Târihten Destana Akan Duyarlılık - 2

Tural Hoca’nın eserlerinde çokça kullanılan kelime ‘ Kavram ’dır: ‘Târih’ kavramı, ‘Anlatmak’, ‘Kahramanlık’, ‘Destan’, ‘Takhiye’ ve diğerleri…

Târihten Destana Akan Duyarlılık

Aziz ve Muhterem dost Sâdık Kemal Tural: Türk Dili ve Edebiyatı profesörü olmakla birlikte, ‘ uzman ’ denilecek ölçüde târihçidir. Gıpta edilecek ölçüde sosyoloji ilmine vâkıftır.  Mükemmel bir edip, aynı ölçüde hatiptir. Fikir üreten bir mütefekkirdir. Bu sebeple aynı zamanda felsefe ile de bağlantılıdır.

İkinci Gazi Giray Han’ı Bilir misiniz? - 3

Gazi Giray Han, iyi bir eğitim görmüştü. Coğrafya ve matematik konularında âlim ölçüsünde bilgi sâhibi idi. İslâmî bilgileri de çok derindi. Güzel sanatlardaki yeteneği şaşırtıcı ölçüdeydi. 1603 – 1604 yıllarının kış mevsiminde, Osmanlı Ordusu'nun Belgrad Seferi'ne iştirak ettiği sırada, Rab Kalesi kuşatması için Peçoy'da kışladığı zaman, târihçi İbrâhim Peçevî'ye, kitabet ve hattatlık konusunda ve hattat kalemlerinin kesilmesi işlerinde, hocalık yapmıştı. Nakış ve kâr türünde, ancak usta müzisyenlerin cesâret edebileceği besteler yaptı. Hepsi üstün sanat değeri taşıyan 50 kadar bestesi vardır.

İkinci Gazi Giray Han’ı Bilir misiniz? - 2

Üç ay sonra Sinan Paşa sadrâzamlıktan azledilince, Kırım'ın önde gelen devlet adamları, Gazi Giray'ın tekrar han tâyin edilmesi için İstanbul'a başvurdular.  İkinci Gazi Giray, tahttan ayrılışından 4 ay sonra tekrar Kırım Hanlığı tahtına oturdu. İkinci dönem hanlığı, 1608 yılına kadar 12 yıl 3 ay devam etti. Bu süre içerisinde de Osmanlı Devleti'nin hizmetinde oldu. Zaman zaman hizmetinde aksamalar, yetersizlikler gözlendi ise de sadâkatten asla uzaklaşmadı. 1602 yılında, mevsimin kış ve hava şartlarının çok ağır olmasına rağmen, İstanbul'un isteği üzerine ordusu ile Macaristan'a hareket etti. Kış mevsimini av partilerinde ve şiir yazmak, şiirlerini bestelemekle değerlendirdi. Kış bitip savaş hazırlıklarına başlandığında Osmanlı ordusundaki komutanlar arasında yaşanan sürtüşmeleri gerekçe göstererek Kırım'a döndü.

İkinci Gazi Giray Han’ı Bilir misiniz?

Kırım Hanlığı 1441 yılında kuruldu. 8 Nisan 1783 târihinde Ruslar tarafından işgal ve ilhak edilmesine kadar hanlık tahtı 75 defa (1) sâhip değiştirdi. (Melek) Hacı Giray, İkinci Gazi Giray, Sofu (Dördüncü) Mehmed Giray, İkinci Devlet Giray, İkinci Mengli Giray, Arslan Giray, Kırım Giray, Maksud Giray, Dördüncü Devlet Giray, Şâhin Giray; Kırım tahtına ikişer defa oturdular. Nur Devlet Giray, Mengli Giray, Canbek Giray, Üçüncü Mehmet Giray, Birinci Kaplan Giray, Üçüncü Selim Giray; üçer defa, Hacı Selim Giray ise dört defa han tahtına oturdular.  Bu sebeple Kırım'da Hanlık tahtına oturanlar toplam 50 kişidir.

Gezdiklerim Gördüklerim 3

 Soykırım müzesinin abidevî kapalı bölümünü ziyâret ettikten sonra, katledilen insanlara âit kemik yığınlarının bulunduğu kapalı (Azerbaycan Türkçesiyle ‘bağlı’) bölümü görmeyip bütün şehitlere duâ ederek müzeden ayrıldık. Öğle vaktine çok yakın bir zamanda Küba’nın târihinde önemli bir yer tutan ‘Cuma Mescidi’ olarak anılan câmiye giderek öğle namazını cemaatle edâ ettik.

Gezdiklerim Gördüklerim 3

Bu ziyÂretlerden sonra, yaklaşan ikindi namazını eda etmek için Kız Kalesi civarında küçük halı satan işyerine girerek genç halıcıya yakında mescid olup olmadığını sorduk. 20-25 yaşlarındaki genç satıcı biraz ilerde iki küçük mescidin bulunduğunu, bir tanesinin ‘ Ehl-i Sünnet Mescidi ’ diğerinin ise ‘ Şia Mescidi ’ olduğunu belirtti. Bize en yakın olan Ehl-i Sünnet Mescidine giderken sağlı sollu sıralanmış, küçük turistik eşya satan esnafın ısrarla içeriye bakmamızı, hesaplı yerli malları olduğunu söylemeleri; işyerlerinin pek de iyi gitmediğine ve müşteri azlığına bir işâret teşkil ediyordu.

Gezdiklerim Gördüklerim 3

Sayın Vâli Murad Yıldırım’ın telif ettiği kitapta; gidilen ve görülen yerlerin sâdece sosyal meseleleri hakkında değil, iktisâdî hayatları hakkında da derinlemesine bilgiler var:

Gezdiklerim Gördüklerim 3

‘ Gezdiklerim Gördüklerim ’ isimli kitapla, Emekli Vali ve Yazar Murat Yıldırım yıllarca gezip gördüğü farklı coğrafyalardan elde edilen birikimleri ve unutulmaz hâtıraları, fotoğrafları ile birlikte okuyucuya sunuyor. 13,5 X 19,5 santim ölçülerinde 262 sayfalık eser, aynı isimle okuyucuya sunduğu kitapların üçüncüsü olmakla birlikte birinci ve ikinci ciltleri de ihtiva ediyor.   

Kitap Bağışı Gönüllüsü Hizmet Ehli Bir Kültür İnsanı: Sadettin Turhan- 3

Sadettin Turhan: Hepsi kabulümüzdür. Bağışlanan kitapları daha çok okul kütüphânelerine gönderdiğim için; roman, hikâye, deneme test kitabı, sözlük, atlas gibi kitaplar benim için daha kıymetlidir. Hiçbir kitabı atmıyorum onları da başka projelerde değerlendiriyorum.

Kitap Bağışı Gönüllüsü Hizmet Ehli Bir Kültür İnsanı: Sadettin Turhan-2

Sadettin Turhan: Net olarak ‘ hayır ’ diyebilirim. Resmî kuruluşlardan destek almak mümkün değil.  Yaptığımız işi bir vakıf çatısı altında gerçekleştirebilirsek belki cüz’i destekler bulunabilir. Tek başına şahısların yaptığı bu kabil hizmetler, doğrusu yardım ve destek bulunması için bir mânâ ifâde etmiyor.  Ancak şahsî ilişkiler sebebiyle hayırsever şahıslardan az miktarda destek temin etmek mümkün olabiliyor. Sağ olsunlar projeyi gördüklerinde ve sosyal medyadan tâkip ettiklerinde yapılan işin ehemmiyetinin farkına varıyorlar ve ellerinden geldiğince destek veriyorlar. Hepsine kalbî teşekkürlerini sunuyorum. 

Kitap Bağışı Gönüllüsü Hizmet Ehli Bir Kültür İnsanı: Sadettin Turhan-1

Sadettin Turhan: Öncelikli olarak bu sözleriniz ve teveccühünüz için teşekkür ederim. Sizler gibi bu işe ehemmiyet veren ağabeylerimizin ve kardeşlerimizin olması hâlâ bir şeylerin yapılması için geç olmadığını ve değerli olduğunu hissettiriyor. Teşekkür ederim.

Başkumandanlık Meydan Savaşı

30 Ağustos 1922: Dumlupınar'da 26 Ağustos 1922'de başlayan Başkomutanlık Meydan Savaşı , diğer adı ile Sakarya Meydan Savaşı’nda, Mustafa Kemal Paşa’ya bağlı Türk ordusu, General Trikopis'in emrindeki Yunan kuvvetlerini yenerek büyük bir zafer kazandı. Bu zafer, Kurtuluş Savaşı’nın neticesini belirledi.

Neşter ve Madalya

1960’lı yıllara kadar gazetelerde pehlivan tefrikaları olurdu. Bu tür yazıların bir hayli de tiryakisi vardı. Millî sporumuz güreşle alakalı haberler gazete sayfalarını süslerdi. İnsanlarımız, güreşçilerimizin olimpiyatlardaki başarılarıyla memnun ve mesut olurlardı. Köy ve mahalle duvarları, şampiyon güreşçilerimizin büyük boy fotoğraflarıyla süslenirdi. Şampiyon olan, madalya kazanan, güreşçilerimizin sayısı azaldıkça güreşle ilgili yazılar ve tefrikalar da azaldı.

Türklerin İnsanlığa ve İslâmiyet’e Hizmetleri

Türkler, insanlığın faydalanacağı bilgilerin üretilmesinde önemli görevler başardılar. Müslüman olmadan önce, savaş âletleri yapımında, demircilik, ziraat, hayvancılık, tıp ve sanat gibi alanlarda dikkate değer tecrübe sağlamışlardı. İslâmiyet’i kabul etmelerinden sonra gerek insanî gerekse İslâmî ilimler alanında önemli atılımlar gerçekleştirdiler. Medreseler ve diğer eğitim kurumlarıyla İslâmiyet’e hizmet ettiler.

‘Babam Misâfir İşçiydi’

Babalarının, fedakârca çalışmalarını anlatan 20 kişi ile yapılan sohbetlerin kitabı…                           Ömer Hünkâr Ilık’ın gayretleri ile hazırlanan kitap için Rotterdam Belediyesi destek verdi.

Alevîler - 3

İnancı sağlam bir Müslüman için rehber, Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimiz’in sünnetleridir. Her Müslüman gerek iyi niyetli gerekse kötü maksatlı, kendisine yapılan her telkini bu süzgeçlerden geçirmek mecbûriyetinde olduğunu bilmelidir. Bu mecbûriyete uyabilen Alevîler’in sayısı, hiç de az değildir. Onlarla Sünnîler’in anlaşmazlığı yoktur.

Alevîler - 2

İslâmiyet’in Kur’ân-ı Kerîm’den ayrılmayan değişik yorumları, Kaynağını Uluğ Türkistan’da Ahmed Yesevî’den (1093-1166) alan sevgi ırmağı; Hacı Bektâş-ı Velî (1209-1271), Sarı Saltuk (1369-1429), Yunus Emre (1238-1328), Geyikli Baba (1275-1350), Somuncu Baba (1331-1412) ve Hacı Bayram-ı Velî’den (1340-1430) oluşan kolları ile bizi kuşatıyor. Bu kaynaşmada, kendisi için tehlike vehmedenler, Türkiye Müslümanlarını, Sünnî - Alevî diyerek bölmeye çalışıyorlar. Bölücülere karşı Sünnîler ve Alevîler birleşmeli. Nerede? Diye sormaya gerek yok. Birleşme yeri bellidir ve tektir: Alevî - Sünnî çatışması çıkarmak isteyenlerin karşısında birleşilecektir. Bu birleşme, gerçekte ‘ aslına dönüş’ olacaktır. Çünkü başlangıçta hiçbir ayrılık - gayrılık yoktu. Birdik, birlikteydik.

Alevîler

Güzel vatanımızda yaşayan ve yaşamaya devam etmekte kararlı olanlar; farklı gruplara, değişik düşünce ve yorumlara değil, farklılıkların ayrılıklara dönüşmesine karşı çıkmalılar. İslâmiyet’in farklı renk tonlarının zenginliğimiz, dilediğimizi seçme hürriyetimiz olduğunu bilmeliler.

Simurg’un Gölgesinde İran

İranlılar tarafından ‘simurg’ Araplarca ‘anka’ biz Türklerde ise ‘zümrüd-ü anka’ olarak bilinen bir kuş cinsidir. İslâm tasavvuf ve sanatında geniş çaplı olarak yer alır. Efsânelere göre Kafdağı’nın tepesinde yaşamaktadır, çok parlaktır ve ona bakanların gözü kamaşır. Ayrıca insanlar gibi düşünür ve konuşur.