Ermeni Meselesi- 1

4 gün sonra çığırtkan Ermeniler, sözde ‘ tehcir ’ olarak andıkları, ‘ sevk ve yerleştirme operasyonunun 900. yıldönümü vesilesiyle gürültü kirliliğine sebebiyet verecek. 1.500.000 Ermeni’nin katledildiği yalanını ile dünyâyı ayağa kaldırmaya çalışacak. 

Teftiş Yalnızlığı

Ben dosyaları, not defterimi vs. topluyordum ‘ Fazlı Bey bırak kalsın .’ dedi. O anda Pazarlama Dâiresi Başkanlığından alındığımı anladım. Arabaya binene kadar konuşmadı. Araba binince şoföre ‘ Ankara'ya gidiyoruz .’ dedi. Valizlerimizi sabahtan bagaja koymuştuk. Uzun süren bir sessizlikten sonra ‘ Arkadaşlar ikiniz de başkanlıktan alınmışsınız .’ deyince, ben elimde olmadan gülmeye başladım.

Teftiş Yalnızlığı

Fazlı Köksal ‘ Teftiş Yalnızlığı ’ isimli eserinin 480 sayfalık birinci cildinde, 1982’den 1998 yılına kadar Türk Telekom’da devam eden görevi sırasında karşılaştığı olayları objektif bir şekilde anlatmıştı. Yönetimin yer yer zâfiyeti, personelin cin fikirliliği neticesinde, bir kısmı da göze batacak kadar ortada, apaçık, âşikâr gerçekleştirilen suiistimaller son derece ilgi çekici olaylar, yolsuzluklar yer alıyordu.

Düşündükçe/ 29

Kimsenin derdi, dîğerininkine uymuyor...Yeni değil, kâinat kurulalı beri, bu, böyle!... Benim kendi derdim bile öyle!.. Bir günüm değil, bir anım bile, bir diğeriyle aynı değil!.. Dert önde; biz, peşindeyiz...

Erzurum Aşığı Bir Koca Yürek (Tahsin Bayramoğlu)

Hemen hemen her şehirde içinde bulunduğu toplumun dertleri, sıkıntıları ve beklentileriyle kendini sorumlu tutan gönül insanları vardır.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 9

Dilin en sırlı, özel, güzel işlevi genel olarak nazım, özel olarak şiir adlı farklıca bir iletişim kurmasıdır. İlgi ve etki uyandırıcılık güzel ve bir ölçüde örtülendirilmişlik taşıyan şiirdeki dil, kelimelerdeki ses, anlam ve çağrışım halkalarına bağlı bir iklimdir.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 8

Şâir ise, bu ünvanlara bağlı insanların özelliklerinden bazılarını yansıtan, duygu ve hayalleri bakımından coşkunluk gösteren, dilin inceliklerini arayan bir yansıtıcıdır. [1] Duygular ve hayaller, şairin iç beninde fikir nitelikli hükümlere yol açınca onlara en özel, güzel ve beğenilir bir düzenleme kazandırılıyor.   [1] Genel olarak nazmın özel olarak da şiirin âhenk ve şekil bilgisi ile bediî tefekkürü dokuyan söz ve anlam sanatlarına, bunların bağlı olduğu kavram bilgisi konusunda bağımsız kitaplar ayrı, sözlükler ayrı birer kaynaktırlar. Çankırılı Ahmet Talat’ın, Ali Nihat Tarlan’ın ansiklopedik nitelikli sözlüklerini kullananlar neredeyse hiç kalmadı. Kavram bilgisi konusunda Kubbealtı’nın yayını üç ciltlik Misalli Büyük Türkçe Sözlük , A.K.M Başkanlığı’nca hazırlatılan 6 Ciltlik Türk Dünyası Edebiyat Kavramları ve Terimleri Sözlüğü uzman sayılanların bakması gereken eserlerdir. Ayrıca, L. Sami Akalın’ın, Hikmet Akdemir’in, Yılmaz Soyyer’in, Numan Külekçi’nin, İsa Kocakaplan’ın, Leyla Akgün’ün ansiklopedik nitelikli sözlük çalışmalarından da yararlanılabilir.

Alevî-Sünnî Meselesi - 2

Alevîler, Hazret-i Ali’ye, yalnızca ‘Ali’ denilmesini hoş karşılamıyorlar. ‘ Hazret-i Ali ’ denilmesini istiyorlar. Muaviye’ye de ‘ Hazret-i Muaviye ’ denilmesinden rahatsızlar. Bu mâsum isteğin, bütün Sünnîler tarafından saygı ile karşılanması ve uygulanması çok kolay ve gereklidir.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 7

Hangi din, inanç, mezhep, tarik ve cemaatten olurlarsa olsun mecnun, meczup veya akıllı görünümlü vahiy inkârcılarının da cinlerle ilişkiler kurabildiği söylentisi yaygındır; medyumların bir kısmının ve büyücülerin her toplumda ve inanışta varlığını devam ettirdiği inkâr edilemez. [1] Bu türden vahiy dışılıklarla yaşayan, fikir ileri sürenler, inançları bilgiye ve samimiyete dayalı insanları ötekileştirip dışlama, etkisizleştirme, yetkisizleştirme konusunda çabalar gösterirler.   [1] Musevi veya Hristiyan yahut Müslüman  bazı insanların geçmişten gelecekten haber verdikleri, büyü, sihir yaptıkları bilgisi, binlerce  yıldır bu coğrafyanın gerçeklerindendir. Cinlerle ilişki ve kutsal kitapların  hükümlerini kötüye kullanma yolu ile insanları etkileme  konusundaki işlemlere büyü, sihir, maji denilmektedir. Bu konuda  merhum Hikmet Tanyu’nun   yazdığı  “Büyü” maddesine( DİA, C.8, s. 501-506)  bakılabilir.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 6

İç benlik denizindeki her türden parçacığın duyguyu, hayali, tefekkürü farklı ilham , ş a’r ile keşf ve s ır adlı -halkın bâde içmek dediği- nitelikli hâllerle enerjilenmesi, hem hikmetli beyanı, hem bediî tefekküre dayanan ifadeyi var ediyor. İlham, keşf, şa’r, sır nitelikli enerjilenmelerle iç ve dış benliğini-kimliğini biçimlendirenlerin bir kısmı rind , [1] zâhid, vâcid, abdal, meczup,  bir kısmı ise mecnun olarak etiketleniyorlar.   [1] Rind kavramı 1. inançlar başta olmak üzere, kural ve yasaklara uymayan, 2. pervasız, laübâli, 3. güzel ve güzelliğin yansıması olan kişi, durum ve varlıklar dışındaki her ögeye ilgisiz, 4. Allah ile bağ kurdurucu çok özel ve gizli yol ve uygulamalar dışındaki inanç ve ritüelleri reddeden, 5. Sezerek bilmeyi, ilham edilmişi söylemeyi, irfan ile hareket etmeyi benimseyerek yaşayan, bu özellikleri yüzünden, toplumdaki ‘gerçek’ anlayışı ile ayıp, günah, gülünç ölçütlerine pasif direniş gösteren insan tipinin adı ve niteliğidir. Rindlik herhangi bir dine aitlik değil, o kişinin kendine özgü fizik ve metafizik kabullerle yaşamasıdır. Rindin ve rindliğin nazma, şiir sanatına yüklediği anlam ve işlevin özel olacağı kaçınılmazdır. Rindlerin, şiiri iletişimin öncelikli aracı ve yöntemi saydıklarını vurgulamalıyım. Melâmî ve sûfî kavramları, 11. yüzyılın başlarından şia etkisinin arttığı 15. yüzyıl ilk çeyreğine kadar, şer’î emir ve kurallarına uyan, iç benliği bunlarla yuyan tipler iken, bu yüzyıldan itibaren sınırlamaları yok sayan vecd hâllerine teslim olma anlamındadır. Rind için bir din veya mezhepten söz etmeden de yaşananlar, sûfi ve melâmî olanlar için İslâmî bir heyecan ve cezbe hâlidir. Sûfilerin, dâilerin veya zâhitlerin uyduğu kurallar karşısında melâmiler ve kalenderîler daha pasif, yasaklara ilgisiz yaşantıların ve ifadelerin sahipleridir. Türklerin Müslüman olmasından sonra sûfilik veya zahitlik yolundan yürüyen grupların bir kısmı melâmî veya kalenderî kavramıyla adlandırılan yaşantılar, cezbeli hâller ve ritüeller göstererek tanınmış, bilinmişlerdir. Bu kavram bilgisi ve yaşantılar için MEB Klasikler dizisinden Fars edebiyatından yapılmış çeviri eserlere bakılmalıdır. Ayrıca bk., Nasrullah Pürcevadî (Fasçadan Çev. Hicabî Kırlangıç) Can Esintisi: İslâm’da Şiir Metafiziği, İst. 1998 ; Abdülkadir Geylani’den Yolun Esasları-52 Sohbet (Çev. Dilaver Gürer),, İst. 2015, s. 94-139; Yılmaz Soyer, Hünkâr: Ansiklopedik Bektaşilik Sözlüğü, İst. 2019; Leyla Akgün, Pir Sultan Abdal Sözlüğü, 2. bs. , Ank. 2022.               

Türk Dünyasıyla İlişkiler Rafa mı Kaldırıldı?

Özbekistan ve Kazakistan’dan sonra Türkmenistan da Mart ayında Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ni tanıyarak büyükelçi atadı. Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından bağımsızlığını kazanan Türkmenistan Orta Asya bölgesinde İsviçre gibi tarafsız bir devlet olmak istiyordu; bunu dış politikasının temel stratejisi olarak 33 yıldır uyguladı. Türk Devletler Teşkilatı’na bu gerekçeyle katılmayarak Macaristan ve KKTC gibi “Gözlemci Üye“ olmayı tercih etti.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 5

İnsanın iç benliğini, okyanus kadar büyük bir denize benzetebiliriz. Bazı insanlar, bu iç denizin çeşitli yerlerinde daha çok yüzmekte, boğulmamaya çalışmakta, oradaki olumlu ve olumsuz enerjilerden, yararlanmaktadır.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 4

Edebî Eserin Etkisi Malzeme kelimesine ait bilgileri tekrar hatırlayalım: Ma , ş ey, öge/unsur, parça; lâzime gerekmek, gereklilik anlamını taşıyan kelimelerdir. Malzeme kavramı, ihtiyaç sâhibi için gerekli olan parça(lar), unsur(lar) anlamını karşılamaktadır. Malzeme bilgisi, etkili bütünlük oluşturmanın temelidir ve kavramların, terimlerin, yöntem arayışlarının da olmazsa olmazıdır.

Gazze’nin Gözyaşları

İşgalci İsrail’in Gazze’ye yönelik acımasız saldırıları dayanılmaz bir hal aldı. Özellikle kadın ve çocuklara saldıran soykırımcılar, son 24 saatte 26 kişiyi daha katlederek 50 bin 695 insanı şehit etti.

Birkaç Edebî Fısıltı

Tahsin Yıldırım’ın yayına hazırladığı kitap 13,5 X 21 santim ölçülerinde ve 206 sayfadır. Eserin arka kapak yazısı:

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 3

Farklı estetik ve işlev beklentilerini karşılamak üzere farklı malzemelerden en uygun ölçü, oran, biçim ve renk kullanılarak bir eser var edilmektedir. Bir işlemin inceliklerini edinerek uygulamaya konulup ‘ eser var etme’ başarısı, söze dayalı olanlar gibi, mûsıki, mimari, resim, heykel için de geçerlidir. Sanat, Rabb’in yarattığı malzemeyi, mevcut modellerden yararlanarak estetik heyecanlar adına oluşturulan ve yeni sayılan bütünlüklerdir.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 2

İnsan ve Malzeme İlişkisi İnsan, tabiatta bulunanlardan ürettiği (îmal, mâmul) malzeme ile ihtiyacını giderdiği, işine yaradığına inandığı bütünlükler meydana getirmektedir. Pratik aklın ürettiği malzeme ve bütünlükler yanında analitik-akademik aklın ürettiği malzeme ve bütünlükler, ayrı birer alandır.

Tas İtmiş (Kaybolmuş)

Erzurum gravürlerinde Yakutiye Medresesinin yakınında bir çeşmenin varlığından haberdarız. Rivayet edilir ki bu çeşmenin altın kaplamalı güzel bir tas’ı varmış.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 1

Malzeme Oluşturma ve Yaratan Herhangi bir varlığı meydana getiren parçacıklara malzeme denilir. Malzeme, g erekli olan düşüncesine dayalı her türden parça veya bütünlüğün genel adıdır. Malzeme, maddî ve/veya manevî bir varlığın yapılanmasında yeri bulunan, en küçüğünden en büyüğüne kadar oluşturuculuk işlevli parçaların her birinin ve/veya tamamının niteliğidir. Gerekli olan parçacıkların iyi, sağlam, güvenilir, uygun, sağlıklı ve güzel olanı seçebilip, uygun yere yerleştirip bütünlük elde edenler, malzeme bilgisine hâkimdir. 

Alevî-Sünnî Meselesi - 1

Alevî-Sünnî meselesi İslâm Âlemi’nin gündemine, milâdî takvime göre 10 Ekim 680 târihinde (hicrî takvime göre 10 Muharrem 61’de) Hz. Hüseyin ve ailesi fertlerinin Emevîler tarafından şehit edilmesiyle yerleşti.  Kabirlerinin bulunduğu yer olması sebebiyle ‘ Kerbelâ Hâdisesi ’ olarak anılır. O târihte Türkler henüz Müslüman olmamıştı. Bu sebeple Türklerin, Kerbelâ Hadisesi ile en ufak bir ilgisi yoktur. Fakat garip bir tecellidir ki… Alevî-Sünnî meselesi denilen pranga Türklerin ayağına takılmıştır.