Anlatma ihtiyacının hikmetle bezeli olması ise insanlaştırma ürünüdür. Hangi alana ait olursa olsun hikmete yakınlaşma anlatmayı değerli kılar.
Hocamız, öncelikle anlatmak, anlamak, anlaşmak kelimelerinin kökenini vererek yazıya başlıyor. An-ladığını başkalarına an-latmak ve an-laşmak kelimeleri Türkçe ANG (nazal/damak n’si) kökünden üretilen kelimelerdir diye tespit ediyor. Yazının düşünsel seyrini hocamızın şu cümleleriyle takip edelim:
Kader Hoca’mızın titiz ve dikkatli çabaları ile okuyucuya ulaşan bu kitapta yüzden fazla kavramın tanımı ve açıklaması var. Diğer kitaplarında da çok geçen anlatma ihtiyacı kavramı Sadık Hoca’mızın anahtar kavramlarındandır. O bunu öncelikle insan olmanın sonra da toplumla ilişki kurmanın önde gelen aracı sayıyor. Sadık Hoca’nın anlatma ihtiyacı kavramına yüklediği üçüncü işlev ise edebiyat eserlerini var etmesidir. Başta Sadık Tural ve Kader Eş Hoca olmak üzere siz değerli hocalarıma teşekkür ederim. Şimdi konuşmalarını yapmak üzere sözü Felsefe öğretmeni Kader Hoca’ya bırakıyorum.
Çiğdem Cebeci : Sayın Hüseyin Hoca’mız, Sayın Sadık Hoca’mız, Sayın Pakize Hoca’mız, Sayın Mehmet Akif Hoca’mız, Sayın Ahmet Hoca’mız ve kıymetli hocalarımız belli aralıklarla yapılan Ankara Küllük toplantısına hoş geldiniz. Hepinizi şahsım adına saygı ile sevgi ile selâmlıyorum.
Devletin bağımsızlığı, milletin bütünlüğü, vatanın bölünmezliği, parçalanmazlığı tartışılamaz. Milleti bölme, ayrıştırma konusunda emperyal devletlerin bulduğu yöntemler inanç alanında da uygulanabilmektedir. Çocuk, ergen ve gençlere bu tehlikelerin öğretilerek bilinçlendirilmeleri, öncelikle örgün eğitim ve öğretim sisteminin tartışılmaz ilkesi ve hedefidir. Yaygın ve örgün eğitim sistemini ele geçirmeye çalışan başka sistemleri getirmek isteyen grupların tasallut ve tecavüzleri konusunda da TBMM ve üniversiteler ortak tepkiler vermelidir. Savunma ile eğitim ve öğretim millî kavramıyla sınırlandırılmış özel yapılar olduğuna göre, bu iki sistemin, kendine özgü kodlarla yapılanmışlık’ı gerekir. Her iki kurum da, görev ve işlevlerinin gereği olan ihtiyaçlarını gidermek için görevlendirilen bakan ve bürokratların keyfine bırakılmaması gereken millî bağışıklık bekçileridir. 5
Beklenti ve ilke tartışılmamalıdır Eğitim, her ülkenin ihtiyacını duyduğu insanı, beklediği ve görmek istediği gençliği yetiştirme ve onlara hangi sorumlulukların eşiğinde olduğu bilgi ve bilincini kazandırma faaliyetleridir. Bu beklentinin, ilkenin ve hedefin tartışılacak yanı var mı?
Tarih bilgisi; ortak üzüntülerin, acıların, mağlubiyetlerin ve sıkıntıların da gurur verici şanların, şereflerin, zaferlerin de yansıdığı alandır. Tarih, kötü yönetilmenin getirdiği bedel ödemeler ile bilim üretmede geriliğin aydınlığa çıktığı geçmiş bilgisidir. Tarih, akıllı yöneticilerin ve şahsiyetiyle yaşadığı zamana ve sonraki zamanlara damga vurmuş büyük insanların meydana getirdiği ortak hâfızadır.
Çalışan annelerin gözetilmesi koruyucu devlet anlayışıyla yasa ile düzenlenmeli, uygulamalar da müfettişlerce denetlenmelidir. O yüzden anneler, bebekleri için ilk yaş maaşlı izinli, ikinci yıl maaşsız izinli sayılma hakkı kazanmalıdır. Ailenin çocuk ve ergen-genç bireyler üzerindeki etkisini yazımın dışında tutacağım. 2
Kod olan veya sayılanlarla yapılandırılma Bu hükümlere dayanarak şu sorular öne çıkarılmalıdır: Kim(ler), hangi değer, bilgi ve davranışların sahibi olmak istiyor? Kim(ler) bu bilgi, değer ve davranışların sahibi olmak isteyenleri, nasıl ve niçin engelliyor? Edinilmesi istenen bilgi ve davranışların kaynağı, modeli ve sınırları ne(ler)dir? Vahyin bildirdiği bilgi ve modelleri temel saymak şartı ile zamanın, şartların gereği olan bilgi, değer ve davranışlar nasıl kazandırılacak?
Kod bilgilerle biçimlenmek İnsan kavramına uygun bir yapı ile benlik ve kimlik sahibi olmak sanıldığından daha karmaşık ve zor bir süreçler dizisidir. Her insan hem kişi hem de benzeştikleri ile birlikteliğin sonucu olan toplum olarak ‘kendini bilmek’ ve ‘kendi olmak’ zorundadır.
Dilin en sırlı, özel, güzel işlevi genel olarak nazım, özel olarak şiir adlı farklıca bir iletişim kurmasıdır. İlgi ve etki uyandırıcılık güzel ve bir ölçüde örtülendirilmişlik taşıyan şiirdeki dil, kelimelerdeki ses, anlam ve çağrışım halkalarına bağlı bir iklimdir.
Şâir ise, bu ünvanlara bağlı insanların özelliklerinden bazılarını yansıtan, duygu ve hayalleri bakımından coşkunluk gösteren, dilin inceliklerini arayan bir yansıtıcıdır. [1] Duygular ve hayaller, şairin iç beninde fikir nitelikli hükümlere yol açınca onlara en özel, güzel ve beğenilir bir düzenleme kazandırılıyor. [1] Genel olarak nazmın özel olarak da şiirin âhenk ve şekil bilgisi ile bediî tefekkürü dokuyan söz ve anlam sanatlarına, bunların bağlı olduğu kavram bilgisi konusunda bağımsız kitaplar ayrı, sözlükler ayrı birer kaynaktırlar. Çankırılı Ahmet Talat’ın, Ali Nihat Tarlan’ın ansiklopedik nitelikli sözlüklerini kullananlar neredeyse hiç kalmadı. Kavram bilgisi konusunda Kubbealtı’nın yayını üç ciltlik Misalli Büyük Türkçe Sözlük , A.K.M Başkanlığı’nca hazırlatılan 6 Ciltlik Türk Dünyası Edebiyat Kavramları ve Terimleri Sözlüğü uzman sayılanların bakması gereken eserlerdir. Ayrıca, L. Sami Akalın’ın, Hikmet Akdemir’in, Yılmaz Soyyer’in, Numan Külekçi’nin, İsa Kocakaplan’ın, Leyla Akgün’ün ansiklopedik nitelikli sözlük çalışmalarından da yararlanılabilir.
Hangi din, inanç, mezhep, tarik ve cemaatten olurlarsa olsun mecnun, meczup veya akıllı görünümlü vahiy inkârcılarının da cinlerle ilişkiler kurabildiği söylentisi yaygındır; medyumların bir kısmının ve büyücülerin her toplumda ve inanışta varlığını devam ettirdiği inkâr edilemez. [1] Bu türden vahiy dışılıklarla yaşayan, fikir ileri sürenler, inançları bilgiye ve samimiyete dayalı insanları ötekileştirip dışlama, etkisizleştirme, yetkisizleştirme konusunda çabalar gösterirler. [1] Musevi veya Hristiyan yahut Müslüman bazı insanların geçmişten gelecekten haber verdikleri, büyü, sihir yaptıkları bilgisi, binlerce yıldır bu coğrafyanın gerçeklerindendir. Cinlerle ilişki ve kutsal kitapların hükümlerini kötüye kullanma yolu ile insanları etkileme konusundaki işlemlere büyü, sihir, maji denilmektedir. Bu konuda merhum Hikmet Tanyu’nun yazdığı “Büyü” maddesine( DİA, C.8, s. 501-506) bakılabilir.
İç benlik denizindeki her türden parçacığın duyguyu, hayali, tefekkürü farklı ilham , ş a’r ile keşf ve s ır adlı -halkın bâde içmek dediği- nitelikli hâllerle enerjilenmesi, hem hikmetli beyanı, hem bediî tefekküre dayanan ifadeyi var ediyor. İlham, keşf, şa’r, sır nitelikli enerjilenmelerle iç ve dış benliğini-kimliğini biçimlendirenlerin bir kısmı rind , [1] zâhid, vâcid, abdal, meczup, bir kısmı ise mecnun olarak etiketleniyorlar. [1] Rind kavramı 1. inançlar başta olmak üzere, kural ve yasaklara uymayan, 2. pervasız, laübâli, 3. güzel ve güzelliğin yansıması olan kişi, durum ve varlıklar dışındaki her ögeye ilgisiz, 4. Allah ile bağ kurdurucu çok özel ve gizli yol ve uygulamalar dışındaki inanç ve ritüelleri reddeden, 5. Sezerek bilmeyi, ilham edilmişi söylemeyi, irfan ile hareket etmeyi benimseyerek yaşayan, bu özellikleri yüzünden, toplumdaki ‘gerçek’ anlayışı ile ayıp, günah, gülünç ölçütlerine pasif direniş gösteren insan tipinin adı ve niteliğidir. Rindlik herhangi bir dine aitlik değil, o kişinin kendine özgü fizik ve metafizik kabullerle yaşamasıdır. Rindin ve rindliğin nazma, şiir sanatına yüklediği anlam ve işlevin özel olacağı kaçınılmazdır. Rindlerin, şiiri iletişimin öncelikli aracı ve yöntemi saydıklarını vurgulamalıyım. Melâmî ve sûfî kavramları, 11. yüzyılın başlarından şia etkisinin arttığı 15. yüzyıl ilk çeyreğine kadar, şer’î emir ve kurallarına uyan, iç benliği bunlarla yuyan tipler iken, bu yüzyıldan itibaren sınırlamaları yok sayan vecd hâllerine teslim olma anlamındadır. Rind için bir din veya mezhepten söz etmeden de yaşananlar, sûfi ve melâmî olanlar için İslâmî bir heyecan ve cezbe hâlidir. Sûfilerin, dâilerin veya zâhitlerin uyduğu kurallar karşısında melâmiler ve kalenderîler daha pasif, yasaklara ilgisiz yaşantıların ve ifadelerin sahipleridir. Türklerin Müslüman olmasından sonra sûfilik veya zahitlik yolundan yürüyen grupların bir kısmı melâmî veya kalenderî kavramıyla adlandırılan yaşantılar, cezbeli hâller ve ritüeller göstererek tanınmış, bilinmişlerdir. Bu kavram bilgisi ve yaşantılar için MEB Klasikler dizisinden Fars edebiyatından yapılmış çeviri eserlere bakılmalıdır. Ayrıca bk., Nasrullah Pürcevadî (Fasçadan Çev. Hicabî Kırlangıç) Can Esintisi: İslâm’da Şiir Metafiziği, İst. 1998 ; Abdülkadir Geylani’den Yolun Esasları-52 Sohbet (Çev. Dilaver Gürer),, İst. 2015, s. 94-139; Yılmaz Soyer, Hünkâr: Ansiklopedik Bektaşilik Sözlüğü, İst. 2019; Leyla Akgün, Pir Sultan Abdal Sözlüğü, 2. bs. , Ank. 2022.
İnsanın iç benliğini, okyanus kadar büyük bir denize benzetebiliriz. Bazı insanlar, bu iç denizin çeşitli yerlerinde daha çok yüzmekte, boğulmamaya çalışmakta, oradaki olumlu ve olumsuz enerjilerden, yararlanmaktadır.
Edebî Eserin Etkisi Malzeme kelimesine ait bilgileri tekrar hatırlayalım: Ma , ş ey, öge/unsur, parça; lâzime gerekmek, gereklilik anlamını taşıyan kelimelerdir. Malzeme kavramı, ihtiyaç sâhibi için gerekli olan parça(lar), unsur(lar) anlamını karşılamaktadır. Malzeme bilgisi, etkili bütünlük oluşturmanın temelidir ve kavramların, terimlerin, yöntem arayışlarının da olmazsa olmazıdır.
Farklı estetik ve işlev beklentilerini karşılamak üzere farklı malzemelerden en uygun ölçü, oran, biçim ve renk kullanılarak bir eser var edilmektedir. Bir işlemin inceliklerini edinerek uygulamaya konulup ‘ eser var etme’ başarısı, söze dayalı olanlar gibi, mûsıki, mimari, resim, heykel için de geçerlidir. Sanat, Rabb’in yarattığı malzemeyi, mevcut modellerden yararlanarak estetik heyecanlar adına oluşturulan ve yeni sayılan bütünlüklerdir.
İnsan ve Malzeme İlişkisi İnsan, tabiatta bulunanlardan ürettiği (îmal, mâmul) malzeme ile ihtiyacını giderdiği, işine yaradığına inandığı bütünlükler meydana getirmektedir. Pratik aklın ürettiği malzeme ve bütünlükler yanında analitik-akademik aklın ürettiği malzeme ve bütünlükler, ayrı birer alandır.
Malzeme Oluşturma ve Yaratan Herhangi bir varlığı meydana getiren parçacıklara malzeme denilir. Malzeme, g erekli olan düşüncesine dayalı her türden parça veya bütünlüğün genel adıdır. Malzeme, maddî ve/veya manevî bir varlığın yapılanmasında yeri bulunan, en küçüğünden en büyüğüne kadar oluşturuculuk işlevli parçaların her birinin ve/veya tamamının niteliğidir. Gerekli olan parçacıkların iyi, sağlam, güvenilir, uygun, sağlıklı ve güzel olanı seçebilip, uygun yere yerleştirip bütünlük elde edenler, malzeme bilgisine hâkimdir.
17-19 Mayıs 2000 târihinde, Bulgaristan’ın Şumnu şehrinde ‘Balkanlarda Kültürel Etkileşim ve Türk Mîmârisi’ adlı Türkiyeli ve Balkan devletlerinden katılan 60 bilim adamıyla milletlerarası sempozyumu düzenledi. Toplantılarda sunulan bildirilerin tamamını, Türkçe, Bulgarca iki ciltlik kitaba dönüştürdü.