Naci KARA

Avukat

Kazakistan

Değerli dostlar, milliyetçilik, sadece belirli bir kesimin çevresel etkenler nedeniyle kabullendiği bir düşünme biçimi olmasaydı, bu gün Türkiye’nin kaderi; ne mevcut iktidar, ne de bu tarumar edilmiş bir ekonomik yapı olurdu.

Sırf kabullenmeye dayalı milliyetçilik, işin özünden uzak, sözde bir kavram olarak  kalmaya mahkum olup, idealize olmamış haliyle ancak başka dünya görüşlerinin rotasında, yabana hizmet eder bir hal içerisinde, değersizleşir. 

Eğer bu gün Türk milliyetçiliği Atatürk’ün çizdiği rotadan çıkmamış olsaydı, çok değerli bir alt yapı üzerine inşa edilmiş muhteşem bir anlayış ve o anlayışa mensup muhteşem bir insan topluluğu, bu güzel  topraklarda; haramı haram, helali helal bilir bir vaziyette sapasağlam  bir devlet yapısının kurucuları olurlardı. 

Muhteşem milli bir alt yapı üzerine inşa edilmiş bir Türkiye Cumhuriyeti; sadece kendi iç dinamiklerini değil, dış dünyadaki dinamikleri de yönlendirecek yeteneklere sahip olabilirdi.

KAZAKİSTAN meselesi gündeme geldiği an, Türkiye’den nasıl tepkiler olacak diye çok bekledim. 

İktidar malum, Türk milliyetçiliğini ayakları altına alanlardan müteşekkil… Bu manada iktidarı bıraktım, Türk milliyetçiliği iddiasında bulunan siyasi partilerin, Kazakistan konusunda ne kadar sığ olduklarınadır şaşkınlığım...  

TV kanallarını takip ettim, sosyal medyada, gazete köşelerinde milliyetçi çizgide aktivite gösteren yazan-çizen, söz söyleyen insanları gözlemledim. Netice hayal kırıklığı…

Türk milliyetçiliği; sözünü, sesini, heyecanını kaybetmiş…

Konuyu yazmaya çalışan hiç kimsenin, gerçekte bilgi sahibi olmadıklarını görünce, fikir sahibi olmamaları da normal buldum.  

Ve en acısı, Türk milliyetçiliği iddiasında olan insanların Kazakistan konusunda ortak bir fikir koyamamalarının ızdırabını  yüreğimde hissettim!

Bilgilenemedim, bilgilendiremeyeceğim, üzgünüm, özür dilerim…