Toplumsal değerlerimiz bir bir yaşamımızdan kayıp gidiyor. Millet olmamızı sağlayan örflerimiz, adetlerimiz, geleneklerimiz, göreneklerimiz özetle; insanlık vasıflarımız ne yazık ki vurdumduymazlığın kurbanı ediliyor.
Dün 25 Kasım. Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü. Bu anlamlı günde dünyanın çoğu köşesinde kadına şiddete karşı dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için çeşitli etkinlikler yapılacak, yürekleri soğutacak sözler verilecek, günün anlam ve önemini belirten hamasi nutuklarla gün savuşturulacak.
Devlet geleneğimizin temel felsefesi olan “ İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışına rağmen ne yazık ki insanımızı yaşatma da yeteri kadar başarılı değiliz.
Emperyalist güç odaklarının yer altı ve yer üstü zenginliklerine göz diktikleri ülkelerde iç savaş çıkararak onları güçsüz ve muhtaç duruma düşürme projeleri ne yazık ki dün olduğu gibi bu günde devam etmektedir.
Ülkeyi yöneten kadroların aileleri ile birlikte televizyonlardaki haberleri izleyip izlemediklerini elbette ki bilemeyiz.
Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı tarafından sahnelenen “Uca Dağlar” isimli geleneksel dansla anlatı programı tabir yerindeyse nefes kesti.
Katil İsrail, ağa babası ABD desteğiyle iki yıldır Gazze’de taş üstünde taş bırakmadı. 50.000 ‘den fazla insanın öldüğü, açlığın sefaletin kol gezdiği Gazze’de ki trajedi, dünyanın gözü önünde yaşandı.
İnsan olmamızın en somut göstergelerinden biri vicdan denilen yüce bir duyguya sahip olmamızdır. Victor Hugo, vicdanı “tanrının içimizdeki sesi” olarak tarif etmektedir.
Okullar, 8 Eylül Pazartesi günü yaklaşık 20 milyon öğrenciyle eğitim ve öğretime başlayacak. Eğitimde fırsat eşitliğinin sözde olduğu ülkemizde, Karayazı’da okuyan öğrenciyle, paralı kolejlerde okuyanlar aynı kulvar da koşacaklar.
Yarım asra yakındır işletmekte olduğum eczaneme her gün onlarca insan gelir.
A. Mumcu Camisi imamı Hüseyin Çelebi Hoca her gün ikindi namazından sonra farklı surelerden ayetler okuyarak meallerini verir ve harika anlatımıyla cemaati bilgilendirir. Bu kısa sohbette ilahi mesajların bize neler ifade ettiğini zevkle dinler ve öğreniriz.
Muharrem ayının 10’uncu günündeyiz. 1385 yıl önce Kerbela’da işlenen katliamın hatırlandığı, acıların paylaşıldığı ve hatırlandığı bu günde canlarla bir arada olmayı tercih ettik.
Emperyalist Yahudi- Evanjelist ittifakı, hak hukuk tanımadan dünyayı tehdit ediyor.
Hapishaneler tıka basa dolu. Etraf, suçlu ve suç işleme potansiyelli çirkeflerle dolu. Siyasetin dili şiddet içeriyor. Vatandaş zıvanadan çıkmış, sataşmaya bahane arıyor. Haberleri izlemek yürek istiyor.
Kurban Bayramı yaklaşıyor. Allah’a yaklaştıran kurban ibadeti için samimi Müslümanlar hazırlıklarını yaparlarken Allah ile aldatma ustaları da kurban piyasasında yerlerini aldılar.
Uzun yıllardan beri, Erzurum’u dünyanın en önemli kış sporları merkezi haline getirmek, turizm konusunda iddialı bir konuma taşımak, potansiyellerini değerlendirmek, istihdam alanları oluşturmak için şehir olarak uğraşmaktayız.
Hemen hemen her şehirde içinde bulunduğu toplumun dertleri, sıkıntıları ve beklentileriyle kendini sorumlu tutan gönül insanları vardır.
Erzurum gravürlerinde Yakutiye Medresesinin yakınında bir çeşmenin varlığından haberdarız. Rivayet edilir ki bu çeşmenin altın kaplamalı güzel bir tas’ı varmış.
Zaman, dağların sırtındaki kar gibi eriyip gidiyor. Çocukluk yıllarımızda farkına varmadığımız zaman mefhumu, yaş kemale erince kendini iyice hissettiriyor.
Ramazan ayının geleneksel iftar davetleri, ekonomik sıkıntılara ve tasarruf tedbirlerine rağmen hız kesmeden sürüyor.

