Putin Çarlık Rusya İmparatorluğu’nu Diriltebilecek mi

Donbass bölgesinde Rusya yanlısı ayrılıkçıların kurduğu Donetsk ve Lubanski cumhuriyetlerini tanıma kararının işgalin ilk adımı olduğu belliydi. Rusya 2008’de Gürcistan’da, 2014’de Kırım’da benzer adımları atarak Güney Osetya, Abhazya ve Kırım’ı ilhak etmişti. Ancak bu defaki hedefi sadece Ukrayna sınırları içerisindeki iki bölge değil, uluslararası hukuk bağlamında 600 bin kilometre kare toprağı, kırk milyonluk nüfusu bulunan büyük bir ülkenin tamamıydı. Çünkü Putin’e göre Ukrayna Rusya’nın bir parçasıdır, Bolşeviklerin ve Lenin’in yanlış tercihleri sonucu yapay bir devlet olarak kurulmuştur, egemenlik hakkına sahip değildir: “Ukrayna bizim için sadece komşumuz değil, aynı zamanda tarihsel akrabamız, kültürel ve dinen Slav ve Ortodoks yakınımız. Ukrayna tarihimizin bir parçası, Osmanlı saldırılarına karşı onları biz koruduk, doğusu eski Rus toprağıdır.” Putin bu konuşmasının ardından Donetsk ve Lubanski cumhuriyetlerini tanıdığını açıklayarak ordusuna “barışı korumak operasyonu ” adı altında Donbass bölgesine girme emrini verdi.

Ülkücü Bir Aksakalın Hayat Hikayesi: Akıldan Kaleme

Dr. İbrahim Doğan “Akıldan Kaleme” adıyla yayınladığı hatıratında sadece yaşadıklarını değil ülkücü-milliyetçi hareketin dününü ve bu gününü anlatıyor; ömrünün altmış yılını gecesiyle gündüzüyle adarcasına içerisinde geçirdiği bu hareketle ilgili fazla bilinmeyen birçok olaya, bildiklerinin tamamını anlatmasa da ışık tutuyor. Böylelikle bu konularda araştırma yapmak, yazı yazmak, daha da önemlisi dünü öğrenmek isteyenlere olayları bizzat yaşamış bir insan olarak yararlanacakları bir imkân sunuyor. Özellikle arka kapak yazısında ifade ettiği gibi “dünü hatırlamayan, hatta hiç bilmeyen nesillere” bu uğurda hangi bedellerin ödendiğini, nelere katlanıldığını anlatarak “dünü hatırlatmak, düşünme fırsatı” vermek istiyor.

Bölge Politikalarımızda Gecikerek de Olsa Gerçeğe Dönülüyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Pazartesi günü Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyarete gidiyor. Bu ziyaret geçen aylarda art arda uygulamaya konulmak üzere plânlanan üst düzey siyasi temasların ilki olacak. Cumhurbaşkanı muhtemelen BAE’nden sonra Suudi Arabistan’a gidecek. Bu ay çıkmadan önce Rusya Devlet Başkanı Putin’in ve İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un ülkemize gelmeleri bekleniyor.

Erdoğan’ın Ukrayna Ziyareti ve Sonrası

Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Ukrayna’ya gidiyor; mevkidaşı ile görüşmesinde muhtemelen Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini bir kere daha belirterek moral verecek; sorunun çözümü konusunda arabuluculuk yapma teklifinin altını çizecek. Putin’in Erdoğan’ın davetini kabul ederek bu ay içerisinde ülkemize gelecek olması ilk anda   arabuluculuk konusunun gelişme fırsatı gibi görünse de Rusya’nın kendisinin belirlediği hedeflerinin dışında bir teklife rıza göstermesi, isteklerinden taviz vermesi mümkün görünmüyor. Yani arabuluculuk için gerekli ortam mevcut değil. Ancak Putin’in arabuluculuk konusu olmasa da bu kritik dönemde Erdoğan ile yüz yüze görüşmek istemesi önemlidir.

İran Doğalgaz Üzerinden Oyun Oynuyor

Ender yaşanan, bir hafta kadar süren şiddetli soğuk ve karlı bir “zemheri” ayını geride bırakmak üzereyiz. Bu ayın başlamasına paralel olarak İran’ın vanaları kısması sonucu ciddi bir doğalgaz sorunuyla karşı karşıya kaldık. Verilen gazın kısılacağının açıklanması başta otomotiv olmak üzere organize sanayi bölgelerinde ihracata yönelik üretim yapan birçok firmayı zor durumda bıraktı. Yaptıkları dış bağlantıları ellerinde olmayan nedenlerden ötürü yerine getiremeyecek olmaları muhatapları için kabul edilir bir mazeret sayılmayacağından oluşan krizi aşmaları kolay olmayacak, sanayi bölgelerimizde maalesef milyarlarca liraya ulaşacak zararlar yaşanacaktır.

Kendiliğinden Mankurtlaşanlar

Dilin millî kültürün oluşumundaki yerini ve rolünü konuyla ilgilenen herkes bilir. Millî birliğini güçlendirmek toplumu içten içe sinsice kemirebilecek, ortak duyguların düşüncelerin kültürel değerlerin oluşmasını engelleyebilecek dil sorunlarının önlenmesi modernleşme döneminde rasyonel devlet yönetimlerinin birinci gündem maddesi olagelmiştir. Buna karşılık mozaik yapılanmalar olan yani egemen oldukları coğrafi alan içerisinde en fazla konuşulan dilin yanında farklı dillerin de konuşulduğu imparatorluklarda konuya farklı açılardan bakılmıştır.

Sezai Karakoç Dünya Sürgününü Tamamlayıp Vuslata Erdi

Sezai Karakoç bir dönem şiir dünyamızda büyük etki oluşturan, ilgi gören, “ikinci yeniciler” olarak anılan modern Türk şiirinin temsilcisi grubun hayatta kalan son ismiydi. “Uzatma dünya sürgünümü“ diyerek “en sevgili” ile vuslatı niyaz ediyordu. Geçen hafta duası kabul gördü, bu dünya yolculuğunu tamamlayarak sessiz sedasız Hakk’a yürüdü. Menzili mübarek, makamı ali, mekânı inşallah cennet-i ala olur.

Türklerin Birliği Ülküsünde Tarihi Bir Aşama - Türk Devletleri Teşkilatı

8 Kasım’da İstanbul’da Barış ve Özgürlükler Adası’nda (Yassıada) başlayan Türkçe Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi - Türk Keneşi’nin 8. Zirvesi’nin 11 Kasım’daki üçüncü gün toplantısında, Türk dünyası açısından tarihi bir karar alındı. Kuruluşun adının artık Türk Devletleri Teşkilatı olacağı açıklandı. Böylece 31 Ekim 1992’de ilk olarak Ankara’da yapılan devlet başkanları toplantılarının 30. yılında, Türk devletlerinin adlı adınca resmî bir örgüt çatısı altında bir araya gelmeleri sağlanmış oldu.

Erol Dok da Fani Alemdeki Yolculuğunu Tamamlandı

Doğmak yaşamak ve bizleri yaratan Cenab-ı Hakk’ın belirlediği süreyi tamamlayıp ebedi  aleme intikal etmek insanın değişmeyen kaderi; “..her nefis ölümü tadacaktır” . Amentü bağlamında bu gerçeğin bilincinde olsak da, her an bir yenisiyle karşılaşsak da bir yakınımızın, dostumuzun özellikle dünyamızdan aniden göçüvermesi yüreğimizde, ruhumuzda telafisi imkansız acılara yol açıyor; hayatın her bakımdan en yalın gerçeği olan ölümün kavurucu ıstırabıyla çaresizliğini yaşıyorsunuz. Az önce aldığım haberin ağırlığı altında artık bu alemde birlikte olamayacağımızı bilerek, O’na karşı son bir görev olarak çok zor da olsa acı haberi paylaşmayı gerekli gördüm.

Türkiye Cumhuriyeti Kanla ve İrfanla Kuruldu. Bu İlkelerini Koruyarak Ebed Müddet Yaşayacaktır

98’nci yılına ulaştığımız cumhuriyetimizin 29 Ekim 1923’te ilanı aslında fiili durumun hukuken tanımlanmasıdır. Çünkü üç yıl önce toplanan BMM’nin çalışmalarında, Sakarya Savaşı’ndan sonra, Osmanlı Hanedanının ülkeyi yönetebilme kabiliyetini kaybettiği, rejimin değişmekte olduğu açıkça görülebiliyordu. Aslında Mondros Mütarekesi’ni imzalamakla hanedan kaderini belirlemiş oluyordu.

Osman Kavala Uluslarası Mesele Haline Nasıl Geldi?

Türkiye ekonomisinde yaşananlar konusunda düşündüklerimi yazmak istiyordum. Ancak geçen hafta aralarında ABD, Almanya ve Fransa’nın da olduğu on Batılı ülkenin büyükelçilerinin Osman Kavala’nın, AİHM Mahkemesi kararlarına ve hukuka uyularak “derhal serbest bırakılması” talebini içeren muhtıra niteliğindeki bildiriyi Dışişleri bakanlığımıza iletmeleri üzerine başlayan gelişmeler bir anda birinci gündem maddesi haline geldi. Bu konunun başka gelişmeleri de tetikleyerek uzun süre yerini koruması muhtemel görünüyor.

Yunanistan Her Zamanki Gibi Emperyalistlerin Gönüllü Taşeronu Durumunda

Yunanistan, son iki ay içerisinde ABD ve Fransa ile askeri alanda, Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren iki önemli anlaşma imzaladı. Anlaşma metinlerinde Türkiye’nin adı doğrudan geçmiyor; ancak Yunan politikacılarının açıklamalarında ve basına yansımalarında amacın Türkiye’den gelen tehditlere karşı Yunanistan’ın güvenliğini sağlama olduğu ifade ediliyor.

Nevzat Kösoğlu. Mümin Bir Mütefekkir, Örnek Bir Ülkücü

Nevzat Kösoğlu sekiz yıl önce, 10 Ekim 2013’te bu dünyadaki misafirliğini tamamlayarak dar-ı bekaya irtihal eyledi. Sadece mensubu olduğu Türk milliyetçisi kesimin değil, fikir ve düşünce dünyamızın son dönemlerdeki en önemli mütefekkirlerinden biriydi. Tarihimizin, kültür ve medeniyetimizin meseleleri üzerinde düşünen, sebeplerini ve sonuçlarını objektif kalmaya özen göstererek dikkatle araştıran, kendine özgü tezler oluşturan kaliteli bir aydın, ilkeli, şahsiyetli, cesur, kendi deyimiyle “kıblesi düzgün” bir insan, her anlamda örnek bir ülkücüydü.

Yakın Tarihimize Işık Tutan Üç Güzel Roman

Tarihi roman yazmak kolay değildir. Bir yandan seçilen konuyla ilgili olayları, bunların yaşandığı siyasal, sosyal, ekonomik ve ideolojik ortamı, şahısları ve mekânı aslına uygun olarak yansıtmak, diğer yandan bunlar romanın anlamına, tekniğine uyar tarzda anlatılırken okuyucunun merakını, ilgisini canlı tutacak bir üslubun olması gerekir. Yazarın bunlara uygun edebi bir metin hazırlayabilmesi, doğrudan kendi muhayyilesini, kanaatlerini, hükümlerini kullanma becerisine bağlıdır.

Soçi’de Yapılacak Erdoğan-Putin Zirvesinde Sorunlara Çözüm Bulunabilecek mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan 29 Eylül’de Putin ile görüşmek üzere Soçi’ye gidiyor. Her iki taraftan yapılan açıklamalarda, bu görüşmenin geniş kapsamlı olacağı, sadece İdlib’teki durumun değil başka konuların da masada görüşüleceği ifade ediliyor. Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov “Görüşmelerin gündemi oldukça geniş olacak“ diyerek bunu işaret etti.

İdlib Türkiye’nin Baş Ağrısı

2011 yılının ilk aylarında Suriye’nin bazı kentlerinde Baas rejimine karşı başlayan gösteriler, hükümetin aşırı güç kullanmasının etkisiyle kısa zamanda genişledi. Hükümet güçleriyle muhalif gruplar arasında silahlı çatışmalar başladı. İlk başta otokratik Baas iktidarının yıkılmasına sıcak bakan ABD ve İsrail, eylemlerin merkezinde Müslüman Kardeşler Örgütü’nün (İhvan) olduğunu, Esad’ın devrilmesi durumunda yeni hükümeti onların kuracağını fark edince tavırlarını değiştirdiler.

9 Eylül 1922 - İzmir’in Dağları’nda Açan Çiçekler

30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da kuşatılan Yunan ordusunun büyük kısmının akşam saatlerine doğru etkisiz hale getirilmesiyle sonuçlanan “Başkomutanlık Meydan Savaşı” nın ertesi günü Mustafa Kemal ordularımıza şu talimatı iletiyordu :

Taliban Afganistan’ı Yönetebilecek mi?

Taliban’ın Ağustos ayı ortasında Kabil’e girmesi ve ülkenin yönetimine el koyması sonucu, sadece Afganistan’da değil, bölgenin tamamında, kimsenin neler yaşanacağını bilmediği, güvenliğin olmadığı belirsiz bir dönem başladı.

30 Ağustos Zaferi Türklüğün Yeniden Dirilişi

30 Ağustos’ta Dumlupınar’da sabah saatlerinde başlayıp akşama kadar devam eden “Başkomutanlık Meydan Savaşı” ve kazanılan zafer sıradan bir askeri başarı değildir. Burada kazandığımız zafer, tarihin akışını, bölgemizdeki siyasal dengeleri büyük ölçüde değiştirecek olan müteakip gelişmelerin kapılarını açtı. Zafere ulaşmak kolay olmadı, Birinci Büyük Savaş’ın galibi İtilaf Devletleri’nin bu savaşa girmelerinin üç temel amacından biri, Rumeli’de yapıldığı gibi Anadolu’dan da tasfiyemizi sağlamaktı. Gladtson Lloyd George, Lord Curzon gibi etkili İngiliz politikacılar bunu açıkça savunuyorlardı. Çünkü Türkleri medeniyet değerlerine düşman, bulundukları yerleri yağmalayan, Hıristiyan halka zulmeden ilkel bir kavim olarak görüyorlardı. Savaş sona ererken bu amaçlarına epeyce yaklaşmışlardı. 15 Mayıs 1919’da Megola İdea rüyasının sarhoşu Yunanlıları son hamleyi yapmaları için taşeron olarak üzerimize saldılar.

Afganistan’daki Gelişmeler ve Türkiye

ABD, 11 Eylül 2001’de ülkesinde meydana gelen terör olaylarının sorumlusu El Kaide örgütünü barındıran ve teslim etmeyi reddeden Taliban yönetimini cezalandırmak üzere girdiği Afganistan’ı kaçarcasına terk etti. Washington’un “Kabil’in düşmesi 90 gün sürer” açıklamasından dört gün sonra tek kurşun atmadan başkente giren Taliban, yönetimi teslim aldı. Cumhurbaşkanı sıfatına sahip Eşref Gani’nin çuvallar dolusu parayla kaçış tarzı ülke yönetimindeki çürümenin derinliğini ve Taliban’ın iktidarı kolaylıkla ele geçirebilmesinin sebeplerini net biçimde yansıtıyor.