Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Türkiye’de Gemi Sanayii (Büyük Başarının Hazin Sonu)

Türkiye, uzun yıllar süren zorlu müâdelelerden sonra hem tekne hem de motoru %100 yerli olmak üzere, Türk mühendis ve işçilerinin emeği ile 150.000 DWT kapasiteli gemiler inşa edebiliyor, bu gemiler devlet işletmelerinde, deniz kuvvetlerinde ve özel sektörde kullanılıyor, bir kısmı da yurt dışına satılıyordu.

Ne güzel… Ne güzel…

Peki, sonra ne oldu?

Hazin sonu birlikte tâkip edelim…

1999 yılında meydana gelen depremde Gölcük Tersânesi’nde büyük hasar meydana gelince hem Pendik Tersânesi hem de içindeki Motor Fabrikası, Deniz Kuvvetlerimizin talebi, zamanın hükümetinin de onayı ile toptan Deniz Kuvvetleri’ne devredildi.

Hiç kimse, Motor imâlâtı için kurulan büyük bir fabrikanın, tâmir atölyesi olarak kullanılmasındaki çarpıklığı, israfı, yanlışlığı görmedi. Görenlerin feryadı duyulmadı, duyuldu ise de dikkate alınmadı.

Elbete Deniz Kuvvetlerimiz tersânesiz olamazdı. Fakat tahsis işlemi, ihtiyacı karşılayacak bir tersâne inşa edilecek süre ile sınırlı tutulabilirdi. Öyle yapılmadı. Gemi motoru imâlatâna son verildi ve 200.000 dolara mal edilen fabrika, bir anda tâmir atölyesine dönüştürüldü, vinçler, kızaklar, gemi motoru imâlatında kullanılacak tezgâhlar bir kenara atılarak çürümeye terk edildi.

Pendik Tersânesi, 300 metrelik dev gemi inşa havuzu, 202 metrelik dev gemi inşa kızağı, yılda tek vardiyada 50.000 ton saç işleme kapasitesi, yüksek güçlü vinçleri ve çeşitli diğer imkânları ile en büyüğü 150.000 DWT’luk yük gemileri ve tankerler inşa edilebilecek şekilde planlanmış ve inşa edilmiştir. 1 milyon metrekarelik sâhası ile dünyanın sayılı büyük tersânelerinden biridir.

Deniz Kuvvetlerimizin kullanımına ve yalnızca tâmir atölyesi olarak faydalanılmaya hiç mi hiç uygun değildir.

Nitekim devir işleminden sonra, ülkenin ihtiyacı olan büyük ölçekli gemiler yurt dışına sipariş edilmektedir. İstihdam ve döviz imkânları kısıtlanmıştır, yurt dışına döviz ödenmektedir ve gemi motoru imâlâtında yetişmiş elemanlar işsiz kalmış, usta-çırak ilişkisiyle yeni eleman yetiştirilmesi sistemi ortadan kalkmıştır. Yeniden gemir motoru imâlatına geçebilmek için sıfırdan eleman yetiştirilecek, yurt dışına eğitime gönderilecek, yurt dışından teknik eleman getirtilecek, yüz binlerce dolar ödenecektir.

Ne yapılabilirdi?

Pendik Tersanesi ve Motor Fabrikası, mülkiyetleri devlette kalmak kaydı ile güvenilir ehil bir firmaya veya bir gruba devletin de ortak olacağı bir ortaklığa kiralık olarak devredilebilirdi veya özelleştirilebilirdi. Hem millî servetimiz olan bu kuruluşlar, kuruluş gayelerine uygun olarak çalıştırılabilir hem de Deniz Kuvvetlerimizin ihtiyaçları mükemmelen karşılanabilirdi.

Kayıpların en aza indirilebilmesi için fabrika yeniden faaliyete geçirilebilir.

Bunun için evvela sorumlu ve yetkili mercilerin karar vermesi lâzım. Sonraki işleri şöylece sıralamak mümkün:

-Mevcut motor fabrikasını bugün yeniden kurmaya kalksak, arsa hariç en az 150-200 milyon dolar tutarında bir yatırım yapmak gerekir. Bu yatırımı özel sektörün gerçekleştirmesi çok zordur.

-Hâlbuki mevcut fabrika; binlerce fore kazık çakılıp çok sağlam yapılmış temeli ile

Karabük Demir Çelik Fabrikaları’na itinayla yaptırılmış 8.600 metrekarelik kapalı imalat sahaları ile 150, 15 ve 10 tonluk köprü ve konsol kreynler ile

-40.000 BHP’lik, 14.000 BHP’lik ve 1.500 BHP’lik 3 adet test üniteleri ile hazırdır. Derhal işletmeye başlanılabilir.

-Ayrıca küçük tezgâhlar dışında talaşlı tezgâh olarak 1987 yılında Almanya’dan 15 milyon Mark’a ithal edilen zamanının en modern portal freze tezgâhı ile dizel motor imalatı için hazır bekliyor...

Hazır bekleyen bu fabrikayı da çok büyük iş imkânları bekliyor.

Bu bekleyişler sebebiyle gemi motoru üretilimeyi0r, onun yerine dedikodular üretiliyor.

Bilinmektedir ki, batılı ülkeler Türkiye’ye, ‘Siz üretim yapmayın, bizden daha ucuza mal alın…’ diyorlar. Bu şekildeki tekliflere, hangi şartlar altında ‘Peki, öyle yapalım…’ deniliyor? Kimler bu değişiklikten sebepleniyor?

Bu sorulara cevap verecek yetkili sorumlularla sorumlu yetkililer susmakla yetiniyorlar.

(İki bölüm hâlindeki bu makale, Yüksek Mühendis ALİ CAN Beyefendi’den alınan bilgilerle hazırlanmıştır. Kendilerine şükranlarımı sunuyorum.)