Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Denizcilik Sanayii

Denizlerin insanoğluna sunduğu imkânlar, ‘sonsuz’ denilebilecek ölçüdedir. Ülke ekonomisini diri tutar, vatanı mâmur hâle getirir, insanları refaha kavuşturur. Târih boyunca denizin imkânlarından faydalanan devletler dâima güçlü ve lider konumda olmuşlardır.

Mısır'da bulunan ve Milattan Önce 6000’li yıllara ait olduğu tespit edilen duvar resimlerinden anlaşıldığına göre insanlar o dönemde bile denizlerden faydalanıyorlardı. 8000 yıl içerisinde denizcilik sektöründe büyük gelişmeler sağlandı. Başlangıçta akarsularda ve deniz sâhillerinde kullanılan, kürekle ve sonraları yelkenlerle hareket eden gemiler, pusula ve usturlabın* icadından sonra açık denizlerde sefer yapmaya başladılar. İnsan gücünden, motor gücüne geçildi. İkinci dünya Savaşı’ndan sonra hava taşımacılığının gelişmesi ile yolcu gemilerinin önemi azalmasına rağmen denizcilik sanayi dâima büyük gelişmelere sahne oldu. Deniz turizminin gelişmesi ile büyük yolcu gemileri ile insan taşımacılığı tercih edilen bir imkân hâline geldi.

Dünya ekonomisinin artan petrol ihtiyacının karşılanması maksadıyla tankerler kullanılmaya başlandı. Zaman içerisinde taşıma kapasiteleri ile birlikte boyları 500 metreye kadar uzadı. Konteynerler devreye alındı ve deniz taşımacılığının önemi de hacmi de hep gelişti. 20. Asır başlarında saatte 15 deniz mili olan gemi hızı, günümüzde 50 milin üzerine çıkarıldı.

Türkiye’mizde bu gelişmeler yakından tâkip edildi ise de tatbikatta çok gerilerde kaldığımız acı bir hakîkattir.

İnsanlarımızın büyük bir ekseriyetinin denizle alakası, bir yolcu gemisinde kısa veya nâdiren de uzunca bir gemi yolculuğundan ibârettir. Gönlü, deniz sevgisiyle dolu insanlarımız var. Bu vatansever-fedakâr insanlar, denizcilikle ilgili dergiler, kitaplar yayınlıyorlarsa da, denizin değerini büyük bir ekseriyete ifâde etme imkânı bulunabilmiş değildir.

Denizin ‘sonsuz’ denilebilecek imkânlarından yeterli ölçüde faydalanılabilmesi için, denizcilikle bütün meselelerin, millî bir dâvâ olarak ele alınması ve topluma benimsetilmesi gerekmektedir. Yılda yalnızca bir gün, 1 Temmuz Kabotaj Bayramı vesilesiyle tertip edilen ve çoğu insanımızın alakasını çekmeyen törenlerde konuşulması ile denizin imkânlarından beklenen faydaların sağlanamayacağı anlaşılmış olmalıdır.

Uzun yıllar ‘Neden Denizcilik Bakanlığımız yok?’ denildi. Ulaştırma bakanlığınızın adına ‘Denizcilik’ kelimesi eklendi ise de denizciliğimiz, ‘üvey evlat’ durumundan kurtarılabilmiş değildir.

Ali Can Beyefendi’nin verdiği bilgilere göre; son 15-20 yılda Türk gemi inşa sanayinde büyük gelişme sağlandı. Tuzla ve Yalova’daki özel sektör tersânelerinde 20.000 DWT’un altında her türlü gemi inşaatı başarı ile yapılabiliyor ve yurt dışına da ihraç edilebiliyor. Gemi inşaatındaki bu büyük gelişmeye rağmen sağlanabilen yerli katkı oranı, ana makine ve dizel jeneratör imâlâtı ile navigasyon cihazları üretimi yapılmadığı için ancak %20 ilâ %50 arasında kalabiliyor. Bu sebeple sağlanan gelirin büyük bir bölümü tekrar yurt dışına aktarılıyor. Türk işçisine yeni iş imkânları da oluşturulamıyor.

Dizel motor üretiminde Uzakdoğu’daki gelişmelere bakarsak; 1970’lerde gemi inşaatında bizden farklı olmayan Güney Kore ve Çin, dünyanın öncü ülkeleri hâline gelmiştir.

Bu bilgilere dayanarak Türkiye’yi Çin ile mukayese etmek mantık dışı ise de, ‘Güney Kore’nin yaptığını biz diye yapamadık’ diye sormakta mahzur olmasa gerek.

Bu soruya cevap verecek bir yetkili var mı?

*usturlab: Dünyanın ilk ilmî âletidir. Bâzı kaynaklarda M.Ö. 3. Yüzyılda Yunanlılar tarafından kullanıldığı, bâzı kaynaklarda da 833 yılında İslam âlimi Ali bin İsa tarafından keşfedildiği belirtilmektedir. Yer ve zaman tespitinde kullanılır.