Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER

Kaliteli Yaşam Uzmanı

suleymancoskuner@hotmail.com

Efendimiz (SAV) - 4

Efendimiz'e Peygamberlik geldikten sonra üç yıl gizliden yürütülen dinimizi tebliğ ve yayma çalışmaları, yeni gelen vahiylerle aşikare yapılmaya başlanmıştı.

Efendimiz en yakınlarından başlayarak, Mekkelileri gruplar halinde toplayarak, Yüce dinimize davet ediyordu.

En başta Ebu Leheb ve Ebu Cehil, bu tebliğ faaliyetlerine karşı çıkıyorlar ve toplantıları dağıtıp, Efendimiz'e ağır hakaretlerde bulunuyorlar ve eski köye yeni adet getirmekle suçluyorlardı.

Çok zor ve meşakkatli bir döneme girilmişti. İslama yeni giren, özellikle dayanağı olmayan fakir, garip ve güçsüz mü'minler, geri dönmeleri için; aç susuz bırakılıyorlar, kızgın kumlarda çeşit çeşit işkencelere tabi tutuluyorlardı. İslamın ilk kadın şehidi olma şerefine nail olan Hz. Sümeyye, mızrakla vahşice şehadete eriyordu. Efendimiz'in ve Dinimizin ilk müezzini olma şerefine nail olan Habeşli Bilal'e, kızgın güneş altında, üzerine ağır taşlar konularak, inancından dönmesi için işkenceler yapılıyordu. Diğer bir hanımefendi sahabe, ayaklarından develere bağlanıp, develer zıt yönlere sürülerek, vahşice şehit edilmişti.

Efendimiz Kabe'de namaz kılarken, 

Ebu Cehil tarafından kesilmiş devenin işkembesi sırtına konuyordu. 

İlk Müslümanlara yapılan akıl almaz işkencelerin haddi hesabı yoktu.

Bir aileden bir fert iman edince, ailesi bunu sorguluyordu. Bazı ailelerin hoşuna gidiyor ve onlar da Müslüman oluyorlar.

Fakat bazı aileler bunu asla kabul etmiyorlar ve dine dahil olan aile ferdinin vazgeçmesi için çeşitli zulümler yapıyorlardı.

Bütün bu zorluklara rağmen, Allahın bir mucizesi olarak, samimi bir şekilde iman eden hiç bir mü'min, şehit oluyor, zulüm görüyor ama asla dininden geri dönmüyordu. Bilakis, tüm zorluk ve işkencelere rağmen, inanan sayısı sürekli artıyordu. Bu durum Mekkeli müşrikleri deliye döndürüyor ve eziyet ve zulümlerin dozajını sürekli arttırıyorlardı.

Bütün bu zorluklar içerisindeki bir avuç inançlı ordu, Efendimiz ile birlikte, asla karşı taarruzda bulunmuyor, sadece sabredip, Allah'a (cc) ve Peygamberimize olan bağlılıklarını haykırıyorlardı.

Mekkeli müşriklerin ileri gelenleri Efendimiz'i büyütüp himaye eden amcası Ebu Talip'e gelerek, yeğeni Muhammed'in yaptıklarının yanlış olduğunu, bu sevdadan vaz geçmesi için ikazda bulunmasını emreylediler. Bunun üzerine amcası Efendimiz'i üzülerek ikaz etti. Ama Efendimiz, asla vazgeçmeyeceğini, Rabbimizin kendisine Peygamberlik verdiğini, son ve hak din İslama herkesin girmesi gerektiğini söyledi. Devamla amcası ve baba yarısı himayecisi, Ebu Talip'i de İslama davet etti. Amcası boynunu büktü ve sükut ederek hiç cevap vermedi. Ama Efendimiz'in kararlılığına da karşı çıkmadı.

İslamın aşıkare yayılması sürecinin en zor günleri yaşanıyordu. Sayı ve güç çok azdı ama, İman gücü, sabır ve kararlılık sınırsızdı.

Yaşanan zorluklara tahammül edebilmek neredeyse imkansızdı. Buna rağmen Efendimiz, Cebrail (As)'in getirdiği Ayetlere göre hareket ediyor, sabrediyor, asla cevaben bir kötülükte bulunmuyordu. Bu öncelikle Rabbimizin emriydi. İşte bu güzel ve sabırlı davranış, bütün eziyetlere rağmen, mü'minlerin  sabır ve inançlarını artırıyordu. Üstelik, iman eden sayısı da gittikçe artıyordu.

DEVAM EDECEK...

 

Selam, sevgi ve dualarımla...

Yüceler Yüce'sine emanet olalım.