Seyfettin KARAMIZRAK

Öğretmenlerimize Haksızlık Etmeyelim

“Çocukların nasihatten çok, iyi örneğe ihtiyaçları vardır.” Joseph Jouberth

Son zamanlarda okullarda bazı öğretmenler tarafından öğrencilere şiddet uygulandığına dair haberler çıkmaya başladı. Bazı öğretmenlerin öğrencilere hakaret ettiğini, aşağıladığını, tehdit ettiğini hatta dövdüğünü, çekilen cep telefonlarından izledik.

Nitekim ilgili öğretmenler hakkında soruşturmalar açıldı, cezalar verildi. Elbette ki bu tür davranışlar tasvip edilemez, hele bir eğitimciden yansıması daha da vahimdir. Çünkü öğretmen bilimin, iyinin, güzelin ve sevginin temsilcisidir. Onlar insanın ve insanlığın mimarlarıdır. Olumsuz davranışları olamaz, olmamalıdır. Öğrencilerimiz ne kadar haksız da olsa, bu tür kötü muamelelere tabi tutulamaz. Sorun ne denli vahim olsa da çözümü “bilimsel ve insani” yöntemlerle olmalıdır.

Her kurumda olduğu gibi, çok az da olsa eğitim camiasında da öğretmenlik meslek ve itibarına layık olmayan, öğretmenlik vasfı taşımayan kişiler bulunabilmektedir. Bu gibilerin öğretmenlikten alınıp uygun görevlere verilmesi gerekir. Böylece öğretmenlik mesleği de yıpratılmamış olur.

Buraya kadar tamam. Peki, öğretmenlerin hoşgörüsünü, sabrını taşıran, kural tanımayan, şımarık, vurdumduymaz, sorumsuz vb. davranışları inatla yansıtan öğrencilerin hiç mi kusuru yok?  Elbette ki çok.

Son zamanlarda bazı öğrenciler tarafından öğretmenlere karşı; “baş kaldırma, alay etme, ders ortamını bozma, saygısızlık, gereksiz itiraz, alay etme, dalga geçme, küfür, tehdit ve hatta şiddet” gibi olumsuz davranışlar sergilenmeye başlamıştır.

Bu davranışlar gün geçtikçe de artmaktadır. Bunlar eğitim camiamızı, sevgili öğretmenlerimizi üzmekte ve derinden yaralamaktadır. Buna rağmen öğretmenlerimiz, bu çirkin saldırılara sabretmekte, öğretmenliğin saygınlığı ve yüklediği ağır sorumluluktan ötürü bu çirkinlikleri sineye çekmektedir.

Okulun ve öğretmenlerin huzurunu kaçıran bu öğrenciler nasıl bu hale geldi dersiniz? Ben âcizane gördüklerimden, okuduklarımdan ve tecrübelerimden bunu iki temel sebebe dayandırmaktayım:

1.İlkokul döneminde öğrencilerin alması gereken; “değerler eğitimi” nin yeterince öğrencilere kazandırılmaması.

2.Bilinçsiz anne babaların çocuklarını şımartmaları, iyi örnek olamamaları ve yanlış yönlendirmeleri.

Yıllarca okullarımızda eğitimden ziyade öğretim öne çıkarıldı. Sınav endişesiyle çocuklarımız bilgi küpüne dönüştürüldü. “Dürüstlük, çalışkanlık, adalet duygusu, şükür, yardımseverlik, dayanışma, arkadaşlık, saygı, sevgi, dostluk, vefa, vb.”  değerler önemsiz görülerek ötelendi. Böylece, çok bilen fakat “ukala, kaba, doyumsuz, kıskanç ve mutsuz” çocuklar çoğalmaya başladı. Ailenin de kötü örnek olmasıyla, okullarda öğrenci sorunları gittikçe büyüdü.

İlkeli, eğitime sevdalı, okulla işbirliği içinde, çocuğuna ikinci bir öğretmen olan velilerimiz elbette pek çok. Bu değerli velilerimize müteşekkiriz. Bu kıymetli insanların hoşgörü ve anlayışlarına sığınarak itiraf edelim ki; bazı velilerin okula yardımcı olma, çocuğuna olumlu anlamda(şımartmadan) ilgi gösterme gibi bir dertleri yok. Böylesi ailelerin çocuklarının rehberi; sokağın, internetin, filmlerin kötü örnekleridir.

Unutmamak gerekir ki çocuğun karakterinin şekillenmesinde; “okul, aile ve sosyal çevre” denilen üç önemli saç ayağı vardır. Aile ve sosyal çevreden kötü örnekler alan çocuk, okula kolay kolay intibak edemez.

Sevginin eksik verilmesi çocuğu edilgen ve pısırık, aşırı verilmesi şımarık, hediyenin, paranın kontrolsüz aşırı verilmesi de ukala yapar. Çocuk hayatta dik durmak yerine, herkese diklenmeyi seçer.  İşte bazı okullarımızı bu tip öğrenciler adeta istila etmiştir. İlgi noktası kendileridir. Öğretmen ve benzeri saygın kişiler gözlerinde değersizleşmiştir.

Bu tür öğrencilerin anne babaları, çocuklarının bu olumsuzluklarını beğenirler. Okula, öğretmene yardımcı olacaklarına, öğretmenin olumlu uyarılarına, değerli uğraşlarına karşı öğretmenin üzerinde baskı kurarak, çocuklarının taşkınlıklarını savunmayı seçerler. Bazen bu baskılar siyasi de olabilmektedir.

Bilgisi az, parası çok şımarık kimi veliler, yanlış tutumlarıyla eğitimin özüne, bilimin gerçeklerine, öğretmenliğin saygınlığına leke sürmektedirler. Böylesi velilerin çocukları da elbette ki şımarmakta, yüz almakta, hata ve taşkınlıkta sınır tanımamaktadırlar.

Bu olumsuz ve haksız müdahaleler, öğretmenin öğrencinin gözünde saygınlığını ve yasal yaptırım gücünü kaybetmesine, değersizleşmesine yol açmaktadır. Haksızlığa uğrayan dürüst, saygın öğretmenin motivasyonu sönmekte, şevki kırılmakta, mesleğine ve sisteme küsmektedir.

İyi ve örnek aile çocukları, okullarında çok güzel bir okul iklimi oluştururlar. Güzel bir okulumuzda teftiş yapmaktaydım. Sorduğum soruların bazılarını öğrenciler bilememişti. Sınıf başkanı parmak kaldırarak söz istedi. Söz verince: “öğretmenim sorduğunuz soruların hepsini öğretmenimiz bize öğretmişti. Fakat biz unutarak bazılarını bilemedik. Kusur bizde. Sizden sınıfımız adına özür diliyorum” dedi. Bu cevap çok duygulandırmıştı beni. Öğretmene defalarca teşekkür ettim. Böyle öğrencileri olduğu için…

İlimizin bazı okullarına zaman zaman dostluk ziyareti yapmaktayım. 24 Kasım ve Atılım Lisesi’nde öğrencilerin davranışlarını gıptayla izlemiştim. Cep telefonlarını bir düzen içinde toplayarak sınıf sınıf dolaplara koymalarını, velileri ile görüşmek isteyen öğrencilere müdür yardımcılarının okul telefonuyla candan nasıl yardımcı olduklarını görünce gerçekten gururlandım. Bu okullarımızın öğretmen, idareci ve velilerine gönülden teşekkür ediyorum.

Bazı veliler de iyi niyetli olmalarına rağmen, çocuklarına gerekli ihtimamı ve dikkati göstermemektedir maalesef. Kimisi kariyer yapma, kimileri kendi sorunları, kimileri de amaçsız bir yaşamı seçmeleri yüzünden, çocuklarını adeta sokağa ve internete terk etmişler.

Böylesi velilerin çocukları; uygunsuz filimler izleyerek, katıldıkları kötü grupların karakterini kaparak, sokağın olumsuz ortamından etkilenerek, toplumun onulmaz yarası haline gelmektedir. Bu çocuklar da, tıpkı anne babaları tarafından şımartılarak yanlış yönlendirilen velilerin çocukları gibi, hem okulun hem de toplumun en büyük sorunlarıdır.

Değerli anne babalar; sebebiniz her ne olursa olsun, birinci önceliğiniz evlatlarınız olmalıdır. Onlarla ilgilenin, sevin, zaman ayırın, güzel örnek olun, yanlışlarına sahip çıkmayın, şımartmayın. Sorunları ile ilgilenin, size açılmalarına fırsat tanıyın. Sokağa atmayın. İzlediği filmleri, okuduğu kitapları, arkadaş gruplarını kontrol edin. Bozulmalarına fırsat vermeyin lütfen. Nazik, saygılı ve dürüst olmalarına çalışın. Bilgi kısmını zaten okul verecektir.

Doğru bir karakter edinmesi sizin sayenizde gerçekleşecektir. Şimdi az bir zamanı çocuğuna ayırmaktan kaçınan anne baba, çocuğunun dönüşü olmayan bir girdaba kapılması durumunda, hem çok üzülecek ve hem de bütün zamanını ona vermek durumunda kalacaktır.

Sevgili öğretmenlerimizin de tüm gayesi, biricik evlatlarımızı geleceğe hazırlamaktır. Lütfen öğretmenlerimize yardımcı olalım. Huzurlu ve mutlu olma adına geleceği hep birlikte inşa edelim. Okullarımız hüzün yerine, hep sevgi ve güzel diplomalar dağıtsın. Bir anne babanın en büyük mutluluğu, evladı diploma alırken birlikte çektirdikleri fotoğraf değil midir?

Sevgiyle kalın…