda konu ettim, Çimkent, Canbul ve Almatı’da kaldım. Nur Sultan Nazarbayev dönemini yaşadım. Bölgede en fazla petrol, doğa gaz ve altın çıktığını; pamuk yetiştiğini öğrendim. Türk ve Türkiye denilince bir ayrıcalık yaşadım. Almatı İstanbul Mahallesinde Ahıska Türkleri bizim heyeti görünce koç kesmek istediler, zor vazgeçirmiştik.

30 Yaşından Gün Almak

Daha bir delikanlı iken 36 yaşında kaybettiğimiz öğretmen, yazar, asker Ömer Seyfettin’in (1884-1920) Yarınki Turan Devleti adlı mini bir eseri daha ortaokul talebesi iken elime geçmiş ve hemen okumuştum. 1950 yılları sonu falan. Etkilenmiştim. İnancı kuvvetli bir Türk Milliyetçisi olan yazarı bu yönüyle de tanımak beni mutlu etmişti.

Kulüp Dizisi Deyip Geçmeyin veya Sefarad Yahudileri

İstanbul’da 20. Asrın başlarında Direklerarası diye bilinen zamanının, kültür, gezinti ve eğlence çeşitlerinin merkezi olduğu mekan Şehzadebaşı’ndaydı. Bu bölge özellikle Ramazan ayında kültür adamları, yazar ve yeniçerilerin tiryakisi olduğu kıraathanelerin, gezinti ve eğlencenin (meddah, hokkabaz, karagöz, kanto, tuluet vs) kaynaştığı canlı ve hareketli mekan olarak kitap ve hatıralarda kalmıştır. İstanbul’da 20. Asrın başlarında Direklerarası diye bilinen zamanının, kültür, gezinti ve eğlence çeşitlerinin merkezi olduğu mekan Şehzadebaşı’ndaydı. Bu bölge özellikle Ramazan ayında kültür adamları, yazar ve yeniçerilerin tiryakisi olduğu kıraathanelerin, gezinti ve eğlencenin (meddah, hokkabaz, karagöz, kanto, tuluet vs) kaynaştığı canlı ve hareketli mekan olarak kitap ve hatıralarda kalmıştır. 

Bir Sempozyumun Ardından

Mehmet Akif Ersoy’un doğumumun 148., vefatının 85., İstiklal Marşımızın TBMM’de kabulünün 100. Yılını idrak ediyoruz. Yılın bitmesine daha iki ay var. Dilerim bu sene de 2011’deki Mehmet Akif Ersoy Yılı gibi tamamlanmaz. Bir farklılık ortaya çıkarır.

Vay Başımıza Gelenler

Esasında Vay Başımıza Gelenler başlığı, Şair, Yazar, Kültür Adamı ve Dilci Yavuz Bülent Bakiler’in henüz çiçeği burnunda anılarını yayınladığı ”Vay Başıma Gelenler” (Yakın Plan Yayınları-Birinci baskı 2021 Haziran-İstanbul) adlı kitabından mülhemdir.

Yunus Emre’nin Mirası veya Bir Miskinin Valizi

UNESCO VEFATININ 700. YILI DOLAYISIYLA 2021’İ YUNUS EMRE YILI İLAN ETTİ. Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı’mızın müştereken düzenlediği 21. YÜZYILDA YUNUS EMRE’Yİ ANLAMAK KONULU ULUSLARARASI SEMPOZYUMA katkı veren, emek sarf eden, zaman, kaynak, kadro ayıran Prof. Dr. Gevher Bahşeliyeva hocamıza, İsa Habipbeyli beyefendiye, önemli bir görevi başarıyla sonuçlandıran genç allememiz Doç. Dr. Seriyye Gündoğdu’ya, katılımcılarla sürekli iletişim kuran Hanım Babayeva’ya çok teşekkür ederim. İsabetli bir kararla böyle bir program gerçekleşiyor. Emeği geçenlere müteşekkirim., minnettarım.

Osmanlı’dan Kiraladıkları Kıbrıs’ı İngilizler Neden Rumlara Verdi ki?

Üç aydır Kıbrıs Türkleriyle birlikteyim. KKTC’de insanların eğitimli olması kurallara uymakta etkili oluyor. Özellikle sağlıkta ve trafikte kurallar çok güzel işliyor. Trafikte insanlar ve geçiş üstünlüğü olan araçlar öncelikli. Trafik soldan üstelik. Kavşakta olan aracı diğerleri sabırla bekleyebiliyor. Tek sorun alkollü araç kullanmak. Böylesi kazaları zaman zaman gazeteler yazabiliyor.

Salgın Günlerinde Şehirler, Teknoloji ve Kültürler Karşısında İnsan

Koronalı günlerde mümkün mertebe uyarıları ciddiye alıyor ve uyguluyorum. Evden hiç çıkmıyorum. Bir seneyi geçti sağlığımız için yasaklarla birlikte yaşamaya başlayalı. Dolayısıyla sitemizin bahçesinde her gün yürüyüş yapıyor, evde daha fazla ibadet ediyor, kitap okuyor, film ve televizyon izliyor, müzik dinliyor, dostlarımla akıllı telefon konuşması yapıyorum.

İstiklal Marşı, Mehmet Akif ve Safahat

2011 Mehmet Akif Ersoy yılı olarak ilan edilmişti. Böylesi ilan edilme yılları konusu Birleşmiş Milletler ve UNESCO’dan mülhemdir. Böylece bütün dünyanın ortak mirası olan eserlerle ve söz konusu ülkenin önemli aydınlarından biri yıl boyunca değişik etkinlikle tanıtılıyor.

Seyahat Etmek mi, Okumak mı?

Günümüze kadar gelen bir hikaye anlatılır. Evliya Çelebi (İstanbul 1611-1685 Kahire) bir rüyasında İslam Peygamberini görür. Heyecanlanır. Peygamberimize talebini anlatırken “Şefaat ya Resulullah” diyeceğine “Seyahat ya Resulullah” der. Evliya Çelebi gerçekten 50 yıl kadar Avrupa, Batı Asya ve Mısır’ı köy-kasaba dolaşır, notlar alır, yazıya döker. Bugün 10 ciltlik büyük bir Seyahatnamesi vardır ki hala çalışmalarda referans olarak gösterilir. Bugün böyle seyyahlar yok. Bizim nesil Hikmet Feridun Es’in ve Abdi İpekçi’nin seyahat yazılarına ve Fikret Otyam’ın girişinde şiir olan Gide Gide Anadolu röportajlarına yetişti ama değişik bir lezzet aldı.

KAHİRE - Benim Evlerim, Benim Şehirlerim

Mısır’ın Başkenti ve İslam coğrafyasının, hatta dünyanın kadim kenti Kahire’ye kaç defa gittim hatırlamıyorum. Bir hayali fazla oldu galiba. Birkaç örnek vermek gerekirse Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile bir Afrika gezisinin Libya’dan sonra ikinci durağı olarak vardım. Böylesi seyahatler hep resmi girişimler olduğundan siyasi yüzleri daha fazla hatırlıyorum.

Bir Hekimin Ölümü; Balıkesirli Dr. Mehmet Akay

27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi tamı tamına bir canavarlıktı. Hukuk devletinin, insan haklarının ve bütün özgürlüklerin ayaklar altında süründüğü bir zaman dilimi idi. Mesela kitap okumak, hele hele Risale-i Nur gibi bu dini bir kitap ise önce gözaltına alınmanız, sonra tutuklanmanız mükedderdi.

“Bir Başkadır” Benim Memleketim

Ülkemizi, toplumumuzu, şehirlerimizi, insanlarımızı, kültürümüzü, sorunlarımızı ve hatta kendimizi konuşmaya, düşünmeye, sorgulamaya, muhasebe yapmaya, eleştirel aklı eyleme sevk etmeye, ötekileştirilmeye savrulmuşları yeniden algılamaya bir dizi filmle yeni fırsat doğdu; Bir Başkadır. Üstelik hukuk devleti ve insan haklarının yeniden gündeme taşındığı, çalışmalara acilen başlandığı ve yerimizin Avrupa olduğu açıklamasının yapıldığı bir günde.

Derviş, Çelebi, Bilge ve Filozof Bir Yazar; Mehmet Çetin

Mehmet Çetin (1956 Kilis -2020 Ankara) benim meslektaşımdı, yol arkadaşımdı, gönüldaşımdı,  ülküdaşımdı ve dertdaşımdı, medeniyet hareketinin dervişiydi, insana yatırım yapan bir çelebi müellifti, insan haklarının, kainatın ve evrensel hukukun filozofuydu. Kendisini ilk defa 1974 yılında İstanbul’da tanıdım.

Ey Balam Beni Derde Salan Var; Karabağ

Kaderde savaş muhabiri olarak gelişmeleri takip etmek de varmış. Bunlardan biri İran-Irak Savaşı, diğeri de Karabağ Savaşı. O yıllarda Ankara TRT Haber Merkezi’nde çalışıyordum. Karabağ Savaşına görev çıktı. Mütercim Eriz Oktar, Spiker Rahmi Aygün, rahmetli Kameraman Mehmet Güngör ile Bakü’ye gittik. Ben haber timinin sorumlusuyum. Henüz Moskova’nın bölgedeki hakimiyeti, Sovyetler yeni dağıldığından otoritesini çok kaybetmemişti. Ama her geçen gün Sovyetlerin dağılma süreci artarak devam ediyordu.

İstanbul’da Uluslararası Anıt Bir Vakıf Kuran İş Adamı

Öyle kişiler vardır ki, herkesin hayatında önemli bir etkisi ve yeri vardır. Bu sanatçı olabilir, kültür adamı, yazar, akademisyen, küçük esnaf, maruf biri veya kanaat önderi yahut her hangi birisi olabilir. Ama kesinlikle “bir müteşebbis, bir iş adamı olur” diyemiyorum. Çünkü günümüzde iş adamlarının önemli bir bölümü istenince veya hatırlatınca, çok düşünerek, kılı kırk yararak size bir katkı verebilir.

Koronavirüslü Günlerde Seyahat

Tamı tamına 6 aydır Covit 19 salgını nedeniyle evden çıkmıyordum 65 yaş üzeri alınan tedbirler çerçevesinde. Hiç bir dönemde bu kadar çok kitap okuduğum, yazı yazdığım, eş dost ile telefonla görüntülü ve görüntüsüz konuşma yaptığımı hatırlamıyorum.