Yeni bir Dünya ve bölge Savaşı, komşu ülkelerin biri birlerini işgali, ilhakı, taptaze ve henüz ismi bile konulmamış bir hastalık salgını, hayat pahalılığı, işsizlik. Cehalet ya da hızlı bir enflasyon yahut devalüasyon, teknolojik ilerlemede toplu bir zarar, yapay zekada iflas çıkar mı?
Öyle Yavuzlu Köyü deyip de geçmeyin. Burası Yavuz Sultan Selim Han’ın Mercidabık Zaferini kazandığı yer. Kilis’e üç beş kilometre uzaklıkta, aynı isimle bilinen; bazılarına göre Dabık veya Halep ovası, bana göre; üzüm bağları ve zeytin denizi gibi göz bebeklerinize oturan Kilis Ovası üzerinde kurulmuş yerleşim birimi.
Aydınlarımız sorumluluğunun farkında. Üsküdar Kemah Kafede her hususun müzakere edildiği, her görüşün nezaketle. Dinlendiği, sevginin kuşattığı, insanın hep önde olduğu ve aydınlık Türkiye için fikir üretildiği pazartesi toplantıları beş seneden bu yana her hafta şevkle devam ediyor.
Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Arif Özaydın’nın "Türkiye Yüzyılının Önündeki Tek Engel; Enflasyon" konulu konferansta anlattıkları ve çözüm önerileri Beylerbeyi Delfino Cafe'de İstanbul Platformu üyelerinden alkış aldı.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1989-1974) bir dönem lise edebiyat derslerinde adı geçen, kitaplarından alıntı yapılan, hatta imtihanlarda bile hakkında sorular sorulan bir aydınımızdı. Ancak her siyasi dönemde özellikle edebi, sosyal, felsefi vs konuların ders kitapları değiştiği için bazı isimler zaman zaman azalır, yerini bir başkasına bırakır.
Ramazan’ın ilk gününden itibaren Suriye’de Fırat Kalkanı bölgesinde de faaliyet gösteren Yunus Emre Ensitütüsü’nün konuğu olarak Kilis’teydim. Fırat Kalkanı bölgesinde başta Azez olmak üzere Afrin, Çobanbey, El Bab’da temaslar yaptım, konferanslar verdim. Burası Türkmen bölgesidir.
Acıpayamlı Gazeteci Tahir Kutsi Makal (1937-1999) İç göç adında 1966’da inceleme ve gezi konulu Tarla Yayınlarda bir kitap yayınlamıştı. Taşradan, büyük kentlere ve özellikle İstanbul’a göç anlatıyordu bir çalışmasında. Söz konusu yılarda ayrıca dış göç de filizlenmiş, Türkiye’den Almanya’ya kol işçisi olarak talep edilen insanlarımızın oluşturduğu yeni bir göç dalgası başlamıştı. Sırası gelen, resmi evraklarını tamamlayıp soluğu aldığı Almanya’ya göç ediyordu
Türkiye’nin hangi ilinden olursa olsun uçağa bindikten en fazla bir buçuk saat sonra Ercan Havaalanındasınız. THY, Anadolu Jet, Pegasus, Sun Ekspres her gün 71 sefer yapıyor KKTC’de Lefkoşa’ya. Bu daha kış tarifesi. Bahar gelip yaz’ın müjdesi hissedilince bu sefer sayısı daha da artar.
1960’lı yılların ikinci yarısıydı; 1967 falan. Profesyonel gazeteciliğe başladığım İstanbul Cağaloğlu Babıali’de Sabah’ta çalışıyordum. Şerefefendi Sokaktaki devlete ait Güneş Matbaacılığın ikinci katında idi gazetemiz. Maruf yazarlarımızı burada tanıdım. Mesela Eşref Edip, Necip Fazıl ve Osmanlıların son dönemindeki aile dramalarını romanlaştıran Münevver Ayaşlı ve nihayet Sezai Karakoç.
Merhum Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı Turgut Özal, “Arım, balım, peteğim” şarkısı ile yapardı propagandasını. Kendisi de söyler, iştirak ederdi. Ayrıca kara mizah haline getirilmek istendiği karikatürlerini medyadan keserek çerçeveletirdi. Sahnede kendisini eleştiren tiyatrocularla birlikte esprilere kahkahalarla gülerdi. Ayrıca konserlere, operalara, temsillere de giderdi.
Adania Shibli (1974) Filistinli bir hanım yazar. Sayın Shibli Hanımefendi hem Berlin’de ve hem de Kudüs’te yaşıyor. Halen Zürih Literaturhaus’ta konuk müellif-yazar olarak bulunuyor.
İstanbul gerçekten bir cazibe merkezi düşünme özelliği olanlar için. Hele hele tefekkür nasiplilerin önceliği gibidir. İstanbul’u kazanan veya kaybeden bütün Türkiye’ye mi galip gelir yahut mağlup olur yaşandıkça öğreniliyor. Her ikisini de referansları güçlü çıktı.
Son birkaç ay bayağı hengameli geçti. Genel (14 Mayıs 2023) ve Cumhurbaşkanlığı seçimi (28 Mayıs 2023) sonrası siyasi kozlar paylaşıldığından “ortam biraz daha rahatlar” diye düşünürken daha da ciddileşti rahatsızlık. Siyasetin bizatihi kendisinde mi var bu rahatsızlık, yoksa ülkemizde üretilen ve uygulanan politikalarda mı tartışılır doğrusu.
Örnek bir dünya lideri yok günümüzde. Bu kanaate nereden vardınız derseniz “sağım solum sobe” gibi etrafımıza, bölgemize bakmanız yetip de artıyor bile.
Türkiye’deki 10 ilimizde gerçekleyen ve dünyanın en zor zelzelelerden biri olan depremde daha beşinci günde 18.342 canımız gitti. Acımız büyük. Yüreğimiz yanıyor yıkılan binaları ve depremde perişan olan insanlarımızın çığlığını duyunca. Kurtarma çalışmaları yapan resmi veya gönüllü insanlarımız hiç uyumadan bir kahramanlık sergiliyor. Fikir emekçilerimiz de öyle. Bundan siyasi dersten evvel, deprem öncesi yapılması gerekenler konusunda aşırıyla fazla bir ibret dersi çıkarmak gerekiyor. Çünkü bu ne ilk idi ve ne de son olacak.
İstanbul Platformu’nun Ocak 2023’de Kozyatağı Byhotel’deki ilk toplantısının konusu “Müslümanlar Demokrasiyi Niçin İstemeli?” olarak belirlenmişti. Konuyu bizzat kendisi seçen konuşmacı ise akademisyen, bürokrat ve siyasetçi, bir dönem Başbakanlık Müsteşarı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile Milli Eğitim Bakanlıkları görevlerinde bulunan Ömer Dinçer (Karaman 1956) idi. İşletme Yönetimi, Kamu Yönetimi Adabı, Türkiye’de değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor?, Siyasetnameyi Yeniden Okumak, Bilirken Susmak Bilmezken Konuşmak, Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, Örgüt Geliştirme, İslam Ekonomisinin Temel Meseleleri adında yayınlanmış çalışmaları bulunan Prof. Dr. Ömer Dinçer, benim aziz kardeşim MTTB Genel Başkanlarından merhum Burhanettin Kayhan’ın da yakın dostu idi. Kendisinden çok sevgi ile bahsederdi.
Televizyon muhabirleri zaman zaman sokak röportajları yaparak insanların gelişmeler karşısında görüşlerini alırlar. Ortaya konuyla alakalı olsun olmasın çok komik şeyler de çıkar. Bunlardan birisi “nerelisin?” sorusuna “İstanbulluyak ağam” cevabıdır. Bilmiyoruz, bu belki de bir zamanlar taşradan gelerek iş arayan bir ailenin İstanbul varoşlarında doğan çocuğudur. Eğitimi, muhiti, birikimi o kadardır.
Toplumu siyasi tartışmaların odağına koyarak yapıyorlar siyasilerimiz münakaşalarını. Öncelik mevcut gücü, makamı, imkânı, unvanı, fırsatı muhafaza etmek, sahiplenmek ve otoriteye zarar getirmemek. Ayrıca lider deyince de otoriter anlayış hep öne çıkıyor, liderin söyledikleri adeta yanlış da olsa kutsanıyor. Kavgasız, sataşmasız, müzakeresiz günümüz geçmiyor. Oysa “nerede kalmıştık?”
Eskiden ismi “kıraathane” idi. Sonra “kahve” ve “çayhane” dendi. Bu içeceklerin yanında şuruplar da ikram edilir, değişik aktiviteler de gerçekleşirdi. Bugün İstanbul’da en meşhur kahveleri; Fazıl Beyin Türk Kahvesi, Mandabatmaz, Latife, Şark Kahvesi, Niyazi Bey’in Türk Kahvesi, Tarihi Bağdat Kuru Kahvecisi, Çorlulu Ali Paşa Medresesi ve Pierre Loti gibi yerlerde içebilirsiniz.
Epeyi müddetten beri yine Kuzey Kıbrıs’tayım. Belki de buraya 15. gelişimdir; Kuzey Kıbrıs bağımsızlığına, Kıbrıs Türkleri özgürlüğüne kavuştuğu yani 1974 Temmuz Barış Harekatından sonra. Hatta aynı günün sabahı Kıbrıs Barış Harekatı için ikinci defa askere alınmıştım. Akşam nişanlanmış, sabah asker olmuş, yedek üsteğmen rütbesi takılarak Yunan sınırına uğurlanmıştım. Çok sayıda 1963 Erenköy Direnişine katılan Kıbrıs Türkü dostlarım oldu. Bugün çoğu 75 yaş ve üstündeler. O günleri anlatırken bile duygulanıyor, ağlıyorlar.