Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yasayan iki erkek kardeş vardı. Günlerden bir gün bu iki kardeş arasında bir anlaşmazlık baş gösterdi. İki kardeş arasında o zamana değin ilk kez görülen anlaşmazlık, giderek büyüdü ve kardeşler arasında ayrılığa neden oldu.
İşte okurken, yazarken, ders verirken ve hayatımı sürdürürken alışkanlık haline getirdiğim temel ilkelerden bazıları. Bu ilkeler benim dünya görüşümün temelini oluşturuyor ve hayatımı kolaylaştırıyor.
“Bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır...” Tolstoy,
Saygı kelimesini çok seviyorum. Saygı, önce kendimizle başlıyor. Kendimize saygı duymuyorsak, başkasına veya başka şeylere de duymayız.
Acaba başkalarında uyandırdığınız duygular sizin istediğiniz duygular mı? Daima eleştirel davranıyorsanız insanların ruh halini nasıl etkilersiniz?
- Mü'minin Miracıdır. - Müslümanın Alâmet-i Farikasıdır: Yüce Rab'bimiz, Kutsal Kitabımızın birçok yerinde defalarca: "Namazı vaktinde ve dosdoğru kılın" diye emrediyor.
İnsanlarla, uyum, anlayış, uzlaşma içinde ilişki nasıl kurabiliriz? Hangi insana kendimizi yakın hissederiz? İnsanlara yakışır şekilde, dostça bir ilişki kurmak çok mu zor?
Rabbimize şükürler olsun, bir İslam Ülkesinde ve mü'min bir ana- babadan dünyaya gelmişiz. Akil baliğ olunca, ömür boyu yaşayacağımız, Yüce dinimizin tüm gereklerini öğrenmemiz gerekiyordu.
• Kendimizle ve çevresine ilgili farkındalığımızın artması, • Olaylara ve insanlara daha geniş bir perspektiften bakabilmemiz, • Daha az az yargılıyor olmamız,
İlim - irfan sahibi bir dedeye, İyi kalpli bir genç gelir. - Dedeciğim, kalbimi darlandıran ve beni üzen bir problemim var. Size arz edebilir miyim? - Tabi arz edebilirsin yavrum. Buyurun sizi dinliyorum.
Konu başlığı ile ilgili, Goethe’nin, İbn-i Haldun’un ve David Servan- Schreiber'in şu sözlerinin yorumunu siz çok değerli dostlarıma bırakıyorum.
Şüphesiz vardır. Bazı insanlar, hiçbir şeyden şikâyet etmezler, her zaman tatminkâr ve her şeyin iyi tarafını görürler, Yakınlarının başlarına bir hastalık veya bir bela geldiği zaman onları teselli ederler. Bilgelik onların mizaçlarına kazınmış gibidir. Bu kişiler bilgeliği doğuştan içlerinde taşırlar. Yaşadıkları hayatı düşünür ve düşündüklerini yaşarlar.
Şefkat, birisine yardım etmek amacıyla sevecenlikle yaklaşmadır. Başka bir ifadeyle şefkat, birisini korumaya çalışırken hissedilen sevgi ve merhamet, acıma duygusudur.
Kur'an'ın her tarafında: - Ey Muhammed. - Ya Muhammed.
Düşüncelerimizin yalnız bizim üzerimizde değil, başkalarının üzerinde de büyük bir etkisi vardır. Kötü bir düşünce gerçekten de zihnimizi ve yüreğimizi karartan bir zehir olabilir. Zihnimizin ürettiği bir enerji olarak başkalarına da tesir edebilir.
Kule, helikopter pilotun soruyor: - Uçağı gördün mü? - Gördüm.
Bütün alışkanlıklar önceden şartlanmanın sonucudur. Bunlar hiç de doğal değildir. Bu alışkanlıkların hiçbiriyle doğmadık. Bunların her biri bize yapışıp kalmış yeni bir programla değiştirilebilecek olumsuz programlardır.
Müşteri memnuniyeti, “müşterinin ihtiyacının giderilmesi ve isteğinin karşılanması sonrasındaki tatmin oranıdır. Müşteri memnuniyeti kavramını, müşterinin aldığı hizmetlerden memnun kalma düzeyi” olarak da tanımlayabiliriz.
Hiç düşündünüz mü? Neden bazı insanlar diğerlerine göre daha mutlu, daha üretken ve daha doyumlu? Farkı doğuran ne? Şans mı? Kader mi? Cevabı bulmaya çalışalım. Öncelikle kendimizle nasıl konuştuğumuza bir göz atalım.
“Çocuklar yağmura benzer. Onları bir kaba koymaya çalışmayın. Toprak olun.” (Anonim)