Tarihsel süreçte toplumlar bulundukları yerde kalmazlar, konumlarını sürekli değiştirirler. Toplumların yapı değiştirmeleri, olumlu yönde büyümeye dönük olduğu gibi, olumsuz yönde küçülmeye dönük de olabilir.
Dünyanın her şehrinde, kalabalıklarla birlikte yaşayan, ancak kalabalıkların rüzgarına kapılmayanların oluşturdukları, bilgi ve bilgelik adaları vardır. Bir bilge gönül zengininin, çekim alanında oluşan, korkudan ve karamsarlıktan uzak, bilgi ve bilgelik adalarında, insanlar iç dünyalarıyla birlikte, dış dünyalarını da zenginleştirirler. İç dünya güzelleşirken, dış dünya çirkinleşmez.
Dünyadaki gelişmeler girişimcileri, astronotların uzaydan dünyayı gördükleri gibi, küçük bir küre olarak görmeye zorluyor. Dünyanın cıvıl cıvıl bir bütün olarak algılanması, başta girişimciler olmak üzere, her alanda mükemmeli arayanlara, geleceği sorgulamaya götürüyor. Girişimciler için mükemmel olmanın değişmez ve her yerde aynı sonuçları veren bir formülü yoktur. Ancak dünyanın neresinde olursa olsun, her girişimcinin, aşağıda sıralanan değişmez özellikleri vardır.
Toplumları korkuları ve düşmanlıkları büyütenler değil, sevgileri ve dostlukları büyütenler değiştirirler. Sevgiler camilerde, dostluklar da çarşılarda büyütülür. Cami ve çarşı arasında sevgi ve dostluk alışverişinin olmadığı toplumlarda, korkuların ve düşmanlıkların önüne geçmek mümkün değildir.
Eğitim düzeyi ne olursa olsun, internet düz kare dünyada herkese sınırsız öğrenme kapıları açmıştır.
Girişimciler dünyaya en geniş açıdan bakan vizyonları, geçmişten geleceğe uzanan misyonları, ekonominin bütün alanlarını dönüştüren kuruluşlarıyla, kendi ülkeleriyle birlikte, bütün ülkeleri dönüştürmenin, yolunu gösteren kutup yıldızlarıdır.
Edebiyatçı hayatın bütün boyutlarında, güzel olanı arayandır. Güzellikte sınır tanımayanlar, güzellik arayanların öncüleri olurlar. Çok boyutlu edebiyat dünyasının kapıları, düşünce ve eylemleriyle, güzel olmasını bilenlere açılır.
Temsili demokrasilerin katılımcı demokrasilere evrildiği bir dönemde, bütün insanları ilgilendiren can alıcı konularda, kamuoyuna başvurmak, kusursuzluğu arayan yönetimlerin, en önemli görevlerinden biri olacaktır.
Bayram günlerinde hem iğneyi hem çuvaldızı başkalarına değil kendine batırmasını bilenlere dünyada bayram günleri özeleştiri günleridir.
Pozitivist paradigmanın çöktüğü ve kutsal kültürden beslenen geleneksel düşüncenin hayatın merkezine yeniden yerleştiği bir dünyada, bilgelik ve liderlik, büyük önem kazanmaktadır.
Türklerin Asya'dan Avrupa'ya yürüyüşlerinde, Fatih'in bütün Müslüman devletlerin “Kızıl Elma”sı olan İstanbul'u alması, dünya tarihinde köklü dönüşümlere yol açmıştır. İstanbul'un Türklerin eline geçmesiyle, Roma İmparatorluğu ömrünü tamamlamıştır, “Ortaçağ” sona ermiş, “Yakınçağ” başlamıştır. Doyma bilmez bilgi ve bilgelik arayıcısı olan Fatih, dünyanın ilk ve tek “çağ açan” ve “çağ kapayan” sultanıdır.
Habil’den ve Kabil’den beri, bütün insanlığı kucaklayan Müslümanlar, yönetimde adalet başta olmak üzere, değişmeyen değerleri savunma yolunda, canları pahasına doğruların yanında yer almışlardır.
Dünyada gösteriş tüketiminin anavatanı Amerika'nın Los Angeles kentidir. Gösteriş tüketimi bir yanında Hollywood, bir yanında Disneyland olan Los Angeles'tan, televizyon dizileriyle, sinema filmleriyle bütün dünyaya ihraç edilmiştir.
Ekonomik krizlerin siyasal, siyasal krizlerin ekonomik krizlere, yol açtığı dönemlerde, geçmiş yıllarda çözüm kaynağı önlemler, sorun kaynağı önlemlere dönüşürler. Yeni önlemlerle aşılması gereken krizler, taşıdıkları yıkıcı tehditlerle birlikte, her zaman bulunmaz fırsatlar getirirler. Toplumların geçmişten geleceğe akan, çalkantılı yapılarında tehditleri fırsatlar, fırsatları tehditler izler. Tehditlerdeki fırsatları yakalayanlar başarılı olurlar.
Yoksullar gibi yaşamak bir erdemdir, ancak yoksulluk bir erdem değildir. Sağlıklı toplumlar, bütün kesimlerin, en varlıklılar gibi değil, en yoksullar gibi yaşamaya özendiği toplumlardır.
Oluşan dünyada bütün ülkelerin, yardımlaşmada ve dayanışmada, bir bedenin uzuvları gibi, akıl ve gönül birliği yapmaları için, kültürde ve ekonomide yeniden yapılanmalara ve köklü dönüşümlere ihtiyaç vardır.
Her yılın bir ayı, oruç ayıdır. Oruç ayı sonu bayram olan aydır. Oruç ayında ekilenler, bayram gününde biçilir. Bu yüzden, oruç ayı yardımlaşmanın, dayanışmanın, paylaşmanın doruk noktasına çıktığı aydır. Oruç ayında, bilgiler, hizmetler, ürünler paylaşılır. Bayram günlerinde kapılar, gönüller, sofralar herkese açılır. Bayramlarda, karşılık beklemeden verenlere, karşılıksız verilir.
Gösterişten uzak, hayattan kopmadan, kendi dünyasında yaşayan Anadolu kadını, kurumsallaşmış baskılara aldırmadan, hayatı anlamlı kılmasını bilmiştir. Anadolu kadınları, dayandıkları ekonomik ve kültürel temelleri güçlendirmek için, hızlı bir dönüşüm yaşamaktadırlar.
Türklerin üç kıtada coğrafyalarının çok geniş ve çok zengin olduğu, bir Anadolu insanı Saraybosna'da doğmuş, Bağdat’ta eğitimini tamamlamış, İstanbul'da da çalışmıştır. O dönemlerin insanlarının coğrafyaları gibi, düşünce ve eylem dünyaları da zengindir.
Cezayir''de, Irak''ta, Afganistan''da, Suriye''de,Sudan''da, Libya'da Türkiye'de insanlar ölürken, Batı dünyası tepki göstermekte her zaman gecikmiştir. Çünkü Avrupa''da, iki binli yılların başında, doruk noktasına ulaşan bir ''İslam korkusu'' vardır.