Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: İnsan, ruh ve vücuttan oluşan bir varlıktır. Ruh, insanı diğer canlılardan ayırır. Ancak uzun süreden beri ilim adamları ruhun müstakil varlığını inkâr ettiği için bu konu, din sâhasına bırakılmıştır. Bu da dengeleri bozmuş ve birçok yanlışlara sebep olmuştur.
Bir varmış, bir yokmuş. Masal ormanında yaşayan bir tarla faresi varmış. Tarla faresi gezmeyi çok severdi ve hiç evde durmazdı. Birgün şehirdeki hayvanat bahçesine gitmeye karar vererek evden ayrıldı.
15 Mayıs 1919 tarihinde, sömürgeci ve emperyalist Batılıların maşası olan Yunanlı işbirlikçilerin İzmir’e girişi ve bunun ardından da Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmasıyla başlatılan Türk Millî Mücâdele hareketi/Türk İstiklâl Harbi, 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi’yle bitmiş ve 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması’yla da fiilen sona ermişti.
17-19 Mayıs 2000 târihinde, Bulgaristan’ın Şumnu şehrinde ‘Balkanlarda Kültürel Etkileşim ve Türk Mîmârisi’ adlı Türkiyeli ve Balkan devletlerinden katılan 60 bilim adamıyla milletlerarası sempozyumu düzenledi. Toplantılarda sunulan bildirilerin tamamını, Türkçe, Bulgarca iki ciltlik kitaba dönüştürdü.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme bölümü mezunu, devlette uzman olarak çalışmakta olan 1983 doğumlu Hüseyin Kılıç gerçek hikâye tadında hikâyeler yazıyor. Küçük Bir İhtimal isimli 166 sayfalık kitabın ilk hikâyesi, âniden bastıran ve her tarafı anında bembeyaz hâle getiren kar yağışı gibi: Yumuşak sessiz ve etkili…
Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Tarihimizin her devrinde bizim olan, bizim kalan ve asıl unutulmaz tarafı, bizi eşsiz büyüklükte, doğrulukta temsil eden Erzurum ” diye tanımladığı Dadaşlar diyarı şehrimiz, geçmiş zamanlarda işgallere, yağmalara, katliamlara uğramış olsa da karanlık günlerini aydınlık yarınlara taşımış ve ezelden beri hür doğduğunu, hür yaşayacağını dünyaya haykırmıştır.
Dünyâda büyük yankı bulan Aragon’un sunuşundan sonra Aytmatov’un eserleri, dünyâ dillerine çevrildi ve tartışmalar da kendiliğinden sona erdi. Artık Cengiz Aytmatov, aldığı ilhamla dünyâya doğru akmakta; insanın zamanla, mekânla, sosyal ve siyâsî kimliğiyle değişmeyecek olan yönlerini, ezelden ebede yönelmiş gerçeğini anlatmaktaydı.
Türk Tabipler Birliği sağlık sistemindeki sorunlara dikkat çekmek amaçlı BEYAZ YÜRÜYÜŞ adını verdiği etkinliği 25 Şubat -1 Mart tarihlerinde yapmıştı. Bu etkinliğe katılıp destek vermek için Kocaeli Tabip Odamızda bir program yapmış; 26 Şubat’ta önce İstanbul'dan gelen heyeti Gebze'de karşılayıp orada bir basın bildirisi okunmuştu.
12 Aralık 1928 târihinde Kırgızistan’ın Talas vâdisinde yer alan Şeker Köyü’nde ailenin ilk çocuğu olarak dünyâya geldi. Onun hayatı, yazdığı romanlardan daha fazla okunmaya değer hâdiselerle doludur.
Şüphesiz vardır. Bazı insanlar, hiçbir şeyden şikâyet etmezler, her zaman tatminkâr ve her şeyin iyi tarafını görürler, Yakınlarının başlarına bir hastalık veya bir bela geldiği zaman onları teselli ederler. Bilgelik onların mizaçlarına kazınmış gibidir. Bu kişiler bilgeliği doğuştan içlerinde taşırlar. Yaşadıkları hayatı düşünür ve düşündüklerini yaşarlar.
Tolgonay, Tanabay, Edigey, Danyar, Cemile, Asel dünyâda yaşayan, her yerde karşılaşabileceğiniz kişilerdir. Aytmatov’u okuyup kavrayanlardan merhum Muhtar Avezov kırk yıl evvel şu tespitte bulunmuş: “Gerçekten en sevinçli şey, Aytmatov’un Kırgız nesrindeki farklılığı insanı tanımasındadır.
Târih boyunca ve uzun sürelerle İran devletini Türkler yönetmiştir. Günümüzdeki İran Cumhurbaşkanı Türk asıllı kalp cerrahı Mesud Pezeşkiyan (1954-) ‘ Şehriyar ’ müstear adı ile tanınan Azerbaycan Türklerinden şâir Muhammed Hüseyin Behçet Tebrizi'nin (1906-1988) “ Haydar Baba ’ya Selâm ”* başlıklı şiirini okuması, Türkiye-İran ilişkilerini kısa bir süre için gündeme getirdi.
İnsan, özü bakımından merak, sevgi, haya, başarma ve sorumluluk ile adalet olmak üzere, her biri ayrı etkileme gücü olan kavramların yoğurduğu bir varlıktır. Merak ve başarma kavramına bağlı oluş ve kılışlar, insan zekâsıyla aynı yönde yürüyor.
Ey cihanın cânı! Seni görünce, cihan da, cihanın güneşi de gözümden silindi. Gözümü öyle yüce bir himmete erdirdin ki, Çayırlar ve çiçekler, gözüme kuru ot gibi görünmeye başladı. Ben nûr istiyordum, nûrun nûrunu gördüm,
Prof. Dr. Tural: Şimdi bizim bir problemimiz var: Avrupa ülkeleri, Hint Avrupa diğer ülkeler, kendileri dışındakilere çok ilgi göstermiyorlar. Komünist dünyâda parlayan bir yıldız olduğu için, o rejime yakın ülkeler Cengiz Bey’e ilgi gösterdiler. Sâdece komünist ülkeler ve komünist aydınlar.
Günlük yaşantımızın her dakikasına paraşütle inen, cep telefonlarımızın, faydası mı çok, zararı mı çok, analiz etme zamanı çoktan geldi.
Prof. Dr. Tural: Şimdi biliyorsun, Türkiye’de onun eserlerinin çok baskısı yapıldı, çok okundu ve belki de Kırgızistan’ın üç katı kadar okundu. Türk romancılarına bunun tesir etmemiş olabileceğini söyleyemeyiz. Hattâ daha ileri giderek söylenebilir ki, Gülsarı adlı eserinden etkilenerek Yılkı Atı diye bir roman yazan var. ‘Can Yoldaşı’ diye senaryo yazan var; filme de çekildi.
Türklüğün bağrına hançer vuranlar, Size mi elimi uzatacağım? Her köşe başında pusu kuranlar, Size mi elimi uzatacağım?
Şehir planlamacılığı konusunda Prof. unvanlı öğretim üyesi olan Ömer Ertur, aynı zamanda velût bir yazardır. Derin Nefret- Avustralya 1915 isimli eserinde Anzakları Çanakkale Savaşı’na getiren derin devlet komplosunu anlatıyor.
İslam’ın beş şartından dördüncüsü, Ramazan ayında, her gün oruç tutmaktır. Oruç, hicretten on sekiz ay sonra, Şaban ayının onuncu günü, Bedir gazâsından bir ay evvel farz oldu. Bu ay iyi geçinmek ve sabır ayıdır. İlk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret ve sonu Cehennemden azat olmaktır. Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır.