İnsan topluluklarını ‘millet’ hâline getiren en önemli unsur ‘kültür’dür. Kültürün orta direği ise dil ve dindir.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber (sav) Efendimiz, o dönemde kullanılmakta olan Kamerî takvime göre Rebiü’l-evvel ayının 12. gecesi dünyaya geldi. Miladî takvime göre 571 yılında Nisan ayının 20. günüdür. O günün yıldönümleri İslâm Âlemi’nde, Mevlid Kandili olarak kutlanmaktadır.
İnsan topluluklarını ‘millet’ hâline getiren unsurların başında dil ve din gelir. Dil bozulursa, millet dağılır, insan toplulukları hâline dönüşür. Bu sebeple dilimiz Türkçeyi hassasiyetle korumak mecburiyetimiz vardır.
Rasim Cinisli ’nin de belirttiği gibi ‘ Hâtıra yazmak, netâmeli bir iştir …’
Türkiye’de fanatik Ermeni yalanlarını, oyunlarını ve hilebazlıklarını en iyi bilenlerden ve bildiklerini ‘ açık büfe ’ gibi internet sitelerinde ilgililerin istifâdesine sunan Şükrü Server Aya , tek neferi kendisi olan muzaffer bir ordunun komutanıdır.
Dış politikada her konu önemlidir ve önceliği vardır. Konulardan bir kısmı ele alınıp diğerleri beklemeye terk edilemez.
Sağlık; Cenab-ı Allah’ın, insanoğluna ihsan buyurduğu en büyük nimet.
Dış politikamızı özetleyen, slogan şeklindeki şu iki cümle, sık sık kullanılır. Birincisi: ‘ Yurtta sulh, cihanda sulh ’ İkincisi: ‘ Bizim, kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Başkalarının da toprağımızda gözünün olmamasını arzu ederiz’
Kültür, bir milleti, diğer milletlerden ayıran özelliklerin toplamıdır. Bu toplam içerisinde en önemli iki unsurdan biri din ise, diğeri dildir. Türk milleti tarihte; vatanını, bayrağını ve hatt a d inini değiştirmiş, dilini asl a d eğiştirmemiştir.
Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) organizasyonuna üye olmak istediğine dair başvurusu ile ilgili görüşmeler 28 Eylül 1959 tarihinde başladı.
Eskiler ‘ Âdab-ı Muaşeret Kaideleri ’ diyorlardı. Günümüzde ‘ Görgü Kuralları ’ olarak anılıyor. İsmi ne olursa olsun bu kavram, bir arada yaşayan toplum fertlerinin daha rahat, daha huzurlu ve zevkli yaşamalarını sağlamak maksadına yöneliktir.
Geçen yıl, internet sitelerinden birinde, Dr. unvanlı bir hanımefendi, aşağıdaki yazıyı yayınladı. Mevzu ile alakalı olarak kendisine sorduğum soruları cevaplandırmadı. Yazıda ileri sürülen iddialar, günün moda tâbiriyle bilgi kirliliğine sebebiyet vermiştir. Dr. Unvanına bakıp da doğru bilgiler verildiğini zannedenlere, meselenin doğrusunu yazmanın vazife olduğunu düşünüyorum. Yazısı, (imla hatâları ve dilbilgisi yanlışlarına ilişilmeksizin) aşağıya alınmıştır. İyi okumalar efendim.
Her ne kadar kültürümüze girmiş, dilimize yerleşmiş iseler de ‘ mit ’ ve ‘ mitoloji ’, bize ait kelime ve kavramlar değildir. Bizim halk hikâyelerimiz, efsânelerimiz ve destanlarımız var.
Ücret alınır, eşya alınır, gıda maddesi alınır. Lokantada veya evde yemek alınmaz, yemek yenilir.
Ev alma, komşu al! özdeyişini prensip hâline getirmiş bir kültürün mensuplarıyız. ‘ Komşuyuz fakat akraba gibiyiz .’ Sözünü sık sık duyarız. Günümüzde geçerliliği kalmamış bir sözümüz vardı: ‘ Komşu, komşunun külüne muhtaçtır .’ Denilirdi.
Bir Kurban Bayramı’nı daha idrak ediyoruz. Şükürler olsun! Daha nice bayramlara; sevdiklerimiz ve sevenlerimizle, sağlık ve mutluluk içerisinde ulaşmayı Cenab-ı Allah hepimize nasip eder inşallah.
Nikâh, İslam hukukuna göre; bir erkekle bir bayanın, birlikte yaşamalarına ve karşılıklı yardımlaşmalarına imkân veren ve taraflara karşılıklı hak ve sorumluluklar yükleyen sözleşmedir.
Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk edebiyatının da ilk örnekleri destanlardır.
Bir milletin, milletler câmiasında mümtaz bir mevkiye sâhip olmasında, o milletin yetiştirdiği büyük ilim, fikir ve müsbet mânâda aksiyon adamlarının mühim bir yerinin olduğu muhakkaktır.