Müslüman Ülkeler Doğu Türkistan’daki Soykırımı Duymuyor, Görmüyor, İşitmiyor

Çin, Mao’nun ölümünden sonra ekonomik alanda radikal bir sistem değişikliğine yöneldi.  Ülkenin yönetiminde Marksist-Komünist ilkelere bağlı kalmakla beraber özel teşebbüsün önünü açarak, piyasa ekonomisinin kurallarına uyarak, şirketleşmelere, mülk edinmeye, yabancı sermaye ile ortaklıklara izin vererek, bu girişimleri devlet olarak destekleyerek ihracatı önceleyen kendine özgü melez/hibrit bir ekonomi modeli oluşturdu.  Özel sektör kuruluşları işçileri çok ucuza köle gibi çalıştırarak, dışa açılarak hızla büyüdü. 

Ali Babacan Anayasa Değişikliği Konusunda Yanlış Yapıyor

Geçen hafta DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile Genel Bşk. Yardımcısı Senem Oktar Öğüt’ün Anayasa’nın bazı maddelerini değiştirecekleri yolundaki açıklamaları gündemin yoğunluğu sebebiyle pek dikkat çekmedi. Partiler birkaç ay kala oy tabanlarını genişletmek amacıyla çeşitli konularda çıkışlar yapıyorlar.

Cumhuriyetimizin Yüzüncü Yılında Dış Politikamız

Bütün dünyayı etkileyen ağır ekonomik, siyasal, toplumsal ve sağlık sorunlarının yaşandığı çetin geçen bir yılı geride bırakarak yeni bir yıla başlıyoruz. 2023 yılı, cumhuriyetimizin yüzüncü yılı olmasından dolayı Türkiye için özel bir anlam taşıyor. Türklerin Rumeli’den sonra Anadolu’dan da tasfiyesine yönelik Batılı emperyalistlerin projesi, Mustafa Kemal’in liderliğinde başarılan millî direnişle püskürtüldü; millî egemenliğin, tam bağımsızlığın temel ilkeler olarak benimsendiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu. Aradan geçen yüzyıllık süreçte hem Türkiye’de hem de bölgemizde ve dünyada şartlar çok değişti.

Hukuki Açıdan Ekrem İmamoğlu Davası

İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında, 1998 yılında Refah Partisi’nin mitinginde yaptığı konuşmada Ziya Gökalp’e ait dört mısradan ibaret şiiri okuduğu için açılan dava jet hızıyla sekiz ayda tamamlandı, sekiz ay on gün hapis cezası verilerek “siyasi yasaklı” haline getirildi. Kararın açıklandığı duruşmanın ardından Saraçhane Meydanı’na gelen Erdoğan buradaki topluluğa kararı şöyle yorumladı: “Görüyoruz ki yargı gerçekten bağımsız değil; böylece yargının işleyişine adalet ilkelerinin değil siyasetin egemen olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Siyasi rakiplerimiz, güç ve çıkar odakları seçim sandıklarında karşımıza çıkamayacaklarını, önümüzü kesemeyeceklerini iyiden iyiye anlamış olmalılar ki böyle bir yola başvurdular. Bu yol yanlış bir yoldur. Adalet gün gelecek yargıyı siyasallaştıranlara da lazım olacaktır.”

Eğitimin, Dolayısıyla Üniversitelerimizin Kalitesini Yükseltmeden Nitelikli İnsan İhtiyacımızı Gideremeyiz

TBMM’de bütçe görüşmeleri sırasında milletvekilleri arasında yaşanan arbedede Bursa Milletvekili Zafer Işık’ın yumrukladığı Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün kalp rahatsızlığı geçirerek yoğun bakıma kaldırılması, elektroşok uygulanarak hayatının kurtarılması ülkemizdeki siyasi gerginliklerin, kutuplaşmanın boyutunu gösteren müessif bir olaydır; ülkemizin geleceği açısından bu tablonun siyasi tercihlerin dışına çıkılarak, bütün yönleriyle, serinkanlılıkla düşünülmesi gerekiyor.

Yeni Bir Anayasaya ve Sistem Değişikliğine İhtiyacımız Var mı?

1982 Anayasası darbe döneminde yapılan referandumda % 92 oranında “evet" oyuyla kabul edilerek yürürlüğe girdi. Bu yüksek oy oranında uygulanmakta olan sıkıyönetim şartlarının, askeri yönetimin, siyasi yasakların büyük payı vardır. Sonraki yıllarda yüz otuzdan farklı madde değiştirilerek “darbe dönemi Anayasası” gölgesinden kurtulmaya çalışılsa da başarılı olunamadı. Yeni bir anayasa yapılması konusu ve buna bağlı olarak demokrasi sorunumuz hala ülke gündeminin ilk sıralarında yer alıyor.

PKK /YPG’nin SDK Üzerinden Görünüm Değişikliğinin Amacı ve Demografik Sorunlarımız

İstiklal Caddesi’ndeki terör saldırısında, patlayıcıyı getiren Ahlam Albashir dahil olayla ilgileri belirlenen 50’den fazla şüpheli tutuklandı. Albashir ile karı-koca görünümüyle dört ay tekstil atölyesinde barınan bu eylemdeki ortağı henüz yakalanamadı. Bulgaristan’a kaçtığı söylense de izi bulunamadı. Bu terör olayı çeşitli yönlerden üzerinde titizlikle durulması gereken özellikler taşıyor.

Öğretmenlerimizden Ne Zaman Özür Dileyeceğiz?

24 Kasım her yıl “öğretmenler günü” olarak kutlanıyor. Mesleğin devasa sorunlarının üzerinde durmak, çözüm yolları aramak, ilgilileri, sorumluları uyarıp yönlendirmek yerine her yıl en yetkili ağızlardan birbirinin benzeri cümlelerle kutlama mesajları duyuluyor; altı bomboş övücü sözlerle öğretmenlerin kalbi kazanılmaya çalışılıyor.

Çeşitli Yönleriyle Son Bölücü-Etnikçi PKK /YPG Terörü

Türkiye’nin neredeyse elli yıldır en ağır sorunu olan, PKK üzerinden yürütülen terör eylemleri bazı dönemlerde azalmaya yüz tutsa da her zaman gündemde kaldı. Siyasal iktidarların uygun politikalar inşa etmekte yetersiz kalmalarının yanı sıra coğrafi konumumuz da bunda rol oynadı. Belki daha da önemlisi küresel ve bazı bölgesel güçlerin taşeron olarak yararlanmak amacıyla bu örgüte destek sağlamalarıdır.

Batı’nın Bize Karşı Bakışı Dünden Bu Güne Değişmedi

Arşivlerimi elden geçirirken 3 Mart 1994 tarihli Sabah Gazetesi’nden Hıncal Uluç’un sütunundan kesip sakladığım (Satış!) başlıklı önemli ve çok düşündürücü bir bilgi notunu tekrar okudum. Aynen şunlar yazıyor:

Amasra’daki Maden Ocağında Yaşanan Facianın Düşündürdükleri

Geçen ay Amasra’da yaşanan grizu patlamasında, yerin 320 metre derinliğindeki maden ocağında ekmek parası kazanabilmek için canlarını ortaya koyarak çalışan 41 işçimizin hayatını yitirdiği, beşinin yoğun bakımda tedavilerinin sürdüğü facianın üzerinden bir ay kadar bir zaman geçti.

Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Sosyal ve Siyasal Bir Olgudur

Cumhuriyet bir yönetim biçimidir, rejimdir. Egemenlik hakkının belli bir kişiye ait olduğu  monarşi ve oligarşi kavramlarının karşıtıdır; hükûmet veya devlet başkanı halk tarafından belli bir süre için seçilir. En kısa ifadeyle cumhuriyet ülkenin “kim tarafından yönetileceğini, demokrasi “nasıl” yönetileceğini belirler.

Kısa Bir Özet Olarak — Dünden Bu Güne Türkiye Ekonomisi

Türkiye’de 1991 seçimlerinden sonra başlayan “koalisyonlar dönemi” ve buna bağlı olan siyasi istikrarsızlık, ekonomik sorunlar 2002 genel seçimlerine kadar devam etti.  Ekonomimizde 1994 ve 2001 yıllarında iki büyük kriz yaşandı.   Merkez sağın iki büyük partisi ANAP ve DYP’de önce Turgut Özal’ın ve onun vefatının ardından Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı olmalarından sonra onların yerlerine geçen Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller yetersiz kaldılar; bu iki partinin giderek erimelerinden yararlanan Necmettin Erbakan’ın liderliğini yaptığı Refah Partisi öne çıktı.  

Acımız Büyük, Milletimizin Başı Sağ Olsun

Bartın’daki maden ocağında metan gazı (grizu) patlaması ve ardından çıkan yangında 41 işçimizin hayatını kaybettiği açıklandı; ancak beş ağır yaralımız var ve can kaybı sayısı muhtemelen artabilir. Birkaç yıl önce Soma yaşanan korkunç facianın acıları unutulmadan bir maden faciası daha yaşıyoruz. Bu tarz faciaların yaşanmasının ardından yapılanlar bir daha tekrarlanıyor.

Çok Kısa Bir Özet Olarak - Dünden Bu Güne Türkiye Ekonomisi - 2

Türkiye Cumhuriyeti iktisadi ve mali açıdan iflas etmiş bir yapı üzerine kurulmuştu.  Kişi başına düşen millî gelir 50 doların altındaydı.  Cumhuriyetin kurucuları dış borçların millî gelirin çok üzerinde olmasının yol açtığı vahim sonuçları gördüklerinden bu yanlışı tekrarlamamaya büyük özen gösterdiler. Ancak çok mecbur olunduğunda bu yola baş vurdular.

Çok Kısa Bir Özet Olarak - Dünden Bu Güne Türkiye Ekonomisi

Bağımsız bir devletin varlığını koruyabilmesi, millî hak ve çıkarlarını savunabilmesi iktisadi gücüne ve imkanlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Bunun en somut örneğini Rusya sergiliyor, Ukrayna’ya saldırısı üzerine Batılı ülkelerin uyguladığı ağır yaptırımlar karşısında zengin enerji kaynaklarına sahip olmasaydı kesinlikle ayakta kalamazdı.

ŞİÖ Batı İle İlişkilerimize Alternatif Olabilir mi?

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) 1996 yılında Rusya ve Çin ekseninde Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın katılımıyla “Şanghay Beşlisi” adıyla kuruldu. Güvenlik temelli, insan hakları, hukuk devleti gibi evrensel değerlere ilgi göstermeyen bir kuruluştur. Önce Özbekistan’ın daha sonra Hindistan, Pakistan ver İran’ın da katılımıyla genişledi. Üye olmamakla beraber çeşitli adlarla örgüt toplantılarına katılan bizim gibi çok sayıda ülke var. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen ay Semerkant’ta yapılan toplantıya Putin’in davetlisi olarak katıldı. Toplantı sonrası dönüş yolculuğu sırasında bu örgüte üye olma isteğini bir kere daha açıkça ifade etti. Ancak bu konuda kararı üye ülkeler değil iki mihver devlet, Rusya ve Çin verecektir.

Doğu Türkistan Türklüğü Yok Edilmek İsteniyor

Çin’in 19'ncu yüzyılın yarısından bu yana en önemli hedefi Doğu Türkistan'ı ele geçirip bir Çin eyaleti haline getirmektir. Türk Dünyasının, tarih ve medeniyetimizin en önemli merkezlerinden biri olan Doğu Türkistan halkı, bu siyasal zorbalığa, askeri haydutluğa her zaman bütün gücüyle karşı koydu.

Pan-Helenizm Ütopyası Yunanistan’ı Yeni Bir Maceraya Sürükler mi?

Yunanistan’ın, bağımsızlığını kazandığı 1827 yılından bu yana, kısa süren az sayıdaki ara dönemler hariç Türkiye politikası daima düşmanca olmuştur. Bunun bazı siyasal gerekçelerinin yanında hamasi duygularla beslenen ideolojik nedenleri de var. Siyasi görüş ve düşünceleri farklı da olsa Yunan halkının çoğunluğu iki yüz yıldır Pan-Helenizm ütopyasını benimsemiştir.

İsmail Kahraman’ın Konuşmasının Arka Plânı

İsmail Kahraman’ın şehirlerin kurtuluş günlerinin kutlanmasını eleştiren sözleri, özellikle “İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim, İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül kim demiş? Ne münasebet, Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarını birkaç misli aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki.” demesi, bu tarz kutlamaların “ben esirdim, köleydim, esaretim bitti diye ikrarda bulunmaktır, bu küçüklük kompleksi verir” ifadesi büyük tepki topladı.