Batı ile İlişkilerimizde Değişim Nereye Kadar?

İsveç’in NATO üyeliği Litvanya’nın Başkenti Vilnius’ta yapılan zirvenin en önemli gündem konusuydu. Toplantıdan hemen önce NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ile Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İsveç Başbakanı Kristerson’un yaptıkları toplantıda kriz çözüldü; Türkiye’nin yeşil ışık yakması başta ABD ve Başkan Biden olmak üzere üyesi Batı’lı ülkeleri sevindirdi ve rahatlattı. Çünkü Atlantik ittifakının Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı yürütmekte olduğu “düşük yoğunluklu savaş” sürecinde İsveç’in üyeliği jeopolitik konumu sebebiyle büyük önem taşıyor.

Samimiyet Sınavı Anlamında İki Önemli Tarihi Olay — Sivas Madımak Faciası ve Kemaliye Başbağlar Katliamı

3 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde, ikisi otel personelinden 35 vatandaşımızın hayatını kaybettiği facianın yıldönümü vesilesiyle bazı gazete ve TV ekranlarında olayla ilgili yorumlar yapılıyor, mağdurların alevi/solcu olmalarından dolayı ciddi bir soruşturma yürütülmediği öne sürülerek suçlamalar yöneltiliyor.

Millî Mücadele Hangi Şartlarda Yapıldı? - Milli Varlığımız Nasıl Korundu?

Geçen ay Ötüken yayınları arasında çıkan Münim Mustafa’nın “ Kanlı Süngüler-Kafkas Cephesi Hatıratı” isimli kitabını duygulanarak okudum. 1912 ‘de Balkan Savaşı yahut “faciasıyla” başlayan, 9 Eylül 1922’de emperyalistlerin taşeronu Yunan askerlerinin denize dökülmesiyle zaferle sonuçlanan ve on yıl kesintisiz devam eden Milli Mücadelemizle ilgili bu savaş döneminin etraflı şekilde anlatıldığı çok sayıda eser yayınlandı, hatırat anlatıldı.

Türkiye’nin Sosyolojik ve Demografik Yapısı Tehdit Altında

Seçimler tamamlandı, Türkiye gündeminde bulunan ancak siyasi tartışmalarda üzerlerinde yeteri derecede durulmadığından toplumun büyük kesiminin fazlaca ilgilenmediği temel sorunlarımızla artık yüzleşme dönemi başladı. Siyasetçi ne derse desin reel şartlar hükmünü icra ediyor. Dış politikada iki yıl kadar önce yapılan “U" dönüşünün benzeri ekonomik konularda da yapılmaya çalışılıyor. 

Geleceğimiz Korku ve Ümit (Havf ve Reca) Sarkacında Görünüyor

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nde üç kritik göreve Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Mehmet Şimşek’in, İçişlerine Ali Yerlikaya’nın, Dışişlerine Hakan Fidan’ın getirilmeleri, Cevdet Yılmaz’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı olması kamuoyunda genellikle olumlu karşılandı. Bu tercihler dış siyasette güneyimizdeki komşularımızla ilişkilerimizde son iki yıldır yaşanan “U” dönüşünün devam edeceği, benzerinin ekonomik ve idari konularda da tekrarlanacağı tarzında yorumlandı.

Seçim Sonuçlarıyla İlgili Bir Değerlendirme

14/28 Mayıs’ta yapılan seçimlerin sonuçları ülkemizde çeşitli açılardan üzerinde düşünülmesi gereken siyasi ve sosyolojik bir harita oluşturdu. Adana’dan başlayan Çanakkale ve Trakya’ya, oradan İstanbul’a uzanan sahil vilayetlerinin Millet İttifakını tercih etmesine karşılık iç Ege, Eskişehir ve Ankara dışında tüm iç Anadolu ve Karadeniz’de Cumhur İttifakı üstünlük sağladı.

Bu Sistemle Nereye Kadar?

28 Mayıs’ta halkımız sadece cumhurbaşkanını seçmeyecek, yürürlükteki yönetim sisteminin devam edip etmeyeceğine karar verecek. Yürütmenin bütün yetkilerinin, bakanların, yardımcılarının, valilerin, rektörlerin, genel müdürlerin, TCMB, BDDK gibi başlıca kamu kurumlarının başkan ve yöneticilerinin yanı sıra AYM, HSK, Danıştay ve Yargıtay üyelerinin atamalarının, görevden alınmalarının tek kişinin kararına, iradesine bağlı olduğu, yasama organının yetkilerinin son derece sınırlı tutulduğu sistem siyasi literatürde ve akademik çevrelerde “otokrasi” olarak adlandırılıyor.

28 Mayıs’ta Sadece Cumhurbaşkanı Seçilmeyecek - Beş Yıldır Uygulanmakta Olan Sistem de Bir Kere Daha Oylanacak

14 Mayıs’ta yapılan seçimlerde TBMM’de görev yapacak 600 vekil belirlendi; cumhurbaşkanlığı ikinci tura kaldı. 28 Mayıs’ta seçmen Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında tercih yapacak. Erdoğan seçilirse Meclis’te çoğunluğu Cumhur İttifakı kazandığından onun ve AK Parti’nin 21 yıllık iktidar dönemi beş yıl daha aynı siyasi doğrultuda, aynı görüş ve esaslar üzerinden devam edecek. Böylece halkımız sadece cumhurbaşkanlığı konusunda değil, 2018’den beri yürürlükte olan yetkilerin büyük ölçüde yürütme erkinin yani cumhurbaşkanının elinde olduğu, “kuvvetler birliği” ne dayalı şimdiki sistemin devamı hususunda da bir tercih yapacak. Başka bir ifadeyle 28 Mayıs’ta seçimin yanı sıra bir de referandum yapılmış olacak.

Kemal Derviş ve Ekibi Türkiye’yi 2001 Yılındaki Ekonomik Krizden Çıkarmışlardı

Birkaç gün önce bazı gazetelerde Kemal Derviş’in vefat haberini okuyunca bir anda zihnimde iki binli yılların başında yaşadığımız karanlık tablo canlandı.  Bülent Ecevit’in başkanlığında kurulan 59. Hükûmet önceki dönemlerden devraldığı ekonomik ve finansal sorunlara çözüm ararken, 17 Ağustos depreminin etkisiyle sıkıntılar daha da artmıştı.

Örnek Bir Hukukçu Abdüllatif Suphi Paşa

Örnek Bir Hukukçu Abdüllatif Suphi Paşa - Türk Ocakları’nın Ebedi Genel Başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver’in Babası.

Kurumsal Yapıların Varlığı ve Kalitesinin Önemi

Bir ülkenin “nasıl” yönetileceğini gösteren demokrasilerin omurgası yani vazgeçilmez unsuru düzenli şekilde yapılan, yasama ve dolayısıyla yürütme organlarında görev alanların seçmenlerin tercihiyle belirlendiği seçimlerdir. Seçimlerin hukuk kurallarına, anayasa ve yasalarda belirtilen hükümlere bağlı olarak serbestçe yapılması, katılan partiler ve adaylar arasındaki yarışın hukuk devletinin “olmazsa olmaz” ı anlamına gelen “bağımsız ve tarafsız” yargının gözetiminde eşit şartlarda yürütülmesi demokrasilerin kalite göstergesidir.

Hukuk, Adalet ve Doğru Yönetim Konularında Hz. Ömer ve Osmanlı Devleti Örneklerinin Yeniden Düşünmek Gerekiyor

Adalet, hak ve hukuka uymak, doğruluktan ayrılmamak, insanlar arasında hakkı koruyup zulmü ortadan kaldırmak anlamına gelen temel ahlâk ilkesidir. Montaigne “adaletin olmadığı yerde ahlâk da olmaz” derken bu iki kavramın sebep-sonuç ilişkisini işaret eder. Çok eski çağlardan beri bunlar insanlığın ortak değeri olarak kabul görmüştür. Hadis-i Şerif’te “Bir saatlik adalet bin yıllık nafile ibadetin” yerini tutacağı belirtilir.

Seçim Sürecinin Telaşı Sorunlarımızı Unutturmamalı

Özellikle 1991 seçimlerinden bu yana iktidarların seçim dönemlerinde kazanabilmek amacıyla “seçim ekonomisi” denilen popülist uygulamalara yönelmeleri, tutamayacakları vaatler yapmaları, ülkenin mali durumunu, bütçe dengelerini alt üst eden harcamaları, muhalefetin de bunlara ayak uydurmaya çalışması âdet haline geldi. Seçilme ihtimalinin zorluk derecesine göre seçim ekonomisinin çapı büyüyor; oluşan kamusal yüklerin altından seçimden sonra nasıl kalkılacağı düşünülmeden yarışın ne pahasına olursa olsun kazanılmasına çalışılıyor.

Hüzünlü Bir Ramazan

Şimdiye kadar bu kadar hüzünlü bir Ramazan yaşamamıştım; her yaştan on beş milyona yakın insanımızın iki ay kadar önce yaşadığı asrın musibetinin oluşturduğu ağır şartların, sıkıntı ve acıların bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü günümüz ortamında vicdan sahibi hiçbir insan iftar vaktinin uhrevi hazzını bile tam olarak yaşayamaz. İki gün önce bir gazetede yaşadıklarını anlatan genç kızımızın anlattıkları yüreğimde adeta çakılı duruyor:

Kızılay Toparlanmalı

Deprem felaketine maruz kalanların kurtarılması konusunda yaşanan sorunların, özellikle en kritik ilk iki gün boyunca çok yerin adeta kaderine terkedilmiş olmasının, sonraki günlerde çok fazla göze çarpan yetki kargaşası ve koordinasyonsuzluğun sorumluları tartışılırken doğal olarak iki kurum AFAD ve Kızılay ön plana çıkıyor. Kızılay’ın deprem felaketzedelerinin en acil ihtiyaçlarından birinin çadır olduğunu bilmesine, en büyük üreticinin kendisi olmasına rağmen elindekilerini bir özel yardım grubuna parayla satması büyük tepki topladı.

Deprem Amansızdır, Acımasızdır, Yanlışı Affetmez

Kahramanmaraş/Pazarcık merkezli, elli bine yakın vatandaşımızın hayatını kaybettiği asrın felaketi olarak nitelendirilen depremlerin üzerinden bir ay geçti; enkazın altından henüz kalkabilmiş değiliz. Devletin bütün imkanlarını kullanmasına, halkımızın ve sivil toplum kuruluşlarının yoğun çabalarına rağmen barınma/çadır ihtiyacı başta olmak üzere temel sıkıntılar sürüyor. On binlerce insanımız en azından yaşama şartları normalleşinceye kadar kalmak üzere başka şehirlere göç etmek zorunda kaldı.

Bu Afetin Sorumlusu Yahut Sorumluları Aranmayacak mı?

Geçen hafta 6 Şubat sabahı ortalık henüz ağarmamışken saat 4.16’da merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan 7.7 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Bilim insanlarının son yüzyılın en büyüğü olduğunu açıkladıkları deprem kendi bölgesinin dışındaki dokuz kenti daha doğrudan etkiledi.

Türkiye Siyasetinde Çok Partili Döneme Geçiş ve 14 Mayıs 1950 Seçimleri

-2.Bölüm Atatürk’ün vefatından sonra Cumhurbaşkanlığına seçilen İsmet İnönü, kısa bir süre sonra toplanan CHP Kurultayı’nda Millî Şef ve partinin değişmez Genel Başkanı ilan edildi. Basılan paralarda ve Darphane’den çıkan altınlarda artık onun resimleri yer aldı. Hitler’in Almanya’nın yönetimini ele geçirmesinden sonra giderek yükselen savaş ihtimali 1939 yılı Eylül ayına girilmesiyle birlikte gerçeğe dönüştü; önce tüm Avrupa, ardından Doğu Asya altı yıl boyunca tarihin en kanlı savaş dönemine girdi.

Tek Partili Cumhuriyet Döneminde Parti Kurma Girişimleri ve 14 Mayıs 1950 Genel Seçimlerinin Anlamı Üzerine

-1.Bölüm Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ve muhalefetin de benimsemesi üzerine seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılması hukuken ilan edilmese de fiilen kesinleşmiş görünüyor. Bu tarihin siyasi tarihimizde özel bir yeri vardır. Cumhuriyet döneminde 27 yıl tek başına iktidarda kalan CHP, halkın kullandığı oylarla 14 Mayıs’ta muhalefete düştü; dört yıl önce Celal Bayar, Adnan Menderes, Prof. Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın girişimleriyle kurulan Demokrat Parti iktidara geldi. Türk ve Müslüman dünyada iktidar ilk defa sandık sonuçlarıyla değişmiş oldu; tarihi bir “kırılma olayı” yaşandı.

Suudi Arabistan Finans Bakanı’nın Söyledikleri Geçiştirilemez

Suudi Arabistan Finans Bakanı’nın geçen hafta yaptığı açıklama iç politikaya odaklanmış olan basınımızda sadece kısa bir haber olarak geçildi, üzerinde durulmadı. Oysa Suudi ekonomisinin önemli bir yetkilisinin sözleri çok şeyler ifade ediyor: “Geçen yıl bazı ülkeler borçlarını çevirmeyerek temerrüde düştü (iflas etti). Daha fazla ülkenin de temerrüde düşme ihtimali var. Türkiye, Mısır ve Pakistan gibi “savunmasız ülkeleri” desteklemeye devam edeceğiz.”