Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 9

Dilin en sırlı, özel, güzel işlevi genel olarak nazım, özel olarak şiir adlı farklıca bir iletişim kurmasıdır. İlgi ve etki uyandırıcılık güzel ve bir ölçüde örtülendirilmişlik taşıyan şiirdeki dil, kelimelerdeki ses, anlam ve çağrışım halkalarına bağlı bir iklimdir.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 8

Şâir ise, bu ünvanlara bağlı insanların özelliklerinden bazılarını yansıtan, duygu ve hayalleri bakımından coşkunluk gösteren, dilin inceliklerini arayan bir yansıtıcıdır. [1] Duygular ve hayaller, şairin iç beninde fikir nitelikli hükümlere yol açınca onlara en özel, güzel ve beğenilir bir düzenleme kazandırılıyor.   [1] Genel olarak nazmın özel olarak da şiirin âhenk ve şekil bilgisi ile bediî tefekkürü dokuyan söz ve anlam sanatlarına, bunların bağlı olduğu kavram bilgisi konusunda bağımsız kitaplar ayrı, sözlükler ayrı birer kaynaktırlar. Çankırılı Ahmet Talat’ın, Ali Nihat Tarlan’ın ansiklopedik nitelikli sözlüklerini kullananlar neredeyse hiç kalmadı. Kavram bilgisi konusunda Kubbealtı’nın yayını üç ciltlik Misalli Büyük Türkçe Sözlük , A.K.M Başkanlığı’nca hazırlatılan 6 Ciltlik Türk Dünyası Edebiyat Kavramları ve Terimleri Sözlüğü uzman sayılanların bakması gereken eserlerdir. Ayrıca, L. Sami Akalın’ın, Hikmet Akdemir’in, Yılmaz Soyyer’in, Numan Külekçi’nin, İsa Kocakaplan’ın, Leyla Akgün’ün ansiklopedik nitelikli sözlük çalışmalarından da yararlanılabilir.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 7

Hangi din, inanç, mezhep, tarik ve cemaatten olurlarsa olsun mecnun, meczup veya akıllı görünümlü vahiy inkârcılarının da cinlerle ilişkiler kurabildiği söylentisi yaygındır; medyumların bir kısmının ve büyücülerin her toplumda ve inanışta varlığını devam ettirdiği inkâr edilemez. [1] Bu türden vahiy dışılıklarla yaşayan, fikir ileri sürenler, inançları bilgiye ve samimiyete dayalı insanları ötekileştirip dışlama, etkisizleştirme, yetkisizleştirme konusunda çabalar gösterirler.   [1] Musevi veya Hristiyan yahut Müslüman  bazı insanların geçmişten gelecekten haber verdikleri, büyü, sihir yaptıkları bilgisi, binlerce  yıldır bu coğrafyanın gerçeklerindendir. Cinlerle ilişki ve kutsal kitapların  hükümlerini kötüye kullanma yolu ile insanları etkileme  konusundaki işlemlere büyü, sihir, maji denilmektedir. Bu konuda  merhum Hikmet Tanyu’nun   yazdığı  “Büyü” maddesine( DİA, C.8, s. 501-506)  bakılabilir.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 6

İç benlik denizindeki her türden parçacığın duyguyu, hayali, tefekkürü farklı ilham , ş a’r ile keşf ve s ır adlı -halkın bâde içmek dediği- nitelikli hâllerle enerjilenmesi, hem hikmetli beyanı, hem bediî tefekküre dayanan ifadeyi var ediyor. İlham, keşf, şa’r, sır nitelikli enerjilenmelerle iç ve dış benliğini-kimliğini biçimlendirenlerin bir kısmı rind , [1] zâhid, vâcid, abdal, meczup,  bir kısmı ise mecnun olarak etiketleniyorlar.   [1] Rind kavramı 1. inançlar başta olmak üzere, kural ve yasaklara uymayan, 2. pervasız, laübâli, 3. güzel ve güzelliğin yansıması olan kişi, durum ve varlıklar dışındaki her ögeye ilgisiz, 4. Allah ile bağ kurdurucu çok özel ve gizli yol ve uygulamalar dışındaki inanç ve ritüelleri reddeden, 5. Sezerek bilmeyi, ilham edilmişi söylemeyi, irfan ile hareket etmeyi benimseyerek yaşayan, bu özellikleri yüzünden, toplumdaki ‘gerçek’ anlayışı ile ayıp, günah, gülünç ölçütlerine pasif direniş gösteren insan tipinin adı ve niteliğidir. Rindlik herhangi bir dine aitlik değil, o kişinin kendine özgü fizik ve metafizik kabullerle yaşamasıdır. Rindin ve rindliğin nazma, şiir sanatına yüklediği anlam ve işlevin özel olacağı kaçınılmazdır. Rindlerin, şiiri iletişimin öncelikli aracı ve yöntemi saydıklarını vurgulamalıyım. Melâmî ve sûfî kavramları, 11. yüzyılın başlarından şia etkisinin arttığı 15. yüzyıl ilk çeyreğine kadar, şer’î emir ve kurallarına uyan, iç benliği bunlarla yuyan tipler iken, bu yüzyıldan itibaren sınırlamaları yok sayan vecd hâllerine teslim olma anlamındadır. Rind için bir din veya mezhepten söz etmeden de yaşananlar, sûfi ve melâmî olanlar için İslâmî bir heyecan ve cezbe hâlidir. Sûfilerin, dâilerin veya zâhitlerin uyduğu kurallar karşısında melâmiler ve kalenderîler daha pasif, yasaklara ilgisiz yaşantıların ve ifadelerin sahipleridir. Türklerin Müslüman olmasından sonra sûfilik veya zahitlik yolundan yürüyen grupların bir kısmı melâmî veya kalenderî kavramıyla adlandırılan yaşantılar, cezbeli hâller ve ritüeller göstererek tanınmış, bilinmişlerdir. Bu kavram bilgisi ve yaşantılar için MEB Klasikler dizisinden Fars edebiyatından yapılmış çeviri eserlere bakılmalıdır. Ayrıca bk., Nasrullah Pürcevadî (Fasçadan Çev. Hicabî Kırlangıç) Can Esintisi: İslâm’da Şiir Metafiziği, İst. 1998 ; Abdülkadir Geylani’den Yolun Esasları-52 Sohbet (Çev. Dilaver Gürer),, İst. 2015, s. 94-139; Yılmaz Soyer, Hünkâr: Ansiklopedik Bektaşilik Sözlüğü, İst. 2019; Leyla Akgün, Pir Sultan Abdal Sözlüğü, 2. bs. , Ank. 2022.               

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 5

İnsanın iç benliğini, okyanus kadar büyük bir denize benzetebiliriz. Bazı insanlar, bu iç denizin çeşitli yerlerinde daha çok yüzmekte, boğulmamaya çalışmakta, oradaki olumlu ve olumsuz enerjilerden, yararlanmaktadır.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 4

Edebî Eserin Etkisi Malzeme kelimesine ait bilgileri tekrar hatırlayalım: Ma , ş ey, öge/unsur, parça; lâzime gerekmek, gereklilik anlamını taşıyan kelimelerdir. Malzeme kavramı, ihtiyaç sâhibi için gerekli olan parça(lar), unsur(lar) anlamını karşılamaktadır. Malzeme bilgisi, etkili bütünlük oluşturmanın temelidir ve kavramların, terimlerin, yöntem arayışlarının da olmazsa olmazıdır.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 3

Farklı estetik ve işlev beklentilerini karşılamak üzere farklı malzemelerden en uygun ölçü, oran, biçim ve renk kullanılarak bir eser var edilmektedir. Bir işlemin inceliklerini edinerek uygulamaya konulup ‘ eser var etme’ başarısı, söze dayalı olanlar gibi, mûsıki, mimari, resim, heykel için de geçerlidir. Sanat, Rabb’in yarattığı malzemeyi, mevcut modellerden yararlanarak estetik heyecanlar adına oluşturulan ve yeni sayılan bütünlüklerdir.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 2

İnsan ve Malzeme İlişkisi İnsan, tabiatta bulunanlardan ürettiği (îmal, mâmul) malzeme ile ihtiyacını giderdiği, işine yaradığına inandığı bütünlükler meydana getirmektedir. Pratik aklın ürettiği malzeme ve bütünlükler yanında analitik-akademik aklın ürettiği malzeme ve bütünlükler, ayrı birer alandır.

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 1

Malzeme Oluşturma ve Yaratan Herhangi bir varlığı meydana getiren parçacıklara malzeme denilir. Malzeme, g erekli olan düşüncesine dayalı her türden parça veya bütünlüğün genel adıdır. Malzeme, maddî ve/veya manevî bir varlığın yapılanmasında yeri bulunan, en küçüğünden en büyüğüne kadar oluşturuculuk işlevli parçaların her birinin ve/veya tamamının niteliğidir. Gerekli olan parçacıkların iyi, sağlam, güvenilir, uygun, sağlıklı ve güzel olanı seçebilip, uygun yere yerleştirip bütünlük elde edenler, malzeme bilgisine hâkimdir. 

Kırgız Türklerini ve Cengiz Aytmatov’u Anlatıyor - 10

17-19 Mayıs 2000 târihinde, Bulgaristan’ın Şumnu şehrinde ‘Balkanlarda Kültürel Etkileşim ve Türk Mîmârisi’ adlı Türkiyeli ve Balkan devletlerinden katılan 60 bilim adamıyla milletlerarası sempozyumu düzenledi. Toplantılarda sunulan bildirilerin tamamını, Türkçe, Bulgarca iki ciltlik kitaba dönüştürdü.

Kırgız Türklerini ve Cengiz Aytmatov’u Anlatıyor - 9

Dünyâda büyük yankı bulan Aragon’un sunuşundan sonra Aytmatov’un eserleri, dünyâ dillerine çevrildi ve tartışmalar da kendiliğinden sona erdi. Artık Cengiz Aytmatov, aldığı ilhamla dünyâya doğru akmakta; insanın zamanla, mekânla, sosyal ve siyâsî kimliğiyle değişmeyecek olan yönlerini, ezelden ebede yönelmiş gerçeğini anlatmaktaydı.

Kırgız Türklerini ve Cengiz Aytmatov’u Anlatıyor - 8

12 Aralık 1928 târihinde Kırgızistan’ın Talas vâdisinde yer alan Şeker Köyü’nde ailenin ilk çocuğu olarak dünyâya geldi. Onun hayatı, yazdığı romanlardan daha fazla okunmaya değer hâdiselerle doludur.    

Kırgız Türklerini ve Cengiz Aytmatov’u Anlatıyor - 7

Tolgonay, Tanabay, Edigey, Danyar, Cemile, Asel dünyâda yaşayan, her yerde karşılaşabileceğiniz kişilerdir. Aytmatov’u okuyup kavrayanlardan merhum Muhtar Avezov kırk yıl evvel şu tespitte bulunmuş: “Gerçekten en sevinçli şey, Aytmatov’un Kırgız nesrindeki farklılığı insanı tanımasındadır.

Kırgız Türklerini ve Cengiz Aytmatov’u Anlatıyor - 6

İnsan, özü bakımından merak, sevgi, haya, başarma ve sorumluluk ile adalet olmak üzere, her biri ayrı etkileme gücü olan kavramların yoğurduğu bir varlıktır. Merak ve başarma kavramına bağlı oluş ve kılışlar, insan zekâsıyla aynı yönde yürüyor.

Kırgız Türklerini ve Cengiz Aytmatov’u Anlatıyor - 5

Prof. Dr. Tural: Şimdi bizim bir problemimiz var: Avrupa ülkeleri, Hint Avrupa diğer ülkeler, kendileri dışındakilere çok ilgi göstermiyorlar. Komünist dünyâda parlayan bir yıldız olduğu için, o rejime yakın ülkeler Cengiz Bey’e ilgi gösterdiler. Sâdece komünist ülkeler ve komünist aydınlar.

Kırgız Türklerini ve Cengiz Aytmatov’u Anlatıyor - 4

Prof. Dr. Tural: Şimdi biliyorsun, Türkiye’de onun eserlerinin çok baskısı yapıldı, çok okundu ve belki de Kırgızistan’ın üç katı kadar okundu. Türk romancılarına bunun tesir etmemiş olabileceğini söyleyemeyiz. Hattâ daha ileri giderek söylenebilir ki, Gülsarı adlı eserinden etkilenerek Yılkı Atı diye bir roman yazan var. ‘Can Yoldaşı’ diye senaryo yazan var; filme de çekildi.

Kırgız Türklerini ve Cengiz Aytmatov’u Anlatıyor - 3

Prof. Dr. Tural: Ne güzel söylediniz: Evet, o bir fenomen, çok özel bir mucizeyi, Türk soylu bir adın, dünyânın ufkunda görünüp alkışlanmasını gerçekleştirdi. Bunu nasıl yaptı diye sorarken az dokuz birincil, en az dokuz da ikinci ve üçüncü dereceden, temellendiriciyi, ana besleyiciyi, kitap ölçeğindeki bir cevabı birkaç cümleye sığdırmamı istiyorsunuz.

Kırgız Türklerini ve Cengiz Aytmatov’u Anlatıyor - 2

Prof. Dr. Tural: Cengiz Bey’in eserlerinde, günlük hayatın Sovyet rejimi içinde anlatılabilecek bütün gerçekleri, bütün çıplaklığıyla anlatılmıştır. Yoksulluk, çâresizlik, parti emirleriyle hürriyetsizlik, kendini inkâr ve târihî mensubiyetinden habersizlik öyle güzel işleniyor ki, ama bu olumsuzlukların çözümü de üstü örtülü ve sembollerle anlatılır.

Kırgız Türklerini ve Cengiz Aytmatov’u Anlatıyor

Bana göre, Türklerin en eski yurdu, bu günkü Altay Dağları bu günkü Oş şehrinden güneye ve güney doğuya doğru uzanan geniş ve büyük bir yayla idi. Bu büyük yüksek yaylada Türk toplulukları yurt/curt adını verdikleri yerlerde yaşıyorlardı. Her Türk toplumunun yazın göçtüğü yurt ayrı, kışın göçtüğü yer ayrı.

Prof. Dr. Nezahat Özcan’a *Çiğdem Cebeci’den** Sorular- 6

Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: Sadık Hoca, üslubu san’attan, san’atı mizaçtan ayrı görmez: “Sanat, üslûbun; üslûp, mizacın; mizaç, insanın kendinden gayrisine gösterdiği netice değil midir?” diyor (s. 30). Bugün rast geldiğim bir videoda bir doktor bey, “El, beynin uzantısıdır” diyor ve becerilerimiz ile beynimizin işleyişi arasındaki bağa dikkat çekiyordu. Bu cümlede el, yerine üslûp kelimesini de yerleştirebiliriz.