Türkistan’ın târihi ve reform hareketleri konusundaki çalışmalarıyla bilinen târihçi Prof. Dr. Ahmet Kanlıdere, 13,5 X 24 santim ölçülerindeki 477 sayfa hacimli eserinde, uzmanı oluğu bölgenin dînî uyanış ve modernleşme târihine dâir derin ve engin bilgiler sunuyor.
Dün 25 Kasım. Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü. Bu anlamlı günde dünyanın çoğu köşesinde kadına şiddete karşı dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için çeşitli etkinlikler yapılacak, yürekleri soğutacak sözler verilecek, günün anlam ve önemini belirten hamasi nutuklarla gün savuşturulacak.
Meclis Komisyonu’nu temsil eden üç kişilik heyetin Öcalan ile görüşmesinin sembolik anlamının ne olduğunu herkes biliyor. Bu tarz bir görüşmenin olmasını en fazla Apo istiyordu; isteği yerine getirilerek bir masa etrafında yasama organının yani Devlet’in temsilcileriyle “hukuken eşit statüte” görüşme yapmış oldu.
Birkaç âyet meâliyle başlayayım: “Biz, insanı, en güzel biçimde yarattık” (Tîn,4); “Biz, insanı, şan ve şeref sahibi kıldık” (İsrâ, 70);
Özümüze ne oranda uygun yaşarsak, o oranda kendimiz oluruz. Dünyada ne ölçüde var olacağımızı belirleyen en önemli faktörlerden birisi otantik yaşamaktır. “Otantik” kelimesini sözlükler “gerçek, aslına uygun, su katılmamış” şeklinde tanımlıyor.
“Hiçbir zaman gül yağmaz. Daha çok gül istersek, daha çok fidan dikmemiz gerekir.” George Eliot “Eğitim”, hayata ve topluma intibak edebilmenin ortak adıdır. Eğitim insan yaşamında önemli bir olgudur. Günümüzde, hem kişinin mutluluğu, hem de milletin geleceği ve refahı bakımından özel bir önemi vardır.
*Öğrendim ki… Yaşamak, affedilmek ve hizmet etmek için bir mühlettir. (Rahmi Eray’dan) *06 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremi sonrasındaki kurtarma çalışmaları sırasında kendilerine ulaşılabilen çocuklardan insanların öğrenmesi gerekenler:
İnsan hayatına yön veren birçok unsurların başında, inancından kaynaklanan edep ve haya anlayışı gelir. Toplumların manevi değer ve yargıları ne ise onu meydana getiren fertlerin hayatlarına hüküm süren ölçülerde odur.
Bir dönem evlerine kesinlikle televizyon sokmayarak cemaatinin dikkatini çekip fetva verenler bile artık böyle bir kuruma sahip, onlarca TV yayını yapıyor, diziler çekiyor. Siyasi iradenin, özel kurum ve kuruluşların, siyasi partilerin, vakıfların ve her cemaatin bir televizyonu var.
Devlet geleneğimizin temel felsefesi olan “ İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışına rağmen ne yazık ki insanımızı yaşatma da yeteri kadar başarılı değiliz.
1949 yılında Harezm'de doğdu. 1966'da Liseyi bitirdi. 1968 yılında Sovyet Ordusunda askerlik görevine çağrıldı. 1970'de terhis oldu. Aynı yıl Taşkent Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kabul edildi. 1975 yılında mezun oldu.
Eserin yazarı Muhammed Sâlih Özbekistan Türklerindendir. Şâir ve yazardır. Antikomünist görüşe sâhiptir. Diğer özellikleri, hayat hikâyesi bölümünde belirtilecektir. Şu hususun mutlaka belirtilmesi gerekir.
Bu; ne kibir, tantana! (B)İt, dadanmış kervana! İpler kimin elinde;
OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek’in “Ulusların Yükselişi: İmalat, Ticaret, Sanayi Politikası ve Ekonomik Kalkınma” başlıklı sunumunu İzmit’te dinleme fırsatım oldu. Sunum, yalnızca ekonomik tarihi anlatmıyordu; aynı zamanda girişimcilere, yöneticilere ve politika yapıcılara Türkiye’nin kalkınma rotası için oldukça net mesajlar veriyordu. Bugün herkes yapay zekâ, dijitalleşme ve platform ekonomilerinden bahsederken, Yülek hatırlattı: Sanayileşme hâlâ kalkınmanın çekirdek gücüdür.
Evet! Yaptığı gezi turları ile insanlarımızı gezdiren şehrimizin bir g ü zel adamını, Haluk Ercan'ı kaybettik. Kendisini 7 Kasım Cuma namazı sonrası, Fevziye Camiinden dost ve tanıdıklarının oluşturduğu b ü y ü k bir cemaat ile, kılınan cenaze namazı sonrası Bağ ç eşmedeki aile kabristanında ebedi istirahatgâhına uğurladık. Hafızalarımızda bir ç ok iyi ve g ü zel hatıralarının yanında "kıymetli dostlar" diye başlayıp "teker d ö ner " ile biten konuşması kalacaktır.
Bir hakarete maruz kalan kişi, öyle bir söz söyleyebilir ki, o söz hem kavgayı önleyebilir hem de ortamı rahatlatabilir. Ayrıca kişi yaratıcı sözlerle karşısındaki insanı da güldürebilir.
Yazıma başlık yaptığım soruyu bir kez daha tekrarlayacak olursam: ‘’Kıbrıs’ta Rumlarla iç, içe yaşanır mı?’’ Böylesi bir soruya cevap verebilmek için adada yaşanan gerçekleri iyi bilmek, bu gerçeklerden ne kadar etkilendiğimizi iyice değerlendirmek gerekir.
Değerli SADIK TURAL Hocam, 2002'de, Türkçemize çok büyük zarar veren "katı kamplaşma" hakkında, çok cesur ve çok haklı bir açıklamanız olduğunu, bir vesileyle okudum! Keşke o dönemlerde sizi takip edebilseydik!..
Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir vâsıtadır. İnsanlar düşüncelerini, duygularını, fikir ve hükümleri ile emir ve isteklerini dil vâsıtasıyla muhataplarına duyururlar. Her dilin kendisine mahsus kanunları vardır ve bu kanunlar çerçevesinde gelişir. Bâzı kelimeler zaman içerisinde kullanımdan kalkar, sosyal gelişmeler ve teknik buluşlar sebebiyle, ihtiyaç hâlinde yeni kelimeler konuşma ve yazı diline dâhil olunur.
Bilinen ilk Türk-İslâm şâiridir. Hakkında bilinenler, son derece sınırlıdır. O bilgiler; eserine sonradan eklendiği tahmin edilen biri nesir, diğeri manzum iki önsözde yer almıştır.

