Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Âdile Sultan’ı Bilir misiniz?

(İKİNCİ VE SON BÖLÜM)

Pek de makbul bir adam olmayan eşinin çapkınlıklarını büyük bir sabır ve asâletle karşıladı. Dört çocuğundan hayatta kalan tek evlâdı Hayriye Sultân’ı genç bir kadın iken kaybetmesiyle yıkıldı. Kızının ölümünden sonra yazdığı uzun şiirin son mısraları:

Gülmedi ömründe, hiç görmedi zevk u rahatı 
Gül gibi açılmadan soldu vücûd-u devleti 
Bulmayıp derdine derman, etdi âhir rıhleti       
Adile, Firdevsi me’vâ eylesin ona ilâh

Yakışıksız davranışları sebebi ile Padişahtan ağır azarlar işiten, tenzil-i rütbe ile cezalandırılıp kendisinin hatırı için birkaç kere affedilen çapkın kocasının ölümüne de çok üzüldü. Mehmed Ali Paşa’nın dillerde dolaşan çapkınlığını biliyordu. Şehirli bir hanım kıyafetine girerek eşini gözlemekten de kendini alamamıştı. Kâğıthâne’de yüzü kapalı olarak arabası ile dolaşırken kocasının çapkınlığının hedefi olmuş, ondan çok tatlı sözler ve çeşitli iltifatlar da işitmişti. Bu çok zarif ve güzel Sultan, kalbi fazlasıyla incinmiş sarayına dönerken elinde kendisini tanıyamayan eşinin arabasına attığı bir çevre de vardı. Paşa biraz geç olarak yatak odasına girdiğinde o meçhul güzele attığı çevreyi yastığının üzerinde görünce acaba utanmış ve üzülmüş müydü?

Adile Sultan Hırka-i Şerifi ziyaret ettiği günlerden birinde bir başka acı sürpriz daha yaşamıştı. O devirlerde ayıp sayılmadığı için abdest almak ihtiyacı ile arabasını civardaki bir konağın önünde durdurarak bu arzusunu dile getirince konağın çok güzel hanımefendisi ve hizmetkârları tarafından büyük bir misafirperverlikle buyur edilmiş, çeşitli ikramlarla da ağırlanmıştı. Âdile Sultan gitme vakti gelince kendi ismini gizleyerek konağın sâhibesinin adını sormuştu. Kahredici cevap ise: ‘Cariyeniz Kaptan-ı Derya Mehmed Ali Paşa’nın zevcesiyim’ olmuştu. Sultânın ne hâle geldiğini, perişan olduğunu yanındakiler anlamıştı ama o büyük bir soğukkanlılıkla konağın güzel hanımına teşekkür ederek sarayına dönmüş Paşaya da tek kelime söylememişti. Âdile Sultân’ın hayatını kitaplaştıran Ferda Mazak O’nun bu tavrını ‘Bütün rivâyetler, bizi onun Adile Sultân’a lâyık bir eş olmadığı düşüncesine sevk etmesine rağmen Sultân’ın divânında Mehmed Ali Paşa’yı anlatan dizeler, bu konuda kesin bir şey söyleyebilmeyi zorlaştırmaktadır. Kim bilir belki de bu satırlar ölenlerin ardından onları iyilikleri ile anma geleneği ile sevgi ve şefkatin birleşmesi neticesinin ortaya koyduğu güzelliklerdir.

…..

Sevdiği kişilerle yaptığı şehir gezintilerine eşini ve kızını kaybettikten sonra son verdi. Kendisini artık tamamen hayra ve ibâdete adadı. Yalnız kaybettiği çocuklarının ve eşinin, babasının kabirlerini ziyâret etmek için dışarı çıkıyordu. Bu ziyâretlerine ekseri türbe ziyaretleri eklenir yol üzerinde karşısına çıkan fakir fukaraya önceden hazırladığı çıkınları dağıtıyordu. 1809-1917 yılları arasında hanım sultanlar tarafından kurulan 5 vakıftan birisi de Âdile Sultan’a aittir.

Kaynak: Hicran Göze: Türk Kadını. Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2007. s: 174-182